10-25-2007, Saat: 01:20 PM
Sevginin zayıflık olduğunu ve bu zayıflığın küçümsedikçe büyüyen bütün o sevgilerin, durmadan içimizdeki o kimsesiz yaraları sardığını senin sayende öğrendim...
Ama o yaralar sarılmıyor. Sen benim köle sevdamla içindeki boşluğu dolduruyorsun, bense senin imkansızlığınla açılan yaramı başkalarının köle sevgileriyle dolduruyorum. Sen kendini tanımak için bir kez daha savruldukça, ben senden uzaklaşıp başkalarını sevmeye adıyorum kendimi. Sen beni unutmak
için savruldukça, ben seni unutmak için o iyi insanları sevmeye çalışıyorum. Bu yüzden herşey birbirine karışıyor. Sana duyduğum o imkansız sevgim yoksul insanlara, o iyi insanların bana duyduğu sevgi senin . kimsesiz sevgine karışıyor.
Sahip çıkılmayan her sevgi kötülüğe dönüşüyor. Her yenik sevgi, her imkansız aşk derin bir kötülük olarak karşımıza çıkıyor. Ve seni unutmak için sığındığım kişilere zarar veriyor.
Küçümseme sana duyduğum zayıflığı, kendini bu kadar önemseme.
Önemseme ışıksız kalmış arzularımı. Bu hayatın, sahte vaatlerin ve sahte sevgilerin seni sana unutturmasına izin verme. Sen derin bir boşluğa taptın. Bu yüzden seni gören aydınlığım bir işe yaramadı. Kendini ne denli kapattıysan o denli kapatmıştın aşklara, dostlara ve seni gerçekten sevebilecek olanlara.
Mutsuzdun aslında, geleceğe dair korkuların vardı, hayatla ilgili korkuların vardı. Her şeyden önce onlar vardı. Hayattan beklentilerin vardı. Ve bunlar olmadan bir sevgiye hiç yer olmadı senin hayatında...
Belki de en yalnız, en zayıf, en muhtaç olduğun anlarda çok ihtiyacın olan sevgiyi çıkardın hayatından. Arzularına yenik düştün. Yeni heyecanlar istedin. Onlara kavuştun da.. Ama her gece başını yastığa koyduğunda, odanda karanlıkla başbaşa kaldığında, benim o köle . sevgim geldi aklına, düşünmek istemedin, düşünmedin de...
Belki de yanılıyorumdur, ama bunları hissettiğini hissedebiliyorum...
Sen hep güçlüydün, en az bir taş gibi duygusuzdun. Yada böyle görünüyordun veya görünmek istiyordun. Ama ben hiçbir zaman inanmadım böyle olduğuna. Senin yüreğin sevgiyle doluydu.
Yüreğinin en kuytu köşelerinde ufak bir çocuğun masumiyeti vardı. Beni hiç beklemediğim anlarda bırakıp gittiğinde bile kızamıyodum sana. Çünkü sen bir sevgiye hazır değildin. Ve hiçbir zaman da hazır olamadın...
Hemen hemen 5 aydır ayrıyız ve yaklaşık bir aydırda hiç görüşmüyoruz. Bu bir aydır senin için hiçbir şey yapmıyorum, seninle ilgili hiçbir şeye bakmıyorum. Bana hediye ettiğin tişörtü aylardır hiç giymiyorum. Resimlerini en kuytu köşelerde saklıyorum Onlara bakamıyorum. Çünkü bakınca hayattan bir adım daha uzaklaşıyorum...
Bu mektubu yazmamın sebebi her geçen gün biraz daha tükenen sevgimi sana hissettirmek.
Geçen akşam rüyamda seni gördüm. Bana öyle yakındınki sabah uyandığımda o yoğun duyguyu hala hissediyodum...
İşte bunca olaylardan sonra kendime itiraf etmekten korktuğum seni unutamadığım düşüncesini buldum karşımda. Ve karar verdim
seni sevmek için kimseden izin almam gerekmeyen bir dünya vardı. Sadece bana ait. Seni orada yaşatacağım. Hayatımda kim olursa olsun, sadece sen o dünyada olacaksın.
İnsanların hayatlarında gerçek bir dostla, onu gerçekten seven ve asla yanlış anlamayacağı birine hep ihtiyacı olur.
Şunu unutma kendini yalnız hissetiğinde telefonumu biliyosun beni bulabileceğin yerleride. Ne konumda, ne durumda olursam olayım, sana açılacak sıcak kucağımın varlığını unutma. Hiç belli olmaz belki birgün . bende böyle bir kucağa ihtiyaç duyabilirim...
Aslında daha söylenecek o kadar çok şey varki ama onları anlatmaya kağıtlar yetmez...
Ama şunu bilki senin beni sevmediğine hiç inanmadım.
Eğerki gerçekten hiç sevmemiş olsaydın allah izin vermezdi seni bu kadar sevmeme. Gözlerinde o tatlı sıcaklığı görmezdim...
Geceleri bir yüreğin beni çağırdığını hissetmezdim. Bak şu an beraber değiliz. Seni bağlayan, sıkan, hesap vermen gereken bir ilişki yok. Bu mektup böyle bir ilişkiye çağırmak için araç da değil. Eğer sende biraz sevdiysen ruhunu özgür bırak olurmu. Çünkü ruhların buluşmasını hiçkimse engelleyemez. Bırak onlar sarılsın birbirine...
Belki bu gece ruhum sonsuzlukta . yalnız kalacak yada sıcak bir kalpte sabahlayacak...
Sevmek insanın kendine çekilmesidir. Sevmek insanın çekildiği yerde sevdiğine baş eğmesidir. Sevmek insanın yıllardır unuttuğu kendine dönmesidir. Sevmek insanın yıllar sonra döndüğü şeye gönül rahatlığıyla inanmasıdır...
Kimbilir belki birgün sabaha karşı sen uyumak isteyip de uyuyamadığın uykulara hasretken çalarım kapını. Sarılarak karşılarsın
belki beni. Teninin kokusunu çekerim içime, yok olur bütün korkular...
Bunca yıl nasıl sevmişsem öyle severim belki yine ...
Ama o yaralar sarılmıyor. Sen benim köle sevdamla içindeki boşluğu dolduruyorsun, bense senin imkansızlığınla açılan yaramı başkalarının köle sevgileriyle dolduruyorum. Sen kendini tanımak için bir kez daha savruldukça, ben senden uzaklaşıp başkalarını sevmeye adıyorum kendimi. Sen beni unutmak
için savruldukça, ben seni unutmak için o iyi insanları sevmeye çalışıyorum. Bu yüzden herşey birbirine karışıyor. Sana duyduğum o imkansız sevgim yoksul insanlara, o iyi insanların bana duyduğu sevgi senin . kimsesiz sevgine karışıyor.
Sahip çıkılmayan her sevgi kötülüğe dönüşüyor. Her yenik sevgi, her imkansız aşk derin bir kötülük olarak karşımıza çıkıyor. Ve seni unutmak için sığındığım kişilere zarar veriyor.
Küçümseme sana duyduğum zayıflığı, kendini bu kadar önemseme.
Önemseme ışıksız kalmış arzularımı. Bu hayatın, sahte vaatlerin ve sahte sevgilerin seni sana unutturmasına izin verme. Sen derin bir boşluğa taptın. Bu yüzden seni gören aydınlığım bir işe yaramadı. Kendini ne denli kapattıysan o denli kapatmıştın aşklara, dostlara ve seni gerçekten sevebilecek olanlara.
Mutsuzdun aslında, geleceğe dair korkuların vardı, hayatla ilgili korkuların vardı. Her şeyden önce onlar vardı. Hayattan beklentilerin vardı. Ve bunlar olmadan bir sevgiye hiç yer olmadı senin hayatında...
Belki de en yalnız, en zayıf, en muhtaç olduğun anlarda çok ihtiyacın olan sevgiyi çıkardın hayatından. Arzularına yenik düştün. Yeni heyecanlar istedin. Onlara kavuştun da.. Ama her gece başını yastığa koyduğunda, odanda karanlıkla başbaşa kaldığında, benim o köle . sevgim geldi aklına, düşünmek istemedin, düşünmedin de...
Belki de yanılıyorumdur, ama bunları hissettiğini hissedebiliyorum...
Sen hep güçlüydün, en az bir taş gibi duygusuzdun. Yada böyle görünüyordun veya görünmek istiyordun. Ama ben hiçbir zaman inanmadım böyle olduğuna. Senin yüreğin sevgiyle doluydu.
Yüreğinin en kuytu köşelerinde ufak bir çocuğun masumiyeti vardı. Beni hiç beklemediğim anlarda bırakıp gittiğinde bile kızamıyodum sana. Çünkü sen bir sevgiye hazır değildin. Ve hiçbir zaman da hazır olamadın...
Hemen hemen 5 aydır ayrıyız ve yaklaşık bir aydırda hiç görüşmüyoruz. Bu bir aydır senin için hiçbir şey yapmıyorum, seninle ilgili hiçbir şeye bakmıyorum. Bana hediye ettiğin tişörtü aylardır hiç giymiyorum. Resimlerini en kuytu köşelerde saklıyorum Onlara bakamıyorum. Çünkü bakınca hayattan bir adım daha uzaklaşıyorum...
Bu mektubu yazmamın sebebi her geçen gün biraz daha tükenen sevgimi sana hissettirmek.
Geçen akşam rüyamda seni gördüm. Bana öyle yakındınki sabah uyandığımda o yoğun duyguyu hala hissediyodum...
İşte bunca olaylardan sonra kendime itiraf etmekten korktuğum seni unutamadığım düşüncesini buldum karşımda. Ve karar verdim
seni sevmek için kimseden izin almam gerekmeyen bir dünya vardı. Sadece bana ait. Seni orada yaşatacağım. Hayatımda kim olursa olsun, sadece sen o dünyada olacaksın.
İnsanların hayatlarında gerçek bir dostla, onu gerçekten seven ve asla yanlış anlamayacağı birine hep ihtiyacı olur.
Şunu unutma kendini yalnız hissetiğinde telefonumu biliyosun beni bulabileceğin yerleride. Ne konumda, ne durumda olursam olayım, sana açılacak sıcak kucağımın varlığını unutma. Hiç belli olmaz belki birgün . bende böyle bir kucağa ihtiyaç duyabilirim...
Aslında daha söylenecek o kadar çok şey varki ama onları anlatmaya kağıtlar yetmez...
Ama şunu bilki senin beni sevmediğine hiç inanmadım.
Eğerki gerçekten hiç sevmemiş olsaydın allah izin vermezdi seni bu kadar sevmeme. Gözlerinde o tatlı sıcaklığı görmezdim...
Geceleri bir yüreğin beni çağırdığını hissetmezdim. Bak şu an beraber değiliz. Seni bağlayan, sıkan, hesap vermen gereken bir ilişki yok. Bu mektup böyle bir ilişkiye çağırmak için araç da değil. Eğer sende biraz sevdiysen ruhunu özgür bırak olurmu. Çünkü ruhların buluşmasını hiçkimse engelleyemez. Bırak onlar sarılsın birbirine...
Belki bu gece ruhum sonsuzlukta . yalnız kalacak yada sıcak bir kalpte sabahlayacak...
Sevmek insanın kendine çekilmesidir. Sevmek insanın çekildiği yerde sevdiğine baş eğmesidir. Sevmek insanın yıllardır unuttuğu kendine dönmesidir. Sevmek insanın yıllar sonra döndüğü şeye gönül rahatlığıyla inanmasıdır...
Kimbilir belki birgün sabaha karşı sen uyumak isteyip de uyuyamadığın uykulara hasretken çalarım kapını. Sarılarak karşılarsın
belki beni. Teninin kokusunu çekerim içime, yok olur bütün korkular...
Bunca yıl nasıl sevmişsem öyle severim belki yine ...
YADA BİR DAHA ASLA ÇIKMAM KARŞINA.........