09-17-2007, Saat: 10:53 PM
Sevgili peygamberimiz: “Gönül; serçe kuşu gibidir. Her an uçuşu değişir durur” buyurmuş. (Hakimin Müstedreki ve Beyhaki’nin Şuabından naklen şerhu ayn –il- ilm 2/130)
Bir başka hadisinde: “Gönül; çölde rüzgar önündeki tüy gibidir” buyurmuş. (Taberani ve Beyhaki’den naklen şerhu ayrı-il-ilim 2/130)
Yine bir hadisinde “Mü’minin gönlü, ateş üstünde kaynayan tencereden daha fazla kaynamaktadır” buyurmuş. (Ahmet ve Hakim naklen aynı kaynak)
“Gönül ferman dinlemez” ama Bürhanı dinler. Gönül tencere gibi kaynarken ona elle müdahale edemezsiniz. Ferman yazıp içine atsanız kaynamayı dindiremezsiniz. Ama onu kaynatan aşk ateşinin yönünü başka yere çevirirseniz kaynama durur.
Rahmanın burhanlarını/ayetlerini dinlemeyenler kendi kalpleri etrafına dünyevi isteklerinden perde çekerler ve her yerde her zaman ne tarafa dönerlerse o makam, para, şan, şöhret perdesini gördüklerinden hakkı göremezler. Kalpleri katılaşır. Kötü düşünce ve davranışlar kalbinde küf meydana getirir. Hastalıklı bir kalbe sahip olur.
Küfün kazınması, kalpteki perdelerin yırtılması, katı kalbin yumuşaması için Allah bize Kur’an ayetlerini indirivermiştir.
“Onlar ki, iman ederler ve kalpleri Allah’ın zikri ile tatmin olur. İyi bilin ki; kalpler, ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur.” (Ra’d 28)
Yusuf suresinin 23-24’üncü ayetinde Mısır azizinin hanımının sarayda bütün kapıları kapadıktan sonra Yusuf’a “Haydi gel” dediğinde “kadın onu arzuladı Yusuf da onu arzulamıştı diyor ayet. Ancak ferman dinlemeyen gönül Rabbinin burhanını dinledi.
Bütün peygamberlerin şeriatında nikâhsız ilişkinin haram olduğu hatırına geldi. Kul fermanı engel olamadı ama Rabbin bürhanı engel oldu.
Yusuf’un da kadını arzulamasını Şeyh- ul- İslam Ebu-s-Suud efendi oruçlu insanın susuzluktan ciğerleri yanarken sürahideki veya çeşmedeki suya meyletmesine benzetir.
Oruçlunun suyu arzulaması günah değildir. Oruçlu iken suyu içmesi günahtır.
Bağdat valisi, Hz. Ömer’e sorar: “Bizim burada günaha gücü yettiği halde günah işlemeyenler var. Bir de günah işlemeye gücü yetmeyenler var. Bunların sevap ve günah durumu nedir?” der.
Hz. Ömer günah işlemeye gücü yettiği halde günahı işlemeyene sevap vardır. Öbürüne sevap da günah da yoktur” der.
Günümüzden örnek verirsek, devletin üst kademelerine gelmiş ve bir söz veya bir imza ile yedi nesil torunlarını zengin edebilecek imkan varken yapmayan bir insan bunu yapmadığı için sevaba girer.
“Gönül; rüzgâr önündeki tüy gibidir” Öyle ise gönül ülkesinde Rahmani nefesler estirirsek gönül kuşumuz güllüğe konar. Eğer gönül ülkesinde şeytani havalar eserse o zaman gönül kuşu küllüğe konar.
Gönlün arzu ettiği hiçbir şeyi dinimiz bize yasaklamamıştır. Ancak o arzu ettiği şeyleri meşru hukuki yolla elde etmesini istemiştir.
Vitrinde gördüğünüz altınların size ait olmasını arzulamanız günah değildir. Onları çalışarak elde etmek de günah değildir.
Ancak onları çalmak günahtır. Karşı cinse ilgi duymak, arzulamak günah değil. Bu arzuyu nikah yoluyla yerine getirmek sevaptır. Göz zinasıyla ta’ciz etmek de günahtır.
Sevgili peygamberimiz: “Biriniz bir kadın görür hoşuna gider ve gönlünde bir arzu meydana gelirse hemen kendi eşine gitsin ve onunla birlikte olsun. Bu birleşme gönlündekini giderir” buyurmuş. (Müslim, Nikah bab: 2 hadis: 10)
Hayal peygamberi değil, hayatın peygamberi sevgili peygamberimiz. Kıyamete kadar değerini kaybetmeyecek sözlerle bizi aydınlatmıştır.
Biz gönlümüzün kaynaması veya daldan dala uçması veya rüzgar önündeki tüy gibi gitmesini yönlendirmek için gönül ülkemizin dışa açılan göz, kulak, el, ayak ve dil yollarına hakim olmalıyız. Oralardan içimize pislik akmasını engellemeliyiz. Siz, isterseniz “Yusuf” suresini “Şifa tefsiri 4/ 139”inden okuyuverin.
Bir başka hadisinde: “Gönül; çölde rüzgar önündeki tüy gibidir” buyurmuş. (Taberani ve Beyhaki’den naklen şerhu ayrı-il-ilim 2/130)
Yine bir hadisinde “Mü’minin gönlü, ateş üstünde kaynayan tencereden daha fazla kaynamaktadır” buyurmuş. (Ahmet ve Hakim naklen aynı kaynak)
“Gönül ferman dinlemez” ama Bürhanı dinler. Gönül tencere gibi kaynarken ona elle müdahale edemezsiniz. Ferman yazıp içine atsanız kaynamayı dindiremezsiniz. Ama onu kaynatan aşk ateşinin yönünü başka yere çevirirseniz kaynama durur.
Rahmanın burhanlarını/ayetlerini dinlemeyenler kendi kalpleri etrafına dünyevi isteklerinden perde çekerler ve her yerde her zaman ne tarafa dönerlerse o makam, para, şan, şöhret perdesini gördüklerinden hakkı göremezler. Kalpleri katılaşır. Kötü düşünce ve davranışlar kalbinde küf meydana getirir. Hastalıklı bir kalbe sahip olur.
Küfün kazınması, kalpteki perdelerin yırtılması, katı kalbin yumuşaması için Allah bize Kur’an ayetlerini indirivermiştir.
“Onlar ki, iman ederler ve kalpleri Allah’ın zikri ile tatmin olur. İyi bilin ki; kalpler, ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur.” (Ra’d 28)
Yusuf suresinin 23-24’üncü ayetinde Mısır azizinin hanımının sarayda bütün kapıları kapadıktan sonra Yusuf’a “Haydi gel” dediğinde “kadın onu arzuladı Yusuf da onu arzulamıştı diyor ayet. Ancak ferman dinlemeyen gönül Rabbinin burhanını dinledi.
Bütün peygamberlerin şeriatında nikâhsız ilişkinin haram olduğu hatırına geldi. Kul fermanı engel olamadı ama Rabbin bürhanı engel oldu.
Yusuf’un da kadını arzulamasını Şeyh- ul- İslam Ebu-s-Suud efendi oruçlu insanın susuzluktan ciğerleri yanarken sürahideki veya çeşmedeki suya meyletmesine benzetir.
Oruçlunun suyu arzulaması günah değildir. Oruçlu iken suyu içmesi günahtır.
Bağdat valisi, Hz. Ömer’e sorar: “Bizim burada günaha gücü yettiği halde günah işlemeyenler var. Bir de günah işlemeye gücü yetmeyenler var. Bunların sevap ve günah durumu nedir?” der.
Hz. Ömer günah işlemeye gücü yettiği halde günahı işlemeyene sevap vardır. Öbürüne sevap da günah da yoktur” der.
Günümüzden örnek verirsek, devletin üst kademelerine gelmiş ve bir söz veya bir imza ile yedi nesil torunlarını zengin edebilecek imkan varken yapmayan bir insan bunu yapmadığı için sevaba girer.
“Gönül; rüzgâr önündeki tüy gibidir” Öyle ise gönül ülkesinde Rahmani nefesler estirirsek gönül kuşumuz güllüğe konar. Eğer gönül ülkesinde şeytani havalar eserse o zaman gönül kuşu küllüğe konar.
Gönlün arzu ettiği hiçbir şeyi dinimiz bize yasaklamamıştır. Ancak o arzu ettiği şeyleri meşru hukuki yolla elde etmesini istemiştir.
Vitrinde gördüğünüz altınların size ait olmasını arzulamanız günah değildir. Onları çalışarak elde etmek de günah değildir.
Ancak onları çalmak günahtır. Karşı cinse ilgi duymak, arzulamak günah değil. Bu arzuyu nikah yoluyla yerine getirmek sevaptır. Göz zinasıyla ta’ciz etmek de günahtır.
Sevgili peygamberimiz: “Biriniz bir kadın görür hoşuna gider ve gönlünde bir arzu meydana gelirse hemen kendi eşine gitsin ve onunla birlikte olsun. Bu birleşme gönlündekini giderir” buyurmuş. (Müslim, Nikah bab: 2 hadis: 10)
Hayal peygamberi değil, hayatın peygamberi sevgili peygamberimiz. Kıyamete kadar değerini kaybetmeyecek sözlerle bizi aydınlatmıştır.
Biz gönlümüzün kaynaması veya daldan dala uçması veya rüzgar önündeki tüy gibi gitmesini yönlendirmek için gönül ülkemizin dışa açılan göz, kulak, el, ayak ve dil yollarına hakim olmalıyız. Oralardan içimize pislik akmasını engellemeliyiz. Siz, isterseniz “Yusuf” suresini “Şifa tefsiri 4/ 139”inden okuyuverin.