09-15-2007, Saat: 03:06 PM
GİDEN SEVGİLİ:
Aşkı ben mi tanımlayacağım şimdi ve bu bitmez soruların cevaplarını… Aşk bana göre bir tutku, bir macera ve hayal ürünüydü sadece o kadar… Biri çıkmıştı karşıma yalnızlığın en ağır idamlarında… Sevmeli miydim ve sevgili olmalı mıydım bir türlü karar veremiyordum… Ama onun o manalı gözleri ve içten gülümsemesi içimi ısıtıyordu… Belki de tutunacak dalımı da bulmuştum, yalnızlığın en ağır idamından beni kurtaracak… Sevgilim olur musun demiştim umarsızca ve kaygısızca… Kabul etmişti o da, aslında edeceğini en baştan biliyordum çünkü gözler hiçbir zaman yalan söylemezdi insana… Beni benden daha çok seviyordu ve beni mutlu edecekti bundan adım gibi emindim… Her şey mükemmeldi ilk başlarda, sevdiğini söylüyordu ve açıkçası bu da egomu tatmin ediyordu… Ben seviyor muydum aslında bu da tartışılırdı… Bende ki sadece hoşlantıydı ve öyle de kalacaktı bana göre… Sevmiyordum aslında onu çünkü kolaydı ve her istediğimi koşulsuz yerine getiriyordu, bana göre zor olmalıydı çünkü aşk zoru severdi… Kavgalarımız bile hep tek taraflıydı, hatalı olsam bile sevgisi her şeyi alttan almasına sebep olduruyordu açıkçası bu da beni korkutuyordu… Bir gün el ele dolaşırken sahil kenarında, gözlerimin içine bakarak “ beni yüreğinin neresine koydun acaba” diye sorduğunda yıkılmıştım o dakika… Ellerini bıraktım ve anlamasız bir soru sorma diye geçiştirdim sadece, şakındı ve imalı bakıyordu, ben ise gözlerimi ona bile çeviremiyordum sevmediğimi anlar korkusuyla… yine bir gün sahilde bankta otururken ona söz vermesini istedim, bu söz “bir gün sana haber vermeden sessiz ve sakince gidersem ağlamayacağına söz” ver dememdi… O da bana “ bir gün gitmek istersen o zaman bana kendin söyle ki gözyaşlarım akmasın ardından” dedi…O gün sabaha kadar düşündüm ve ilişkiyi bitirmeye karar verdim…. Peki ayrılma sebebim ne olabilirdi ki, her şey mükemmeldi ve beni deli gibi seven biriydi.. Kafam allak, bullak olmuştu düşünemez hale geldiğim bir anda, bitirmeye karar verdim sessizce giderek hayatından… Bir sürü mesajla karşılık verdi, neden niçin sorularla… Telefonumu kökten kapattım soruları cevaplamamak adına onun hiç biri suçu yoktu hatta ayrılma sebebimde, şimdi ne yazacaktım ki ona… Aradan aylar geçti ve ben hala nedenini anlamadığım bir durum içersinde onu düşünüyordum ve gülen gözlerini özlüyordum… Aramalıydım tekrardan, ya dönmezse geri bana bu türlü sebepsiz ayrılmadan sonra… Her şeyi şimdi anlıyorum, bende onu sevmiştim ama geç anlaşılmış bir sevgiydi bendeki sadece o kadar.
Aşk neleri mi getirdi bana;
Beni seven ve gülen gözleriyle bana sevmenin ne demek olduğunu öğreten birini getirdi… Yalnızlığın en ağır idamından kurtardı, geç kalmış olsam da her ne kadar anlamada, sevmenin koşulsuz olduğunu öğretti
Aşk neleri mi aldı benden;
Aşk bana verdiklerini geri aldı nankörlüğüm yüzünden…
Şimdiler de ben sevgilimin gözyaşlarıyla kalmışlığını değil de, gülen gözleriyle hatırlıyorum…
KALAN SEVGİLİ:
Aşkı tanımlama sırası bana mı geldi şimdilerde… Aşk bana göre tutku, yanık sevda türküsü, özlem, hasret ve hayal dünaysının en güzel büyüsü… Biri çıkmıştı karşıma sevgiden umudu kestiğim anda… Gözlerine baktığım an işte bu dedim bu seni hayata dönderecek olan insan… Sevmiştim koşulsuz, kuralsız ve çıkarsızca… Her şey mükemmeldi ilk zamanlarda… Heyecanlanmayı, tutkuyu ve sevmenin yüceliğini yeniden anlamıştım o sıralarda…
Mutluydum,
Seviyordum
Ve bana göre seviliyordum…
Bu üç şey de açıkçası ayaklarımı yerden kesmiyor değildi… Her günümü hemen hemen ayırıyordum ve bundan da hiç mi hiç gocunmuyordum… Bir gün sahilde el ele yürürken gözlerinin içine bakarak beni yüreğinin neresine koyduğunu sorduğumda eli bıraktı anlamsızca ve lafı değiştirdi “ bana böyle anlamsız sorular sorma” diyerek… Aslında o gün anlamıştım benim onu sevdiğim kadar beni sevmediğini… Ama bunu ne ona, ne de kendime itiraf ediyordum, açıkçası korkuyordum bitmesinden ve sırf bu yüzden de içime atarak susuyordum denize bakışlarımla itirafımı ederek… Yine bir gün sahil kenarında bankta otururken bana bir söz vermemi istedi… Bu söz ise; “bir gün sana haber vermeden sessiz ve sakince gidersem ağlamayacağına söz” ver dedi… Ben de ona “ bir gün gitmek istersen o zaman bana kendin söyle ki gözyaşlarım akmasın ardından” dedim… O gün son buluşmamızdı ve o yine yapacağını yapmıştı… Bir anda hayatıma sessizce girdiği gibi, sessizce gitti habersizce… Aradım günlerce, mesajlar gönderdim “neden, niçin” diye… Mesajlarım gitmişti ona gitmesine ama cevapları bana gelmemişti hala… Çünkü telefonunu kökten kapatmıştı, ulaşmayayım diye ona…
Ağlıyordum…
Seviyordum…
Ve hala içimde ki sevgiyi yok edemiyordum…
Bana tekrar dönüp ”yeniden başlayalım mı “dese tek diyeceğim kelime,” git kendine başka bir oyuncak ara” demek olurdu herhalde
Aşk bana neler mi getirdi;
Sevmenin ne demek olduğunu öğretti ve hayallerin gerçek olduğunu, gerçeklerin ise hayal olduğunu gösterdi… Elinden oyuncağı alınmış gibi ağlamayı getirdi….
Aşk benden neleri mi götürdü;
Gülen gözlerimi, karşımda ki insanlara güvenmeyi...
Aşkı ben mi tanımlayacağım şimdi ve bu bitmez soruların cevaplarını… Aşk bana göre bir tutku, bir macera ve hayal ürünüydü sadece o kadar… Biri çıkmıştı karşıma yalnızlığın en ağır idamlarında… Sevmeli miydim ve sevgili olmalı mıydım bir türlü karar veremiyordum… Ama onun o manalı gözleri ve içten gülümsemesi içimi ısıtıyordu… Belki de tutunacak dalımı da bulmuştum, yalnızlığın en ağır idamından beni kurtaracak… Sevgilim olur musun demiştim umarsızca ve kaygısızca… Kabul etmişti o da, aslında edeceğini en baştan biliyordum çünkü gözler hiçbir zaman yalan söylemezdi insana… Beni benden daha çok seviyordu ve beni mutlu edecekti bundan adım gibi emindim… Her şey mükemmeldi ilk başlarda, sevdiğini söylüyordu ve açıkçası bu da egomu tatmin ediyordu… Ben seviyor muydum aslında bu da tartışılırdı… Bende ki sadece hoşlantıydı ve öyle de kalacaktı bana göre… Sevmiyordum aslında onu çünkü kolaydı ve her istediğimi koşulsuz yerine getiriyordu, bana göre zor olmalıydı çünkü aşk zoru severdi… Kavgalarımız bile hep tek taraflıydı, hatalı olsam bile sevgisi her şeyi alttan almasına sebep olduruyordu açıkçası bu da beni korkutuyordu… Bir gün el ele dolaşırken sahil kenarında, gözlerimin içine bakarak “ beni yüreğinin neresine koydun acaba” diye sorduğunda yıkılmıştım o dakika… Ellerini bıraktım ve anlamasız bir soru sorma diye geçiştirdim sadece, şakındı ve imalı bakıyordu, ben ise gözlerimi ona bile çeviremiyordum sevmediğimi anlar korkusuyla… yine bir gün sahilde bankta otururken ona söz vermesini istedim, bu söz “bir gün sana haber vermeden sessiz ve sakince gidersem ağlamayacağına söz” ver dememdi… O da bana “ bir gün gitmek istersen o zaman bana kendin söyle ki gözyaşlarım akmasın ardından” dedi…O gün sabaha kadar düşündüm ve ilişkiyi bitirmeye karar verdim…. Peki ayrılma sebebim ne olabilirdi ki, her şey mükemmeldi ve beni deli gibi seven biriydi.. Kafam allak, bullak olmuştu düşünemez hale geldiğim bir anda, bitirmeye karar verdim sessizce giderek hayatından… Bir sürü mesajla karşılık verdi, neden niçin sorularla… Telefonumu kökten kapattım soruları cevaplamamak adına onun hiç biri suçu yoktu hatta ayrılma sebebimde, şimdi ne yazacaktım ki ona… Aradan aylar geçti ve ben hala nedenini anlamadığım bir durum içersinde onu düşünüyordum ve gülen gözlerini özlüyordum… Aramalıydım tekrardan, ya dönmezse geri bana bu türlü sebepsiz ayrılmadan sonra… Her şeyi şimdi anlıyorum, bende onu sevmiştim ama geç anlaşılmış bir sevgiydi bendeki sadece o kadar.
Aşk neleri mi getirdi bana;
Beni seven ve gülen gözleriyle bana sevmenin ne demek olduğunu öğreten birini getirdi… Yalnızlığın en ağır idamından kurtardı, geç kalmış olsam da her ne kadar anlamada, sevmenin koşulsuz olduğunu öğretti
Aşk neleri mi aldı benden;
Aşk bana verdiklerini geri aldı nankörlüğüm yüzünden…
Şimdiler de ben sevgilimin gözyaşlarıyla kalmışlığını değil de, gülen gözleriyle hatırlıyorum…
KALAN SEVGİLİ:
Aşkı tanımlama sırası bana mı geldi şimdilerde… Aşk bana göre tutku, yanık sevda türküsü, özlem, hasret ve hayal dünaysının en güzel büyüsü… Biri çıkmıştı karşıma sevgiden umudu kestiğim anda… Gözlerine baktığım an işte bu dedim bu seni hayata dönderecek olan insan… Sevmiştim koşulsuz, kuralsız ve çıkarsızca… Her şey mükemmeldi ilk zamanlarda… Heyecanlanmayı, tutkuyu ve sevmenin yüceliğini yeniden anlamıştım o sıralarda…
Mutluydum,
Seviyordum
Ve bana göre seviliyordum…
Bu üç şey de açıkçası ayaklarımı yerden kesmiyor değildi… Her günümü hemen hemen ayırıyordum ve bundan da hiç mi hiç gocunmuyordum… Bir gün sahilde el ele yürürken gözlerinin içine bakarak beni yüreğinin neresine koyduğunu sorduğumda eli bıraktı anlamsızca ve lafı değiştirdi “ bana böyle anlamsız sorular sorma” diyerek… Aslında o gün anlamıştım benim onu sevdiğim kadar beni sevmediğini… Ama bunu ne ona, ne de kendime itiraf ediyordum, açıkçası korkuyordum bitmesinden ve sırf bu yüzden de içime atarak susuyordum denize bakışlarımla itirafımı ederek… Yine bir gün sahil kenarında bankta otururken bana bir söz vermemi istedi… Bu söz ise; “bir gün sana haber vermeden sessiz ve sakince gidersem ağlamayacağına söz” ver dedi… Ben de ona “ bir gün gitmek istersen o zaman bana kendin söyle ki gözyaşlarım akmasın ardından” dedim… O gün son buluşmamızdı ve o yine yapacağını yapmıştı… Bir anda hayatıma sessizce girdiği gibi, sessizce gitti habersizce… Aradım günlerce, mesajlar gönderdim “neden, niçin” diye… Mesajlarım gitmişti ona gitmesine ama cevapları bana gelmemişti hala… Çünkü telefonunu kökten kapatmıştı, ulaşmayayım diye ona…
Ağlıyordum…
Seviyordum…
Ve hala içimde ki sevgiyi yok edemiyordum…
Bana tekrar dönüp ”yeniden başlayalım mı “dese tek diyeceğim kelime,” git kendine başka bir oyuncak ara” demek olurdu herhalde
Aşk bana neler mi getirdi;
Sevmenin ne demek olduğunu öğretti ve hayallerin gerçek olduğunu, gerçeklerin ise hayal olduğunu gösterdi… Elinden oyuncağı alınmış gibi ağlamayı getirdi….
Aşk benden neleri mi götürdü;
Gülen gözlerimi, karşımda ki insanlara güvenmeyi...