10-04-2007, Saat: 02:18 PM
Kış günlerinde mısır patlatıp sadece birbirimize sarılıp oturmak için seyrettiğimiz abuk Amerikan filmlerini.
Bana "prensesim" deyip burnumu sıkmanı.
Geceleri beni uyutmak için anlattığın küçük masalları Geç saatlerde eve geldiğimde kokusu sokaklara dağılan, üşenmeden yemek kitaplarından bakarak pişirdiğin leziz yemekleri.
Tasarımlarıma çay dökmeni.
Son sigaranı benimle paylaşırken homurdanmanı.
Seninle yalnız kalmak istediğimde "dış kapının anahtarını yine kaybetmişim, tüh içerde kilitli kaldık" numaralarını ve ardından senin o ilginç mimiklerinle söylediğin "şımarık şey" lafını.
Kalabalık arkadaş topluluklarımızda odanın en uzak köşelerindeyken ellerinle kalbinin ne kadar hızlı attığını anlatmaya çalıştığın anları.
Evimize yaklaşırken geriye doğru saymanı, kendini güç bela koltuğuna attığında koltuğun ayağını kırmanı.
"Çok çok prensesim, hem de çoook çok" demeni.
Pijamalarını kaldırdığın yeri sürekli unutmanı.
Her makyaj yaptığımda illa bir kusur bulmanı.
Çoraplarımdan kukla yapmanı.
Bana hissettirmeden fotoğraflarımı çekmeni ve onları tab ettirdikten sonra yastığımın altına bırakmanı.
"Biz" kavramını bana açıklamanı.
Birlikte badana yapıp evimizi temizlemeyi.
Odamızdaki dolaplara, çekmecelere, kıyafetlerimin arasına sakladığın sevgi sözcükleriyle dolu küçük not kağıtlarını.
Üzüldüğüm, mutsuz olduğum anlarda dizlerine yatıp ağlamayı, beni neşelendirmek için türlü şaklabanlıklar yapmanı ve her zaman beni mutlu etmeyi başarabilmeni.
Saçlarımı taramanı Traş köpüğünü saç şekillendirici köpükle karıştırmanı.
Saçlarını tararken kendine övgüler yağdırmanı.
Kravatını bağlarken bana sımsıkı sarılıp defalarca burnumu öpmeni.
Küçük tartışmalarımızda yatağa oturup o masum tavrınla ayıcığımızı kucağına alarak beni şikayet etmeni.
İnsanlara duyduğun saygıyı.
Çay fincanıma sigaranın külünü silkelemeni.
Tavlada hep bana yenilmeni.
Kulağıma fısıldadığın sözleri Her sabah giyeceğin kıyafetleri hazırlamayı.
Kazandığın her davandan sonra "Aklımda olmasan kazanamazdım" demeni.
Annemle saatlerce sürek telefon konuşmalarımızı kıskanmanı.
Odamızı beyaz güllerle donatmanı.
Derslerimi anlayabilmek için sorduğun komik soruları.
Saçlarını yıkamayı.
Sınav öncelerinde arkadaşlarımla ders çalışırken bize çay servisi yapmanı.
Resimlerimi çizmeni.
Yastığa dökülen saç tellerimi bir zarfta saklayarak yanımda taşımanı.
Babama karşı abartılı hoş sözler söylemeni.
Sadece gözlerimizle konuştuğumuz zamanları.
Beni, benden fazla düşünmeni.
Elektronik aletleri tamir ederken sigortaları attırdığın zamanlardaki yarı şaşkın yarı suçlu ifadeni.
Fincanlarımızın üstüne ismimizi yazmanı.
Temizliğe düşkünlüğünü.
Hastalandığım zamanlarda etrafımda pervane olmanı "minik bebeğime uf olmuş" demeni.
Paylaşmaya ihtiyaç duyduğum mutlu mutsuz her anımda seni yanı başımda bulabilmeyi.
Pırıltısının yüzüne yansıdığı kalbini.
Pembe dizileri seyrederken televizyonun sesini kapatıp dublaj yapmanı.
Ellerimle çiçekler çizmeni.
Seni seyretmeyi.
Evimizden son kez çıkarken "Bir hafta çok zor geçecek ama geçecek prensesim" dediğin anı...
Her şeyinle seni, her şeyinle bizi...
Çok özledim birtanem...
Bana "prensesim" deyip burnumu sıkmanı.
Geceleri beni uyutmak için anlattığın küçük masalları Geç saatlerde eve geldiğimde kokusu sokaklara dağılan, üşenmeden yemek kitaplarından bakarak pişirdiğin leziz yemekleri.
Tasarımlarıma çay dökmeni.
Son sigaranı benimle paylaşırken homurdanmanı.
Seninle yalnız kalmak istediğimde "dış kapının anahtarını yine kaybetmişim, tüh içerde kilitli kaldık" numaralarını ve ardından senin o ilginç mimiklerinle söylediğin "şımarık şey" lafını.
Kalabalık arkadaş topluluklarımızda odanın en uzak köşelerindeyken ellerinle kalbinin ne kadar hızlı attığını anlatmaya çalıştığın anları.
Evimize yaklaşırken geriye doğru saymanı, kendini güç bela koltuğuna attığında koltuğun ayağını kırmanı.
"Çok çok prensesim, hem de çoook çok" demeni.
Pijamalarını kaldırdığın yeri sürekli unutmanı.
Her makyaj yaptığımda illa bir kusur bulmanı.
Çoraplarımdan kukla yapmanı.
Bana hissettirmeden fotoğraflarımı çekmeni ve onları tab ettirdikten sonra yastığımın altına bırakmanı.
"Biz" kavramını bana açıklamanı.
Birlikte badana yapıp evimizi temizlemeyi.
Odamızdaki dolaplara, çekmecelere, kıyafetlerimin arasına sakladığın sevgi sözcükleriyle dolu küçük not kağıtlarını.
Üzüldüğüm, mutsuz olduğum anlarda dizlerine yatıp ağlamayı, beni neşelendirmek için türlü şaklabanlıklar yapmanı ve her zaman beni mutlu etmeyi başarabilmeni.
Saçlarımı taramanı Traş köpüğünü saç şekillendirici köpükle karıştırmanı.
Saçlarını tararken kendine övgüler yağdırmanı.
Kravatını bağlarken bana sımsıkı sarılıp defalarca burnumu öpmeni.
Küçük tartışmalarımızda yatağa oturup o masum tavrınla ayıcığımızı kucağına alarak beni şikayet etmeni.
İnsanlara duyduğun saygıyı.
Çay fincanıma sigaranın külünü silkelemeni.
Tavlada hep bana yenilmeni.
Kulağıma fısıldadığın sözleri Her sabah giyeceğin kıyafetleri hazırlamayı.
Kazandığın her davandan sonra "Aklımda olmasan kazanamazdım" demeni.
Annemle saatlerce sürek telefon konuşmalarımızı kıskanmanı.
Odamızı beyaz güllerle donatmanı.
Derslerimi anlayabilmek için sorduğun komik soruları.
Saçlarını yıkamayı.
Sınav öncelerinde arkadaşlarımla ders çalışırken bize çay servisi yapmanı.
Resimlerimi çizmeni.
Yastığa dökülen saç tellerimi bir zarfta saklayarak yanımda taşımanı.
Babama karşı abartılı hoş sözler söylemeni.
Sadece gözlerimizle konuştuğumuz zamanları.
Beni, benden fazla düşünmeni.
Elektronik aletleri tamir ederken sigortaları attırdığın zamanlardaki yarı şaşkın yarı suçlu ifadeni.
Fincanlarımızın üstüne ismimizi yazmanı.
Temizliğe düşkünlüğünü.
Hastalandığım zamanlarda etrafımda pervane olmanı "minik bebeğime uf olmuş" demeni.
Paylaşmaya ihtiyaç duyduğum mutlu mutsuz her anımda seni yanı başımda bulabilmeyi.
Pırıltısının yüzüne yansıdığı kalbini.
Pembe dizileri seyrederken televizyonun sesini kapatıp dublaj yapmanı.
Ellerimle çiçekler çizmeni.
Seni seyretmeyi.
Evimizden son kez çıkarken "Bir hafta çok zor geçecek ama geçecek prensesim" dediğin anı...
Her şeyinle seni, her şeyinle bizi...
Çok özledim birtanem...