:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Dost Limanına Buyurun ...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
AYAK İZLERİ
Adamın biri, bir gece bir rüya görmüş,
Upuzun bir kumsal boyunca dostu ile yürüyormuş.
Onlar yürürken tam karşılarındaki gökyüzünden de
Bir film şeridi gibi, adamın hayatından sahneler geçiyormuş.
Kumsal adamın hayat yolu imiş sanki
Adam kumda iki çift ayak izi kaldığında dikkat etmiş . . .
Bir çifti kendisinin, bir çifti Dostunun.

Hayatının son sahnesi de gökyüzünden geçtikten sonra adam,
Kumdaki ayak izlerine boydan boya bir daha bakmış ve
Birden bir şey dikkatini çekmiş:
Hayat yolunun pek çok bölümünde
kumda sadece bir çift ayak izi
ve adam dehşet içinde farketmiş ki,
ayak izlerinin, tekleştiği zamanlar,
hayatının en kötü, en acı anlarına rastlıyor...
Bu keşfi onu fena halde rahatsız etmiş
ve dostuna sormaya karar vermiş.
Dostum! Eğer ben bir terslik yapmazsam
her zaman yanımda olacağını,
her zaman yanıbaşımda yürüyeceğini söylemiştin . . .
Oysa hayat yoluma bakıyorum.
En zorlu, en kötü, an acılı anlarımda
sadece bir çift ayak izi görüyorum kumda . . .
Anlamıyorum dostum anlamıyorum . .
Hayatın kolay günlerinde yanımda yürüyorsun da
sana en muhtaç olduğum anlarda beni niye terk ediyorsun ?
Dostu gülümseyerek cevap vermiş:
Sevgili, çok sevgili dostum.
Ben seni çok sevdim ve hiç terketmedim.
Hayat yolundaki en zorlu sınav günlerinde,
yani en acılı, en kötü anlarında
kumda hep bir çift ayak izi gördün.
Dikkat et!
Ayak izleri teke indiğinde derinleşiyor.
Çünkü o sıralar ben, seni kucağımda taşıyordum . . .


.....
DOSTLUK

İskoçya'da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming'di adı. Günlerden bir
gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir
de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp
duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi
çocuğu bataklıktan çıkardı ve acılı bir ölümden kurtardı. Ertesi gün
Fleming'in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat
indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. ‘‘Oğlumu
kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum’’ dedi. yoksul ve onurlu

Fleming ‘‘Kabul edemem!’’ diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan
çiftçinin küçük oğlu göründü. ‘‘Bu senin oğlun mu?’’ diye sordu aristokrat.
Çiftçi gururla ‘‘Evet!’’ dedi. Aristokrat devam etti: ‘‘Gel seninle bir
anlaşma yapalım". Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer
karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.

‘‘ Bu konuşmalar sonunda Fleming'in oğlu aristokratın desteğinde eğitim
gördü.
Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming'in oğlu Londra'daki St. Mari's Hospital
Tip Fakültesi'nden mezun oldu ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir
Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratın oğlu zatürreye
yakalandı. Onu ne mi kurtardı?

Penisilin!

Aristokratin adı: Lord Randolp Churchill.
Oglunun adı: Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor: Çiftçinin oglu Sir Alexander Fleming.
Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın.
Hiç acı çekmemiş gibi sevin.
Hiçbir şey beklemeden verin.
Karşılığı nasıl olsa gelecektir.


......
Dostluk Gülü ...

Güller, laleler, karanfiller bütün çiçekler solar. Çelik ve demir kırılır. Ama gerçek dostluk ne solar, ne kırılır” Nietzsche

Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın . Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze.
Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz.

Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır. Sevdiği için dökülmüştür, dostu için. Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur. Onu koparmaya varmaz eliniz. Kalbiniz titrer.

Dokunun bir güle, koparmayın; sadece dokunun. Ne kadar katı olursanız olun, katı yüreğinizin nasıl yumuşadığını göreceksiniz. Sevginin, dostluğun sıcaklığı kalbinize nasıl dolduğunu hissedeceksiniz.

Ve o an başınızı kaldırıp uçsuz, bucaksız gökyüzüne bakın, göğün mavisindeki ferahlığa. O an belki, sevdalı bir kuş gelip konacak saçlarınıza, ürpererek ve ürkerek gözlerinize bakacak. Avuçlarınızın içine alıp kalp atışlarını dinleyin. Salın sonra gökyüzündeki özgürlüğe ve derin bir nefes alın. Havada özgürce kanat çırpınışının güzelliğini doldurun içinize. Dostluğun, vefanın, sevginin, özgürlüğün eşsiz güzelliğini yaşayın.

“Gül verenin elinde gül kokusu kalır” der bir Çin atasözü. Bende gül koklayanın yüreğinde gül kokusu kalır diyorum. Bir gül ancak bir dostun elinden verilince, iç bayıltıcı güzelliğini algılar ve anlarız. Buram buram kokladığımızda dostluğun ağırlığını hissederiz.

Vefalı bir dostumuzu kaybettiğimizde yada ondan ayrıldığımızda nasıl da sancır yüreğimiz, gecelerce uykusuz kalır gözyaşı dökeriz. Sevgimizin, dostluğumuzun ölçüsünü ancak o zaman anlarız, ama ne yazık ki, bazen iş işten geçmiş olur. Çünkü geç kalmışızdır.

Bilir misiniz? nice köklü dostluklar, ayrılık tokatını beklermiş, anlaşılmak için?. İnsan bazen dostluğun önemini, değerini ve bir dostunu ne kadar çok sevdiğini ancak iş işten geçince anlar.

Balıklar engin denizde suyun kıymetini ancak ondan uzak kalınca farkına varır ab-ı hayatın ne olduğunun.

Dostluklar öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, incelikli, içtenlikli ki; bir güneş kadar sıcak, toprak gibi vefalı, su gibi temizdir.

Vefanın, dilin, duygunun, yüreğin el ele, yüz yüze, iç içe girdiği, gönül gönüle birleştiği, bir gül bahçesinin güneşlenmesidir dostluk. Fırtınalarda, boranda yüreğimizin ısınmasıdır. İşte o nedenle, her şeye rağmen sizinde bir dostluk gülünüz olsun yüreğinizde...

Her şeye rağmen, yaşamak şey güzel yine de. Önemli olan kimseyi düşürmeden, düşmeden, tutunabilmemiz hayatın bir yerlerine. İnsanların biribirini seviyor olması, dostluk kurması ne güzel. Ne güzel karların yağması, karların erimesi, uçuşması kelebeklerin, açması çiçeklerin her bahar ne güzel. Yüreğimizin çarpması sevgiyle, dostlukla, annelerin sevgisi, çocukların gülmesi ne güzel...

Siz de bir güle dokunun ve sadece koklayın göreceksiniz ki, dostluklar, sevgiler ne kadar önemli ve değerlidir.

Dostluk öyle bir şey ki, hep tazelenmek ister. Hatırlanmak ister. "Dostluk gülü dikeniyle avuçlamaktır kanasada"... Dost olun sizde, şu üç beş günlük ömrünüzde kimseye kötülük etmeyi düşünmeyin. Size kötülük etseler bile. Vicdanı rahat, yüreği temiz olun. Dostluğun aydınlığını, sıcaklığını ve lezzetini tadın. İliklerinize dek hissederek yaşayın.

"Dostlarınızla öyle yaşayın ki,düşman olduğunuzda, söyleyecek şeyleri olmasın.
Düşmanlarınızla öyle yaşayın ki, dost olduğunuzda, yüzü kızarmasın."

Yeri geldiğinde sararıp solun, düşen bir kuru yaprak olun, ama asla soldurmayın, sarartmayın dostluk gülünüzü...

“Gülleri dikenleriyle yargılayacağımıza, dikenler içinde böyle bir güzellik bulduğumuz için şükretmeliyiz!..”
Unutmayın, hayata hiçbir şeyiniz olmasa dahi, yüreğinizi ısıtacak hep bir dostluk gülünüz olsun...
Dost Kalın...Dostlukla kalın...


.....
Buyurun ......
ellerine sağlık dostum Smile
Teşekkür ederim ...

Sevg ....
Tarafımca konular askıdan alınmışdır ...

Sevg ...
Ahhh ahhh ...............