Sıradışı bir yaşamdı seni sevmekle başlayan.
Gözleri acıyandık bakarken uzaklara.
Bir varmış bir yokmuşla başlayan bir masalın kahramanlarıydık.
Belki asırlar sonra Leyla ile Mecnun’un
yitik ruhlarıydı vücutlarımızda can bulan.
Duymadığımda seslenmediğinde kulaklarımdaki çığlıktı ölüm.
Ve biz sonunda sobeledik ölümü en tatlı haliyle..
Çengelli iğnenin ucuna asanlardık yüreklerimizi.
Ve kan damlarken sevdayı yudum yudum içenlerdik.
Boşverenlerdik herşeye, sevdanın yeni şekline bürünenlerdik.
Yasaktın bana, yasaktım sana...
Sona ermiş görünen ama asla son olduğu bilinemeyen
bir olguydu yaşayamadıklarımız.
Sen vardın ben ise yokluktum...
Adımız aşktı bizim, adımız hüzündü.
Kimsenin anlayamayacağı, bir paranteze sıkışmış kalan,
noktalama işaretlerinin artık hükümsüz olduğu bir sevdaydı adımız.
Şizofrenliğimin aykırılığı kadar aykırıydı sevdamız...
Oynadığımız körebe oyununda ebe olanlardık,
bir türlü sobeleyemediğimiz geleceğimizle.
Bakışlarla konuşanlardık, ukala ses dalgalarının inadına.
Yüreklerimizle görenlerdik, gören gözlerin aksine.
Ve biz kelimelerle sevişenlerdik tensel yakınlığı göz ardı ederek...
Ne çok sevdin beni,
ne çok sevdim seni.
Ne olduğunu anlamadan açılan sevda parantezimiz,
yine ne olduğunu anlamadan kapandı.
Üç noktalarla devam etmek istedikçe,
inadına tek nokta oluyor artık cümlelerimizin sonları.
Devrik hayatlarımız gibiydi cümlelerimiz de,
düz bir hayattı oysa istediğimiz.
Belki de devrikliğiydi cümlelerimizin, hayatımızı anlamsızlaştıran.
Gittiğinde, kal diyemeyendim, iki damla gözyaşını saklayandım, senin için gecelere.
Gittiğimde kal diyemeyendin yaptığın en zor seçimle...
Aşkına üşüyorum yar,
sessizce,
şizofrence...
'Seni sevmek sevgili, seni özgür bırakmaya razı olmaktı...'
Kurşun renqi bir qeceye takıLdı kanadım... Önüme dökülen yıldızları toplayamadım,anlayacağın uzanamadım buLutLara..
Yıldız dediğin nedir ki umut dediğin ? Karanlık içindeki yıldızdır umut...
Ama gündüz ismi yoktu yıldızların...
Yıldıza yıLdız demek için geceyi umudu beklemek için umutsuzluğu seçtin
Hani varken değerLeri bilinmez ya sevgilerin,elleri soğuk qelir ya yıllanmış sevgilinin.
Vazqeçtim artık yıLdız topLamaktan ala şafaktır her yıldızın sonu!
Yıldız ne işe yarar bir çift göz yoksa yanında bakacak ?
Gecenin üstüne yürürken binlerce tohum serpilir içime bilir misin? BiLirsin elbet benim bile bilemediğim binlerce acıyı...
Senin saçlarına kelebekler konar, kuşlar can çekişir... BinLerce umut kolayca ölür mü? Sökülmez mi ciğeri umudu ölen insanın?
Sen sanırsın ki insan sevdasını içine gömer benim sevdalarımsa sevda gibidir insanı gömer…
Beklemek kadar kalmışsa bir sevgi ve sadece özlem besliyorsa içindeki yetimi,
Kaçacak yerin kalmamışsa yani;
İşte hayat burada hayat olmuştur senin için..
DağLar yıkılır sular kurur içinde,bir düşün nasılda seni korkutan kapkara bir kabus oluvermiştir o güzelim düşün...
Sonra ölüme anlam vermeye çalışırsın anlamsızca, binLerce kurşun sıkasın gelir içindeki uçurumlara sen bir dost ararsın elini tutacak nafile yoktur eli yaşadığın diyarda insanların.
Vazgeçeli birkaç satır oldu artık yıldız toplamaktan
Bir kumaş üstüne yıllar önce işlenmiş bir oya gibiydi
Bir emekti sevdam kendimden qeçişimdi,umuda uzanırken yere düşüşümdü kalkamayışımdı
Hiç duymadığım türküleri duyurmaktı
Türkü türkü yaşamaktı seni
Ama vazgeçeli birkaç satır oldu artık yıldız toplamaktan
Vazgeçtim bu sevdadan !!!...