11-27-2007, Saat: 09:51 PM
M A H Z E N
Yalnızlığımdan mı yoksa, siyah günler geçirdiğimden mi bilinmez;
gurur tablosu gibi sevdalarım bile bana nefes aldırmaz oldular. Düşünüyorum ki:
Sevginin yüceliğiyle gönlüme yaptığım dekorlar artık benden uzakta,
evet kesinlikle çok uzakta. Oysa ben bağlanmak adına, sevgi adına ömrümün her
dakikasını cömertçe harcayabilirdim. Yaşamım bazen vanilya tadındaki akşamlar
gibi, bazen acı bir pasta. Dilimlendikçe; içimde sanki bazı boşlukları kapatacak
gibi gözükse de, farklarını daha çok hissettiriyor. En asil duygularım
telesekreterin sinyal sesinden sonrası gibi. Telefon açılmalı diye beklerken,
neredeyse makinenin stop tuşuna basmak bile gerekmeyecek. -Aşk'mı? Para mı?
diye sorular sorarlar ya bazen- İkisi de bana ilginç gelmiyor. Ben; saf, karşılıksız,
özverili, içten, dürüst sevdalar peşindeyim. Belki de böyle bir şey yok. Veya
olmadığına inanmak istemiyorum. Yaşam sürdükçe "umut" her zaman insanın bir
numaralı dayanağı olmuştur. Böyle özel ilişkilerin var olduğuna inanıyorum ben.
Burada olmasa bile, uzaklarda böyle sıcak yüreklerin hayatta olduğuna eminim.
Birine bakarken gözlerimin parladığını duyumsamak istiyorum. Onda o güzelliği
görmek istiyorum. Ben her alanda şeffaflığı savunuyorum. Karizmam kaybolacak
veya başkaları hakkımda ne düşünecek diye sormadan kendime, kalbimi
şelaleler gibi döktüğümde yanımda ona uygun nehir yatakları da istiyorum. Evet,
ben çok şey istiyorum. Sevdamın belgesel gibi arşivlenmesini istiyorum. Örnek
olmak istiyorum başlayanlara... Kalbimi döktüğüm günden sonra "o günü"
hatırlattığımda tatlı bir gülümseme olsun istiyorum gözlerde. Ortalamalar yoktur
hayatımda: Sevince sonuna kadar, üzülünce dibine kadar üzülürüm. Ben
yağmurlara tek başıma çıktığım zamandan beri, güneş görmez yüzümü. Aydınlık
mavisi hayatlar, uçurtma misali yükseklikler bırakırım izlerime. O izler ki bana
gelen yolların kenarlarında zaten hep vardırlar. İsmim de yazar oralarda
"Sensiz sensizlik" kavramını severim. Kendimi bulurum orada. Ben hep birini beklerim.
Benim gibi birini. Bunları beklerim hayattan. Çok şey istediğimi bilerek, yangınlar
oluştururum. Söndürmem. Gönlümün mahzenine inseydiler orada; sağda, tutku
dolu iki kişilik bir çerçevenin olduğunu görürlerdi. Ama bunu kimse bilmiyor. En
azından şu ana kadar...
Yalnızlığımdan mı yoksa, siyah günler geçirdiğimden mi bilinmez;
gurur tablosu gibi sevdalarım bile bana nefes aldırmaz oldular. Düşünüyorum ki:
Sevginin yüceliğiyle gönlüme yaptığım dekorlar artık benden uzakta,
evet kesinlikle çok uzakta. Oysa ben bağlanmak adına, sevgi adına ömrümün her
dakikasını cömertçe harcayabilirdim. Yaşamım bazen vanilya tadındaki akşamlar
gibi, bazen acı bir pasta. Dilimlendikçe; içimde sanki bazı boşlukları kapatacak
gibi gözükse de, farklarını daha çok hissettiriyor. En asil duygularım
telesekreterin sinyal sesinden sonrası gibi. Telefon açılmalı diye beklerken,
neredeyse makinenin stop tuşuna basmak bile gerekmeyecek. -Aşk'mı? Para mı?
diye sorular sorarlar ya bazen- İkisi de bana ilginç gelmiyor. Ben; saf, karşılıksız,
özverili, içten, dürüst sevdalar peşindeyim. Belki de böyle bir şey yok. Veya
olmadığına inanmak istemiyorum. Yaşam sürdükçe "umut" her zaman insanın bir
numaralı dayanağı olmuştur. Böyle özel ilişkilerin var olduğuna inanıyorum ben.
Burada olmasa bile, uzaklarda böyle sıcak yüreklerin hayatta olduğuna eminim.
Birine bakarken gözlerimin parladığını duyumsamak istiyorum. Onda o güzelliği
görmek istiyorum. Ben her alanda şeffaflığı savunuyorum. Karizmam kaybolacak
veya başkaları hakkımda ne düşünecek diye sormadan kendime, kalbimi
şelaleler gibi döktüğümde yanımda ona uygun nehir yatakları da istiyorum. Evet,
ben çok şey istiyorum. Sevdamın belgesel gibi arşivlenmesini istiyorum. Örnek
olmak istiyorum başlayanlara... Kalbimi döktüğüm günden sonra "o günü"
hatırlattığımda tatlı bir gülümseme olsun istiyorum gözlerde. Ortalamalar yoktur
hayatımda: Sevince sonuna kadar, üzülünce dibine kadar üzülürüm. Ben
yağmurlara tek başıma çıktığım zamandan beri, güneş görmez yüzümü. Aydınlık
mavisi hayatlar, uçurtma misali yükseklikler bırakırım izlerime. O izler ki bana
gelen yolların kenarlarında zaten hep vardırlar. İsmim de yazar oralarda
"Sensiz sensizlik" kavramını severim. Kendimi bulurum orada. Ben hep birini beklerim.
Benim gibi birini. Bunları beklerim hayattan. Çok şey istediğimi bilerek, yangınlar
oluştururum. Söndürmem. Gönlümün mahzenine inseydiler orada; sağda, tutku
dolu iki kişilik bir çerçevenin olduğunu görürlerdi. Ama bunu kimse bilmiyor. En
azından şu ana kadar...