10-17-2007, Saat: 06:50 PM
"Dr. Papaderos, sizce yaşamın anlamı nedir?" diye sordum Yunan kültürü ve tarihi dersimize gelen yaşlı Alman profesöre. Sorumun ardından her zamanki gibi sınıftan kahkahalar yükseldi ve öğrenciler salonu boşaltmak için yerlerinden kalkmaya yeltendiler. Papaderos önce elini kaldırarak sınıfı yatıştırdıktan sonra ciddi olup olmadığımı anlamak için soran gözlerle uzun uzun bana baktı ve bakışlarımdaki ciddiyeti gördükten sonra :
"Sorunuzu cevaplayacağım,” dedi. Pantalonunun arka cebinden portföyünü çekti, kağıt para gözünden, yaklaşık 25 kuruş büyüklüğünde, yuvarlak küçücük bir ayna çıkarttı. Ve devam etti:
"O zamanlar daha küçük bir çocuktum, savaş yıllarıydı, çok yoksulduk ve uzak bir köyde yaşıyorduk. Bir gün yolda giderken yerde paramparça olmuş bir ayna buldum. Parçalar orada duran Alman yapımı hurda bir motosiklete aitti. Aynanın tüm parçalarını bulup birleştirmeye çalıştıysam da bunu beceremedim. Bunun üzerine orada duran en büyük parçayı aldım, yani bunu. Onu bir taşa sürterek yuvarlak hale getirdim. Artık bu benim oyuncağım olmuştu. Onunla güneşin ulaşamadığı derin çukurlara, yarıklara, karanlık mekanlara ışığı yansıtabildiğimi görmek beni adeta büyülüyordu. En ulaşılmaz yerleri aydınlatabilmek benim için keyifli bir oyun haline gelmişti.
"Bu küçük aynayı sakladım. Bir yandan büyüyordum ama boş bir zaman bulduğumda yine onu çıkartıyor ve oynamaya devam ediyordum. Delikanlılığı geride bırakıp ta artık bir adam olmaya başladığımda bunun sadece bir çocuk oyunu olmadığını, aynı zamanda hayatıma yön verecek bir yol gösterici olduğunu anlamıştım. Ben ışığın kendisi ya da kaynağı değildim ama ışık / gerçek, anlayış / bilgi oradaydı ve ancak ben onu yansıtırsam karanlık noktalara ulaşabilirdi.
"Ben aslında tasarımını ve şeklini bilmediğim bir aynanın parçasıyım. Buna rağmen, sahip olduğum özelliklerle ışığı dünyanın karanlık bölgelerine, insanların kalplerinin karanlık köşelerine yansıtarak bazı insanların hayatlarını değiştirebilirim. Belki başkaları da bunu görür ve benzer şekilde davranabilirler. İşte ben bunun için varım. Benim hayatımın anlamı bu.
" Sonra küçük aynasını aldı, özenle pencereden içeri dolan gün ışığını yakaladı ve onu benim yüzüme ve sıranın üzerinde bağlanmış vaziyette duran ellerime yansıttı. O yaz Yunan kültürü ve tarihi dersinde öğrendiğim pek çok bilgiyi bugün hatırlamıyorum bile. Ancak akıl portföyümde hala küçücük yuvarlak bir ayna taşıyorum...