12-18-2007, Saat: 11:16 PM
Büyüme Sakın Küçük Kız
Küçücük kağıtlardan, renkli kalemlerden, bir tebessümden, daha dün açmış bir kır çiçeğinden mutlu olmayı başardın; ama, hayatı ciddiye almayı başaramadın.
Kendin gibi yaşamayı başarabileceğin bir şato yarattın içinde, ancak sızmaları engellemeyi başaramadın yine de. Kendi şatonun mutsuzluk kulelerinde intiharı deneyip durdun be küçük kız.
Adını koyamadığın mutluluğa giden yollarda kayboldun. Hayat denen balta girmemiş ormanın karanlık labirentlerinde bulamadın kendini. Yabancı rüzgârlar konuk oldu dallarına daha çok.
Çocuk oldun üzdüler, büyüdün kaldıramayacağın kadar ağır sorumluluklar yükledin kendine, hata yaptığındaysa affetmediler seni.
Boş verdin kendine biraz da, büyük hayallerin peşinde harcadın bir daha geri gelmeyecek anılarını. Hiçbir zaman olmayacak olanı, insanların seni anlamasını beklerken, muhteşem bir hata daha yaptın ve kırıldın, üzüldün, ağladın.
Severken yürekli sevdin. Ancak ak kağıt üstünden kayıp gitti yazdığın aşk şiirlerin ne yazık ki. Yanlış, korkak yüreklerde yer aradın sevgine.
Uzun sürerdi yolculukların ve dönüşlerinde her dem taze olurdu insan sıcaklıkları ile yoğrulmuş küçük öykülerin. Seni sen olduğun için seven ne kadar az insan varmış çevrende. Belki de nedeni buydu, dostlarının sayısının bir elin parmaklarını bile geçemeyişi.
Kitap okumayan, şiir sevmeyen, sokaklarında kimsesiz kedilere tekme atan insanların yaşadığı bir ülkede, şiir gibi yaşamaya kalktın hayatı. Ve böyle bir ülkede, anlayamadın kafayı yememek için, insanın bir tahtasının eksik olmasının gerekliliğini.
BÜYÜME
Küçücük kağıtlardan, renkli kalemlerden, bir tebessümden, daha dün açmış bir kır çiçeğinden mutlu olmayı başardın; ama, hayatı ciddiye almayı başaramadın.
Kendin gibi yaşamayı başarabileceğin bir şato yarattın içinde, ancak sızmaları engellemeyi başaramadın yine de. Kendi şatonun mutsuzluk kulelerinde intiharı deneyip durdun be küçük kız.
Adını koyamadığın mutluluğa giden yollarda kayboldun. Hayat denen balta girmemiş ormanın karanlık labirentlerinde bulamadın kendini. Yabancı rüzgârlar konuk oldu dallarına daha çok.
Çocuk oldun üzdüler, büyüdün kaldıramayacağın kadar ağır sorumluluklar yükledin kendine, hata yaptığındaysa affetmediler seni.
Boş verdin kendine biraz da, büyük hayallerin peşinde harcadın bir daha geri gelmeyecek anılarını. Hiçbir zaman olmayacak olanı, insanların seni anlamasını beklerken, muhteşem bir hata daha yaptın ve kırıldın, üzüldün, ağladın.
Severken yürekli sevdin. Ancak ak kağıt üstünden kayıp gitti yazdığın aşk şiirlerin ne yazık ki. Yanlış, korkak yüreklerde yer aradın sevgine.
Uzun sürerdi yolculukların ve dönüşlerinde her dem taze olurdu insan sıcaklıkları ile yoğrulmuş küçük öykülerin. Seni sen olduğun için seven ne kadar az insan varmış çevrende. Belki de nedeni buydu, dostlarının sayısının bir elin parmaklarını bile geçemeyişi.
Kitap okumayan, şiir sevmeyen, sokaklarında kimsesiz kedilere tekme atan insanların yaşadığı bir ülkede, şiir gibi yaşamaya kalktın hayatı. Ve böyle bir ülkede, anlayamadın kafayı yememek için, insanın bir tahtasının eksik olmasının gerekliliğini.
BÜYÜME