11-24-2007, Saat: 04:27 PM
Cesaretin varmı yazdıklarımı okumaya !
İşte yine bir pazar akşamı. Adı diğer pazarlardan farklı değil aslında ama ne ben o eski pazarlardayım nede bu pazar onlardan biri...
Pamuk tanesi kar serpintisini görünce atıverdim kendimi dışarı sahil boyu yürürken hani film şeridimi derler? Öyle geçiverdi pek çok sahne…
Stradivarius yapımı bir kemandan çıkan nağmeler eşliğinde. Uzaktan gördüm çınarın kollarını yaklaştıkça daha bir büyüdü..
Hani bazen uzaktan bakıp gözünüzde büyüttüğünüz bir şeyi yaklaşıp tanıyınca büyüklüğünden eser kalmaz bu çınar tam tersi yaklaştıkça büyüdü, büyüdü....
Denizden esen sert,soğuk rüzgar dallarında kar bırakmamış bugün.
Gerçi görmeyeli çok uzun zaman olmadı ama daha bir ağırlaşmış gördüm heybetli vücudunu.
tam dallarının altında ki bankla nasılda özdeşleşmiş sanki o bank orda olmasa çınarda olmayacak ya tersi.
Ah! bugün geç kalmışım bankın üstünde tek el olmuş iki çift el, omuzlara yaslanmış iki baş çınarın kolları altında seyr-i endam etmekte…
Aylar öncesi geldi yine aklıma, o zaman mekan aynı mekan saat sanki bu sıralar ama figüranlar farklıydı.
Uzaktan göz kırptım çınara dallarını hafifçe eğerek anladım der gibiydi.
Çayımı yudumlarken boğazımda kısa süre bir şeyler düğümledi. Sigaradan olsa gerek zaman zaman içiyorum işte.
çayla birleşince de bir başka oluyor meret.
Çınar dallarını hafif hafif sallayarak üzerindeki karları çiftin üzerine indirmek üzereydi.
Nede olsa onlar bana göre yabancıydı çınara, yada sadece biri...
Bardağı bankın üzerine bırakırken elim bir şeye dokundu, irkildim.
Sonra bakınca gördüm bizim küçük çiçekçi çocukmuş. Usulca yanıma oturuvermiş elinde yine kırmızı gülleriyle…
Üşümüş ellerinin tekini cebine sokmuş yanaklar ve burnu kızarmış aynı şekilde.
Birden hızla kalkıp çifte doğru yöneldi yeni görmüştü sanırım, sadece gülleri uzattı sessizce, ama eli havada kaldı erkek elinin tersiyle git işareti yaparken o çoktan dönmüştü geriye.
Alışıktı bunlara…
Gel diyerek işaret ettim sonra yanıma geldi bir bana birde çifte baktı dikkatle bir daha, bir daha..
Kurtarıp kendisini soru işaretlerinden elindeki kırmızı güllere bakarak koşarak uzaklaştı az sonra nefes nefese elinde bu sefer bir beyaz gülle geldi bakıştık, gözlerimi kaçırdım gözlerinden.
Gidip çiftin yanına hiçbir şey demeden gülü bayanın kucağına bırakıp hızla uzaklaştı. Ne bana baktı nede başka bir yere…
Önce bir şeyler karaladım bir parça kağıda sonra sordum kendime cesaretin var mı yazdıklarımı okumaya? Ama şimdi değil...
Keman çaldı ben yürüdüm. Nereye mi? Bilmem....
İşte yine bir pazar akşamı. Adı diğer pazarlardan farklı değil aslında ama ne ben o eski pazarlardayım nede bu pazar onlardan biri...
Pamuk tanesi kar serpintisini görünce atıverdim kendimi dışarı sahil boyu yürürken hani film şeridimi derler? Öyle geçiverdi pek çok sahne…
Stradivarius yapımı bir kemandan çıkan nağmeler eşliğinde. Uzaktan gördüm çınarın kollarını yaklaştıkça daha bir büyüdü..
Hani bazen uzaktan bakıp gözünüzde büyüttüğünüz bir şeyi yaklaşıp tanıyınca büyüklüğünden eser kalmaz bu çınar tam tersi yaklaştıkça büyüdü, büyüdü....
Denizden esen sert,soğuk rüzgar dallarında kar bırakmamış bugün.
Gerçi görmeyeli çok uzun zaman olmadı ama daha bir ağırlaşmış gördüm heybetli vücudunu.
tam dallarının altında ki bankla nasılda özdeşleşmiş sanki o bank orda olmasa çınarda olmayacak ya tersi.
Ah! bugün geç kalmışım bankın üstünde tek el olmuş iki çift el, omuzlara yaslanmış iki baş çınarın kolları altında seyr-i endam etmekte…
Aylar öncesi geldi yine aklıma, o zaman mekan aynı mekan saat sanki bu sıralar ama figüranlar farklıydı.
Uzaktan göz kırptım çınara dallarını hafifçe eğerek anladım der gibiydi.
Çayımı yudumlarken boğazımda kısa süre bir şeyler düğümledi. Sigaradan olsa gerek zaman zaman içiyorum işte.
çayla birleşince de bir başka oluyor meret.
Çınar dallarını hafif hafif sallayarak üzerindeki karları çiftin üzerine indirmek üzereydi.
Nede olsa onlar bana göre yabancıydı çınara, yada sadece biri...
Bardağı bankın üzerine bırakırken elim bir şeye dokundu, irkildim.
Sonra bakınca gördüm bizim küçük çiçekçi çocukmuş. Usulca yanıma oturuvermiş elinde yine kırmızı gülleriyle…
Üşümüş ellerinin tekini cebine sokmuş yanaklar ve burnu kızarmış aynı şekilde.
Birden hızla kalkıp çifte doğru yöneldi yeni görmüştü sanırım, sadece gülleri uzattı sessizce, ama eli havada kaldı erkek elinin tersiyle git işareti yaparken o çoktan dönmüştü geriye.
Alışıktı bunlara…
Gel diyerek işaret ettim sonra yanıma geldi bir bana birde çifte baktı dikkatle bir daha, bir daha..
Kurtarıp kendisini soru işaretlerinden elindeki kırmızı güllere bakarak koşarak uzaklaştı az sonra nefes nefese elinde bu sefer bir beyaz gülle geldi bakıştık, gözlerimi kaçırdım gözlerinden.
Gidip çiftin yanına hiçbir şey demeden gülü bayanın kucağına bırakıp hızla uzaklaştı. Ne bana baktı nede başka bir yere…
Önce bir şeyler karaladım bir parça kağıda sonra sordum kendime cesaretin var mı yazdıklarımı okumaya? Ama şimdi değil...
Keman çaldı ben yürüdüm. Nereye mi? Bilmem....