10-15-2007, Saat: 02:35 PM
Belki de ölümün gizli provasıdır ayrılık...
aldığın her nefes yalnızlığın zabtına geçmiştir.
Gülümsemelerin solduğu yüz çukurlarından savruluyor aşkın imla hataları;
Virgüllerin beli kırılır satır ortalarında,
ve noktasız, soru işaretsiz, ve hatta ünlemsiz satır sonları...
Perdelerinden taşınır güneş
varlığında konuşmayan duvarlar
cümleleri sırtına yüklenip kirpiklerinde oyalanır ayazlar
sesini yitirmiş bir rüzgar gibi kalakalırsın mevsimlerin ayak ucunda.
Susmak istersin
ya da delice ağlamak
ama beceremezsin...
Hayata cezalar kesercesine kelimelerinle yalnızlığın kıyısına kusarsın çığlıklarını
gözyaşın akmaz sanırsın
oysa iç cebinde biriktirdiklerin ayrılığın tek şahididir.
Baktığın her kadın, gideni hatırlatıyorsa
takvimlerden hep gidişin tarihi avuçlarında soluyorsa
artık yenilmişsindir!
Belki de yaşadıkların acıdır.
Ama aşk her acıya göğüs gerip gideni hala sevebilmektir...
Aşk;
belki de imkansızlığın dudaklarına mıhlanmış tek kelimedir
ya da cümlelerin namlusundan yüreğine saplanan kanlı bir gözyaşıdır.
Hala sol yanım kanamakta
hala cerahatı bitmemiş bir ayrılığın narkozunda
parmak uçlarım ısrarla onun adını yüreğime karalamakta...
Sensiz ölmeyi göze alıp ölemiyorsan
uzaklarda senin saçlarına değil de başkasının saçlarında dolaşan ellerini hala özlüyorsan
hala sevmektesin.
Yazdığın her kelimeyi ayrılıkla tutuşturup yüreğinde yakıyorsan
güneşin perdelerine indiğinde onun sesinin olmadığı yataklardan uyanmak istemiyorsan
ve gelmeyeceği bile bile hala deliler gibi seviyorsan
bunun adı "Aşk"tır.
Bir zamanlar elele dolaştığınız sokaklarda
anıların ve onun kokusunu hala arıyorsan
saatlerce aynı şarkıyı dinleyip
rüzgarın kovalandığı caddelerde sana arkası dönük olanları
"O" zannedip
onun olmadığı anladığında yüreğini topuklarında eziyorsan hala seviyorsundur...
" Belki de aşk;
ayrılıklara göğüs gerip bir yudum gülüşüyle hiç gitmemecesine yaşabilmektir..."
Yazar : İsmail Sarıgene
aldığın her nefes yalnızlığın zabtına geçmiştir.
Gülümsemelerin solduğu yüz çukurlarından savruluyor aşkın imla hataları;
Virgüllerin beli kırılır satır ortalarında,
ve noktasız, soru işaretsiz, ve hatta ünlemsiz satır sonları...
Perdelerinden taşınır güneş
varlığında konuşmayan duvarlar
cümleleri sırtına yüklenip kirpiklerinde oyalanır ayazlar
sesini yitirmiş bir rüzgar gibi kalakalırsın mevsimlerin ayak ucunda.
Susmak istersin
ya da delice ağlamak
ama beceremezsin...
Hayata cezalar kesercesine kelimelerinle yalnızlığın kıyısına kusarsın çığlıklarını
gözyaşın akmaz sanırsın
oysa iç cebinde biriktirdiklerin ayrılığın tek şahididir.
Baktığın her kadın, gideni hatırlatıyorsa
takvimlerden hep gidişin tarihi avuçlarında soluyorsa
artık yenilmişsindir!
Belki de yaşadıkların acıdır.
Ama aşk her acıya göğüs gerip gideni hala sevebilmektir...
Aşk;
belki de imkansızlığın dudaklarına mıhlanmış tek kelimedir
ya da cümlelerin namlusundan yüreğine saplanan kanlı bir gözyaşıdır.
Hala sol yanım kanamakta
hala cerahatı bitmemiş bir ayrılığın narkozunda
parmak uçlarım ısrarla onun adını yüreğime karalamakta...
Sensiz ölmeyi göze alıp ölemiyorsan
uzaklarda senin saçlarına değil de başkasının saçlarında dolaşan ellerini hala özlüyorsan
hala sevmektesin.
Yazdığın her kelimeyi ayrılıkla tutuşturup yüreğinde yakıyorsan
güneşin perdelerine indiğinde onun sesinin olmadığı yataklardan uyanmak istemiyorsan
ve gelmeyeceği bile bile hala deliler gibi seviyorsan
bunun adı "Aşk"tır.
Bir zamanlar elele dolaştığınız sokaklarda
anıların ve onun kokusunu hala arıyorsan
saatlerce aynı şarkıyı dinleyip
rüzgarın kovalandığı caddelerde sana arkası dönük olanları
"O" zannedip
onun olmadığı anladığında yüreğini topuklarında eziyorsan hala seviyorsundur...
" Belki de aşk;
ayrılıklara göğüs gerip bir yudum gülüşüyle hiç gitmemecesine yaşabilmektir..."
Yazar : İsmail Sarıgene