Düş(me) ler../..aşk bitti
I
..üstat, beni müsait bir şiirde indir...
bugün bir şiir bile uğramadı yanıma
sana uğradı mı bilmiyorum
pencere kenarında yağmuru seyrettik yalnızlığımla,
balkona astığımız düşlerimizi içeri aldıktan sonra
kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni dilerdim../..ayrılırken
ama sen herkesin öğrettiğini yineledin
şimdi aşk../..inançlarını yitiren bir ayyaştır köprü altlarımda
deniz kabuklarından bir mumluk yapmıştım sana,
vermeye zamanım olmadı
şimdilerde içinde yakıyorum,
sesini duyuramayan kelimelerimin yorgunluğunu
biliyor musun../..bilmem
sen cümlelerimin 1. Kordonuydun
II
..susmaya gidiyorum.../..birazdan dönerim..
acil servis gibi yetiştim bütün kanamalı sevdalarıma
yanlarına gittiğimde,
odaları boştu, çarşafları temiz
bir küçük not bile yoktu../..”kurtardığınız için teşekkür ederiz”
bu yüzden emekliliğimi istedim yorgun aşkların baş hekiminden
tazminatım suskunluk
beni ait olmadığım şehirlerde aramayın,
adresimin caddesi../..burukluk
III
..teri soğumamış bir ayrılıkla içilen özlem, ateş yapar..
dün gibi hatırlıyorum ayrıldığımız günü
24 ocak../..kış../..kıyamet../..felaket
sanki herkes beni görmek için toplanmıştı şehir meydanında
parmaklarıyla gösteriyorlardı../..“işte bu kadın terk edildi” naralarıyla
bu günlerde../.dalgasını geçebiliyorum vedaların
o günlerde../..serum kokularına bulaşmıştı bütün kılcal damarlarım
gerçekte kim olduğunu çok düşündüm,
özleminin yer yer sağanak yağışlı olduğu zamanlarda
galiba artık biliyorum
sen../..büyümeye zamanı olmayan çocukların,
dar zamanlarda attığı içten bir kahkahasın
beni beklemeye gidiyordun.../..galiba yolu şaşırdın
Ben Gidiyorum
Yalın çığlıklarım...
Gecelere satıyorum düşleri...
Çok oluyorsun...
Yetişemiyorum...
Susmaya da yüreğim yok....
Bir duble yalnızlık koyuyorum...
İçince ağlıyorum....
Ağlayınca yalnızım...
Ağlıyorum...
Gülmeye de yüreğim yok....
Hep durgunum...
Hep yorgun....
Ayaküstü yaşıyorum...
Ölmek çare ise...
Yaşamaya da yüreğim yok...
[SIZE=2]Ben gidiyorum...
[/SIZE]
Binlerce (Seni Seviyorum)borcum vardi sana
bir yemin sözüm vardı sana
geçmişimle geleceğim arasında ki işte o liman da
saati gelmiş vapuru kaçırma telaşı olmadan içimde
bekleyecektim / güvercin inişini avluma..
sana uyanışlarımın çapaklı gözleri / açılmadan
boşa sarılan kollarımın huysuzluğu / dinmeden
sol yanımda ki soğuk yastığıma akıttığın göz yaşı lekesi
silinmeden..
bir yemin borcum vardı / ellerim ellerine değmeden..
dağ gibi üzerime devrik yalnızlığımın koyaklarında / efsunlu
tiz sesinin ötüşünü sakladığın kuş kanadında / özgür
suskun / mütevekkil / yorgun bedenimin şahdamarında
yeryüzüne depremler düşürecek..
boynumun vebali bir yemin borcum..
biz bu sevdayı..
henüz koklanmamış
tomurcuklarında yedi renk filize durmuş
faydasız yılların bağ bozumu arifesinde
ağır bedellerin beyazı şakaklarımızda büyüttük..
biz bu sevdayı..
kaçak gecelerin küf kokan sokaklarında
nankör mermilerin bağrımıza hunharca gömüldüğü
kelepçeli ellerimizde sabırla / inatla / hırsla..
çat diye çatlayacak iki yüreğin tam ortasında yeşerttik..
şimdi bir mevsim ki / hazan..
dallar çıplaklığına ağlarken sessizce
karıncaların yaz boyu koşuşturmaları meyvesini vermişken
hırçın kartalların kanatlarında sıcak iklimlere göçe durmuşken umutlar
tüm takvim yapraklarını yakarcasına..
eylül sarısına nispet / yeşile boyuyorum zamanı..
bir yemin borcum vardı sana..
yalnızlığının dipsiz kuyularına atıyorum kendimi
ses veriyorum gecene
eteklerimdeki tüm taşları hasretine mesafe çeken yollarıma ekerek
uzak iklimlerden bulutlara yükleyip göz yaşlarımı
sözümü tutuyorum../ adam gibi..
leke sürmediğim sevdanı avuçlarımda nefesimle ısıtıp
saçlarına yağıyorum / kaldır başını gözüm
borcumu ödüyorum..
seni seviyorum.........