:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Editör'den Duygusuz Çiftlere
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
Seviyorum, aşığım, evliyim !

mutlu.jpg

Aşk ve sevgi nedir? Veya ne değildir? Gelin şunu iyi bir analiz edelim; sonra da kendi evliliğimize veya nişanlılığımıza objektif gözle bir bakalım.
Evvela, sevgi nedir sizce? Sevgi dokunmaktır, saygı duymak, kıyamamaktır, ona söz söyletmemek, korumaktır, her şeyde ilk önce onu gözetmektir, burnunun direği sızlayarak hatırlamaktır.



Aşk niye bitsin?

Peki aşk nedir? İçi yanmaktır, ah çekmektir, ağlamaktır, kahrolmaktır yani sevginin ateşlisi, delisi, çılgınıdır. Onsuz olamamaktır. Bunların hangisi evlilikte görülür dersiniz? Siz her gün çikolata, bal yeseniz bir süre sonra bu sizin için bir önem arz eder mi? Veya ah bir olsa da yesem der misiniz? Hep, "evlilikte ilk zamanlar aşk vardır, sonra bu biter, sevgi veya nefret gelir" derler. Ama aşk niye bitsin? Onu, güneşe gerektiği kadar gösterir, suyunu tam kararında verirsek, böceklerden, sineklerden, rüzgardan, hastalıktan korursak bu şahane bitki, pırıl pırıl, solmadan, çiçek açarak devam eder.

Kristal bir kase düşünün, onu bir kere düşürürsek, çizersek veya çatlatırsak eskisi kadar kıymeti kalır mı? Ya hele kırmışsak ve sonradan yapıştırsak dahi, eski şahane kaseden eser kalır mı? Onun için kırmamaya, düşürmemeye, çizmemeye, çatlatmamaya çalışmalıyız. Evlilikte sevgi ve aşkın devamı bizim elimizdedir. Bir şey ne kadar değerli ise, onu o kadar ayırmalı, özenmeli, çok dikkatle kullanmalıyız. Çocuklarımız bizim için çok değerlidir. Onları çok severiz, üzerlerine titreriz. Onlar evliliğimizin meyveleri, çiçekleridir. Eşimiz ve çocuklarımız bir bütündür. Çok sevdiğimiz çocuklarımızı iyi yetiştirmek istiyorsak evliliğimizin, eşimizin kıymetini bilmemiz gerekir.

Birbirini sevmeyen karı-koca, çok sevdikleri çocuklarının hayatını törpülerler. İnsan çok sevdiği bir şeyi böylesine mahvedebilir mi? İlla öpmek, kucaklamak, "aşkım, tatlım, sevgilim" diyerek çağırmak, onu çok sevdiğimizi göstermez. Bunu eğer hislerimizle, hareketlerimizle, vericiliğimizle, düşüncelerimizle birlikte gösteremiyorsak, davranış ve hareketlerimiz bizi yalanlıyorsa, hadiselere verdiğimiz tepkilerimiz yapıcı değil de yıpratıcı ise, eee şimdi biz eşimizi seviyor muyuz? Ağzımıza gelen her lafı pervasızca sarf edip, onu küçük düşürüp, avaz avaz bağırıp, hakaret edip, sonra da "ah aşkım af edersin" veya gece yatakta hiçbir şey yokmuş gibi yakınlaşmaya çalışmak...

Şimdi biz çok mu seviyoruz, çok mu aşığız? Bazen de kıskançlığı sevgi ile karıştırırız. "Çok kıskanç çünkü beni seviyor." hayır! Kıskançlık bir hastalıktır. Kendine güvenmemektir, karşısındakine hakarettir, aşağılılık duygusudur. Tabii sevdiğimiz insanı paylaşmak istemeyiz, bu bazen annesi, bazen arkadaşları, hatta çok sevdiği köpeği olabilir. Ama aynı zamanda, eğer cidden seviyorsak ve karşı taraftakiler de sevdiğimizin sevdikleri ise, tabii ki verici olur, kendimizden fedakarlık eder onu paylaşırız. Sevdiğimiz kişi başkalarına ilgi duyarsa onu da hoş görürüz; ama karşı cins ise, temkinli yaklaşırız. Hemen kızıp tavır almamızı gerektirecek bir şey var mı, bunu ararız. Yahut da bu konudaki hassasiyetimizi sevdiğimizle paylaşır, rahatsızlığımızı öyle ya da böyle dile getiririz. Sevgi budur; her şeyin altında bir şey aramak yerine, iletişimi kesmemek, karşı tarafı kırmadan, sakıncalarımızın anlaşılmasını sağlamak gerektir. Kısaca, burada iletişim ve paylaşmak, kırmadan anlaşılmak, sevgi göstermektir. Yoksa yakıp, yıkıp, kırıp dökmek, kıskançlık histerilerine girmek ne sevgidir ne de aşk.


Evlilikte sevgi, eşiyle flört ederek, küçük, ufak, tatlı heyecanlar yaşayarak gelişir; el ele tutuşarak, göz göze bakışarak, kaçamak öpücüklerle beslenir. Kimsenin anlamayacağı müşterek şakalarla, adeta vücutlarının her yanından aşk fışkırır. Seven çiftlerin birbirlerine, nasıl her fırsatta yaklaştığını görmek çok hoştur. Her yaşın sevgi gösterileri farklıdır. Karşıdan karşıya geçerken bile, kendilerini değil de birbirlerini kollarlar. Dışarı çıkarken, aman eşim üşümesin diye yakasını kaldırır, kaşkolunu bağlarlar; sofrada bir şey eksikse diğerine zahmet vermemek için kendileri kalkarlar, yemekte bir şey ister mi diye tabaklarını kollarlar, kalabalıkta kollarıyla sarılır korur, gece üşümesin diye üzerini örter, eşi yorulmasın diye yardım ederler.

Sevgi emek ister

Seven eşler bir birlerine destek olur, köstek olmazlar. Fedakarlık, evlilikte sevgi varsa daima vardır. Çalınan her müzikte, dinlenen her şiirde, mehtapta, sevgililer yani karıkoca, yani genç, yani yaşlı, daima birbirlerini arar veya hatırlarlar. Tartışmalarda bile seven çiftler sözlerini dikkatle seçer, karşı tarafı incitmemeye çalışır. Seven çiftler küs kalamaz, dargınlıları uzatamaz, hemen de af ederler. Alttan almak, özür dilemek, gönül almak iyidir ama, şahsiyetini ezdirmeden, taviz vermeden olmalı, sadece "huzur satın alınmalıdır".

Sevelim ama değer vererek , kıymet göstererek ....

.............
Doğru kişi mi acaba ?

Evlilik kararı verdiniz ancak yine de içinizi kemiren bir şey mi var? Bazı düşünceler sizi rahatsız mı ediyor? O zaman bu yazımıza bir göz atın!
Beklediğiniz evlenme teklifi sonunda geldi ve siz de bulutların üzerinde uçuyorsunuz. Yani olaylar pek de sürpriz bir şekilde gelişmedi, her şey istediğiniz gibi. Peki, o zaman içinizdeki bu tuhaf duygu da neyin nesi? Size durmadan "Emin misin? Ya hata yapıyorsan?" diye soran bu duygu nedir?

Dürüst yanıtlar verin

Evlenmeye çok kısa bir zaman kala, çevrenizdeki herkes sevinç ve coşku içinde düğüne hazırlanırken bu tarz bir çelişkiye düşmeniz doğal bir tepki de olabilir, tehlike sinyali de... Belki her genç kadın gibi ruhunuzdaki 'kaçak gelin' harekete geçmiştir, belki de şüpheleriniz mutsuz bir geleceğin önsezisinden kaynaklanıyordur. Bunu anlamanın tek yolu kendinize bazı sorular sormanız ve bu soruların yanıtlarını dürüstçe, kendinizden kaçmadan vermeniz. İşte, size yardımcı olabilecek anahtar sorulardan bazıları...
  • Bir deftere imza atmayı ve sevdiğiniz erkekle birlikteliğinizin şahitler önünde onaylanmasını saçma mı buluyorsunuz? Yoksa tüm sevdiklerinizle birlikte bu mutlu günü kutlamayı bir eğlence, unutulmaz bir anı olarak mı görüyorsunuz?
  • Evlenmezseniz, üzerinizde oluşacak toplumsal baskıdan ve ailenizi üzmekten korkuyor olabilir misiniz? Belki de aşık olduğunuz erkeğin hevesini kırmak istemiyorsunuz. Bu soruların cevaplarını iyice düşünün ve öncelikle, aslında niçin evlendiğinizi bulmaya çalışın.
  • Nikah masasına giderayak kafanızda oluşan tereddütlerin kaynağı ne? Evliliğin sizi kısıtlayacağını mı düşünüyorsunuz? Yaşam biçiminizin değişmesinden mi korkuyorsunuz? Bir erkekle aynı evde bir ömür geçirme fikri size ters mi geliyor? Yoksa... Yoksa doğru erkek o değil mi? Özellikle bu son soruya büyük bir içtenlikle cevap vermelisiniz çünkü eğer yanlış insanla evlendiğiniz hissine kapılıyorsanız tehlike çanları çalıyor demektir.
Doğru kişi değilse...

Kuşkularınızın kaynağı eğer damat adayı ise kesinlikle bu işten vazgeçin ya da en azından emin olana kadar düğünü erteleyin. "Her şey hazır, konukları çağırdık, annemler ne der, rezil oluruz..." gibi düşünceleri elinizin tersiyle bir kenara itin. Söz konusu olan koskocaman bir hayat, sizin hayatınız... Yok, eğer kuşkularınızın yersiz olduğuna ve büyük ölçüde düğün hazırlığı stresinden kaynaklandığına karar verdiyseniz, evlenmenin hayatınızı olumlu yönde değiştireceğine, işinizi, sosyal yaşamınızı ve diğer insanlarla ilişkilerinizi kötü etkilemeyeceğine gerçekten inanıyorsanız, rahatlayın ve bu özel günün tadını çıkarmaya bakın.


.....
Yunus Emreden Seven Gönüller e Sesleniş .

Ma’nî eri bu yolda melûl olası değül
Ma’ni duyan gönüller hergiz ölesi değül

Ten fânîdür can ölmez gidenler gine gelmez
Ölürise ten ölür canlar ölesi değül

Gevher seven gönüller yüz bin yol iderise
Hak’dan nasîb olmasa nasîb alası değül

Sakıngıl yârin gönlin sırçadur sımayasın
Sırça sınduktan sonra bütün olası değül

Çeşmelerden bardağın toldurmadın korısan
Bin yıl anda turursa kendü tolası değül

Şol Hızır’la şol İlyas âb-ı hayat içdiler
Bu birkaç gün içinde bunlar ölesi değül

Yaratdı hak dünyeyi Peygamber dostlığına
Dünyeye gelen gider bâki kalası değül

Yunus gözin görürken yarağın eyle bugün
Gelmedi anda varan girü gelesi değül


Günümüz Türkçe’siyle

Mana dostu olanlar bu yolda üzülecek değil
Mana duyan gönüller asla ölecek değil.

Ten fânidir,gönül ölmez,gidenler tekrar gelmez
Ölürse ten ölür,gönüller ölecek değil.

Cevher seven gönüller yüz bin yol alırsa da,
Allah’tan nasipleri yoksa nasip alacak değil.

Sevgilinin gönlü konusunda dikkatli ol,kırma,sırçadır.
Sırça kırıldıktan sonra bütün olacak değil.

Bardağını doldurmadan çeşmelere koyarsan,
Bin yıl orada dursa kendi dolacak değil.

Şu Hızır ve İlyas bengisu içtiler.
Bu birkaç gün içinde bunlar ölecek değil.

Allah,dünyayı Peygamber aşkına yarattı.
Dünyaya gelen gider baki kalacak değil.

Yunus,gözün görürken bugün yararlı işler yap.
Ona(ahrete) varan gelmedi,geri gelecek de değil.


......
Kalbine Mukabil Bir Kalp Bulmak...

Kalbine karşılık bir kalp bulmak; manevi frekansları bütünüyle tutan, gönül iletişimini tam kurabilen bir insanı bulmak demektir.
Evliliğin mutluluğa dönüşmesi için, kalplerin uyuşması, anlaşması, kaynaşması gerekir.
Kalpsiz mutluluk olmaz.
Kalp kalbe karşı olmalı…
Kalp kalbe kaybolmalı…

Kalpler bir olmalı, iri olmalı, diri olmalı…
Ölmüş kalpler taşıyan kalıplar, mutlu olabilir mi?
Evet, mesele kalıp değil, kalp meselesidir.
Kalıbına göre kalıp arayanlar; eş arayışını, bedene, kaşa, göze bağlayanlar, mutluluğu yanlış adreste arayanlardır.
Bulmak için, önce böyle birini aramak gerek… Gerçi her arayan bulamaz ama bulanlar hep arayanlardır. Aramadan bulmak mümkün mü?
Bir de arıyormuş gibi yapanlar vardır. Bunlar, her ne kadar evliliğin bir gönül işi ve manevi frekansların uyumu manasına geldiğini kabul etseler de, seçimlerini, hep maddeden, görüntüden yana yaparlar. Yani inandıkları ve düşündükleri gibi davranmazlar.
Bulamayacağı yerde arayanlar da bunlardan sayılmalıdır. Hani Nasreddin Hoca gibi… Evin bodrumunda, kömürlükte kaybettiği yüksüğünü, dışarıda, evin önünde arıyormuş… Sebebini sormuşlar…"Aşağısı çok karanlık" demiş…
Bazı gençler de kalbine karşılık kalbi böyle arıyorlar. Kalp, duygular, sevgi, şefkat, merhamet tamam ama, görüntü, en boy, kaş göz diyorlar… Hatta oralara takılıp kalıyorlar. Gönle değil, gövdeye itibar ediyorlar. Hatta bu insan sana göre değil, diyenlere de "Ben onu değiştiririm" derler. Ya da , "O gördüğünüz gibi değil, aslında çok iyi biri" iddiasında bulunurlar.
Sonra da, iletişimimiz neden kötüleşti, niçin kavga çıktı, geçimsizlik nereden geldi diye şaşırıyorlar.
Atalarımız, İKİ GÖNÜL BİR OLURSA, SAMANLIK SEYRAN OLUR demişler. Ne güzel söylemişler. İki gönül bir olmazsa, yani kalbine karşılık bir kalp yoksa saraylar zindan olur ve tabii ki eşler hayal kırıklığına uğrarlar. Zaten, sadece iki gövdenin bir olması insani bir hal de değildir.
Evliliği maddileştirenler, yalnız ten ve beden isteklerinin tatmini manasına alanlar, çok ayaklılarla aralarındaki farkı ortadan kaldıranlardır.
Bir insanın evlilik anlayışı ve bu husustaki beklentileri onun seviyesini ortaya koyar.
Evlenmeyi düşünen gençlerimiz, kalplerine karşılık bir kalp mi arıyorlar, yoksa kalıplarına karşılık bir kalıp mı arıyorlar?
İnsan, aradığını bulur.
Kalıp arayan kalp bulabilir mi?
Bulsa bile, bulduğunun ne olduğunu idrak edebilir mi?
Evlenecek gençler, önce niyetlerini düzeltmelidir. Kalbe karşı kalp mi arıyorlar, kalıba karşı kalıp mı?
Madde arayanın ruh bulması, gövde arayanın gönül bulması mümkün müdür?
Doğru ölçülerle arayışa geçtikten sonra da, "Rabbim, karşıma iyi olanı; sevebileni, merhamet edebileni çıkar" diye ciddi ve samimi dualarda bulunmalıdır...

(Bu baslik altina cevap yazmak dogrumu-yalnis mi bilmeden yazdim, gerekirse silersinizSmile)
Bu başlık adına elbette yorumlar yazılacakdır .

Hele hele yazan sen oldukdan sonra silinmesi mümkün değildir . Gönülden gönüle teşekkürler güzel insan ..

Sevg ...
Sevgi emek ister

Seven eşler bir birlerine destek olur, köstek olmazlar. Fedakarlık, evlilikte sevgi varsa daima vardır. Çalınan her müzikte, dinlenen her şiirde, mehtapta, sevgililer yani karıkoca, yani genç, yani yaşlı, daima birbirlerini arar veya hatırlarlar. Tartışmalarda bile seven çiftler sözlerini dikkatle seçer, karşı tarafı incitmemeye çalışır. Seven çiftler küs kalamaz, dargınlıları uzatamaz, hemen de af ederler. Alttan almak, özür dilemek, gönül almak iyidir ama, şahsiyetini ezdirmeden, taviz vermeden olmalı, sadece "huzur satın alınmalıdır".


Sevelim ama değer vererek , kıymet göstererek ....
Tarafımca konular askıdan alınmışdır ...

Sevg ...
Firari Fırtına Adlı Kullanıcıdan Alıntı:Sevgi emek ister

Seven eşler bir birlerine destek olur, köstek olmazlar. Fedakarlık, evlilikte sevgi varsa daima vardır. Çalınan her müzikte, dinlenen her şiirde, mehtapta, sevgililer yani karıkoca, yani genç, yani yaşlı, daima birbirlerini arar veya hatırlarlar. Tartışmalarda bile seven çiftler sözlerini dikkatle seçer, karşı tarafı incitmemeye çalışır. Seven çiftler küs kalamaz, dargınlıları uzatamaz, hemen de af ederler. Alttan almak, özür dilemek, gönül almak iyidir ama, şahsiyetini ezdirmeden, taviz vermeden olmalı, sadece "huzur satın alınmalıdır".

Sevelim ama değer vererek , kıymet göstererek ....







Sevelim ama değer vererek , kıymet göstererek ....


offoffffff
Off ki ne offff ............

Sevg ...
qüzel payLaşımlar.)
Sayfalar: 1 2