09-26-2007, Saat: 03:38 PM
_on iki ay gece - on iki ay hüzün - on iki ay hazan - aylardır yoksun_
telaş içerisinde gittim istasyona. nefesim kesilmiş yetişmeye çalışırken. çalan düdüğün varış mı, ayrılış mı olduğunu ayırt edememişim.
gitmişsin...
belki de hiç gelmedin..
içerimi taşlamış,
gözlerimi kanlamışlar...
dudağımda lisanı yabancı bir tutam hece...
yüreğim aceleci,
ellerim titrek,
anladım ki; dakikalar yıllara belenecek... yetişemedim...
bakakaldım sadece dumanına vardığım trenin ardından. tren yoluna izmaritini atmışsın. nefesin istasyona belenmiş. bekçiyi görmeksizin, yok saymışım güvenlik duvarını. inmişim rayların üzerine, izmariti almış, kibriti işe karıştırmadan içime çekmişim seni... bana bir tütün kadarmış nefesin.
gitmişsin....
beni beklemeden...
ciğerlerimde soluk tükenmiş,
yangın yeriymiş yokluğun,
derdi çok, dermanı yokmuş ateşinin...
sesim kısıkmış,
tenim yaşlanmış,
anladım ki; mevsimden bahar eksilecek...
bir adam girmiş yokluğunda düşünceme. kaçsam yine aldırmaksızın yetişemediğime, tutmaya yeter mi takatim uzanan eli? kessem iplerini acıların, azat etsem sensizliğin ağrılarını...
beceremem,
sen değilsin...
ahhh! sen yok musun!_________!yoksun!
sensizlik sebep sessizliğime,
kederli,
harap,
viran bi şehrim...
sakın uzanma elinle yokluğuna
koşacak takatim kalmadı aldanışlara...
dönmüşüm geri, bir daha arkama bakmaksızın. acaba gelir mi diyerek düş kurmaksızın. kaçıncı hazan bu, kaçıncı...
ahhh! sen yok musun!_________!yoksun!
böyle değildim yollar önce,
böyle değildim düşümde,
ne var ki götürdü seni raylar aylar önce...
kedidilin(m), suskunun(m), gece vurmuş on ikiyi, uykusunda kül kedin(yüreğim