12-04-2007, Saat: 10:24 PM
Tekrar merhabalar,
Bu kaçıncı mektubum bilmiyorum. Umarım ki iyisindir. Halini soramayışım lütfen gücendirmesin seni. Sorularımla sende bir cevap mecburiyeti oluşturup da sıkmak istemem asla...
İlmin hocasıymış merak. Böyle görmemiş olsaydım, merakım dağları deler geçerdi; o şeffaf mı şeffaf, parlak mı parlak rengine vasıl olurdum belki. Sana ulaşamayışım, meraksızlığımdan değil. Uzakta durup da mis gibi kokunu ta buralardan duyabilmek. Bunun mutluluğunu, derince hissedebilmek...
Seni duyuyor gibiysem, hele bu, ''zamanında işitmez kulaklarım''la..
Gözümü kapayabiliyorsam, hele, ''zamanında görmez gözlerim''le..
Kalbime gidiveriyorsa ellerim, ellerin adına..
Var mıdır bilmem böylesi. Eşine rastlanır mı başka diyarlarda, yerlerde..
Bir yolculuk halidir gidiyor bende gül sızım!
Kanatmayan gül dalım, gül yaprağım..
Gözümle mi anlaştın bahar damlam.. Söz geçiremediğim, zaman geçtikçe.. Sanki saniyeleri sayıyor kirpiklerim, her damlayı düşürüşte...
Bir kaval sesiyle uyandım yine bugün... Koyun, kuzu melemeleri kuzucuğum... Niye göz göz oldu yaram yine... Bu yavru kuzu da kimi aramakta...
Bir kaval sesi gurbet bülbülüm... Kınalı keklikler, yüreği burkuklar... Rahvan atlarda gelin başları... Karşılama halayları... Toy telaşları...
Bilmek de türlü türlüymüş şu dünyada. En olmazında zamanın, en olmazında mekanın, durup da düşünmek işte böyle,, vurup da düşürmek işte!!!
Dile düşürmek hem de... Heyhat olup... Hoyrat olup çığırmak...
Hoşça kalasın. Merakım merakın olmasın. Ben iyiyim. Hüma kuşu rüyamda. Senden selam getirdi. Aleyküm selam dedim can kuşum duydun mu... Selamımla beraber meramımı aldın mı...
Yine bir sessizliğin limanıymış vardığım. Bir sonraki durakta, olmazsa, daha sonrakinde, gidiveren bir gölgeye takılacak gözlerim... Biliyorum, ben yine yazacağım, ''gördüm'' diye, ''bu kez, yine''...
Biliyorum, cevap vereceksin, en ulaşılmaz kelimelerle...
Bu kaçıncı mektubum bilmiyorum. Umarım ki iyisindir. Halini soramayışım lütfen gücendirmesin seni. Sorularımla sende bir cevap mecburiyeti oluşturup da sıkmak istemem asla...
İlmin hocasıymış merak. Böyle görmemiş olsaydım, merakım dağları deler geçerdi; o şeffaf mı şeffaf, parlak mı parlak rengine vasıl olurdum belki. Sana ulaşamayışım, meraksızlığımdan değil. Uzakta durup da mis gibi kokunu ta buralardan duyabilmek. Bunun mutluluğunu, derince hissedebilmek...
Seni duyuyor gibiysem, hele bu, ''zamanında işitmez kulaklarım''la..
Gözümü kapayabiliyorsam, hele, ''zamanında görmez gözlerim''le..
Kalbime gidiveriyorsa ellerim, ellerin adına..
Var mıdır bilmem böylesi. Eşine rastlanır mı başka diyarlarda, yerlerde..
Bir yolculuk halidir gidiyor bende gül sızım!
Kanatmayan gül dalım, gül yaprağım..
Gözümle mi anlaştın bahar damlam.. Söz geçiremediğim, zaman geçtikçe.. Sanki saniyeleri sayıyor kirpiklerim, her damlayı düşürüşte...
Bir kaval sesiyle uyandım yine bugün... Koyun, kuzu melemeleri kuzucuğum... Niye göz göz oldu yaram yine... Bu yavru kuzu da kimi aramakta...
Bir kaval sesi gurbet bülbülüm... Kınalı keklikler, yüreği burkuklar... Rahvan atlarda gelin başları... Karşılama halayları... Toy telaşları...
Bilmek de türlü türlüymüş şu dünyada. En olmazında zamanın, en olmazında mekanın, durup da düşünmek işte böyle,, vurup da düşürmek işte!!!
Dile düşürmek hem de... Heyhat olup... Hoyrat olup çığırmak...
Hoşça kalasın. Merakım merakın olmasın. Ben iyiyim. Hüma kuşu rüyamda. Senden selam getirdi. Aleyküm selam dedim can kuşum duydun mu... Selamımla beraber meramımı aldın mı...
Yine bir sessizliğin limanıymış vardığım. Bir sonraki durakta, olmazsa, daha sonrakinde, gidiveren bir gölgeye takılacak gözlerim... Biliyorum, ben yine yazacağım, ''gördüm'' diye, ''bu kez, yine''...
Biliyorum, cevap vereceksin, en ulaşılmaz kelimelerle...