01-03-2008, Saat: 02:41 PM
Arda kalanlarn fısıldadığı sırlar beni bu yazıyı yazmaya mecbur bıraktı. Geridekiler usulca sokuldu bana, ne yapmam gerektğini onlar söyledi bana. Kalemi tutan ben değil onlardı. İşte bu gelenler matem ayrılıkların, gözyaşına dökülmüş hasretlerin bir serzenişidir..
Görmez gözler ilkin. Işık kaybolur; muhakeme alt üst olur en son.. İnsan duruşuya kalır dünyada. Ruh depreşirken vücutta o hiç bir şey hissetmez. Çünkü o sadece kalbindeki zümrüt köşkün, elmas işlemeli kadife kumaşlı tahtında oturan , herşeyiyle ilgilenir. Görmez gözler ondan gayrısını, duymaz sesleri. Ruh dizüstü çöker yeryüzüne... Ruhundan bile geçer aşık. Mecnun misali, kardelen azmiyle çıkarken bile yeryüzüne, yüreğinden gelen cesaret her şeyi yaptırır ona. O hiç bir şey düşünemez; cesaretini, yeteneklerini, herşeyini ama herşeyini aşkından alır. Alır da maşuktan vefasızlık görünce adeta dalları kesilmiş ağaç gibi olur. Önüne engel çıkar da maşuka ulaşamazsa ölüm bile kolay gelir ona.
Çöllere çıkan Mecnun' u bile hiç görür yanında. Zira aşkından kör olan Mecnun hiç olması gerekir. Çünkü onun sevgisi en büyüktür, hep büyüktür. Gözleri görmeyen Mecnun dolaşırken çöllerde bir kervana rastlar ama yine görmez onları. Konaklamakta olan kervanın farkında olmadan içlerine kadar sokulur. Zira gören gözler Leyla' dadır. Ona onsuz görmek haramdır. Yorgun kervanda namazını kılan bir dervişin yanına yaklaşır ve bilmeden, istemeden dervişin önünden geçerek namazını bozar. Namazı bozulan dervişin canı sıkılır. Bedenini ateş kavuran gence iki çift laf eder. Abe yavrum der.Önümden geçtin, nasıl oldu da görmedin benim yaradanın huzuruna durduğumu. Bilmez misin önünden geçilince namaz bozulur. Nasıl görmedim be evladım..
Mecnun' un dymayan kulakları bu ifadelerle ürperir, harbu perişan olan gönül bu cümlelerle titrer. Mecnun dervişi utandıracak şu sözleri çölün orta yerinden, dünyanın lavlarını bile kıskandıran yüreğinden kainatın potasına akıtır:
Affet der Mecnun. Ben Leylanın aşkından seni göremedim. Ya sen? Huzurunda bulunduğun yaradanın aşkından beni nasıl gördün? Allah aşkına söyle var mı bunun bi çaresi? Söle de ben de bileyim. Derviş dervişliğinden utanır. Aşk bile sıkılır kendinden o sözlerin ardı sıra...
Herkes Leyla' ya gönül verir. Herkes Leyla' ya kul köle olur. Herkes Leyla'nın yoluna toz olur. Herkes Leyla' ya aşık olur. Herkes Leyla' yı arzular. Herkes Leyla' yı arzular. Herkes Leyla' yı yar seçer ama Mecnun olmak başkadır. Bambaşkadır. Hep başkadır. Zira Mecnun hiç bir zaman kendini ve başkasını düşlemez. O hep kendince dünya güzeli saydığı, o hep kendince melek sandığı Leyla' yı düşünür ve bunu Mecnun olarak yapar.
Aşık olmak Mecnun olmak değil, Mecnun olmak da aşık olmak demek değildir. Mecnunluk aşktan ötedir. Bamteli aşkın Mecnunluk safasındadır..
Görmez gözler ilkin. Işık kaybolur; muhakeme alt üst olur en son.. İnsan duruşuya kalır dünyada. Ruh depreşirken vücutta o hiç bir şey hissetmez. Çünkü o sadece kalbindeki zümrüt köşkün, elmas işlemeli kadife kumaşlı tahtında oturan , herşeyiyle ilgilenir. Görmez gözler ondan gayrısını, duymaz sesleri. Ruh dizüstü çöker yeryüzüne... Ruhundan bile geçer aşık. Mecnun misali, kardelen azmiyle çıkarken bile yeryüzüne, yüreğinden gelen cesaret her şeyi yaptırır ona. O hiç bir şey düşünemez; cesaretini, yeteneklerini, herşeyini ama herşeyini aşkından alır. Alır da maşuktan vefasızlık görünce adeta dalları kesilmiş ağaç gibi olur. Önüne engel çıkar da maşuka ulaşamazsa ölüm bile kolay gelir ona.
Çöllere çıkan Mecnun' u bile hiç görür yanında. Zira aşkından kör olan Mecnun hiç olması gerekir. Çünkü onun sevgisi en büyüktür, hep büyüktür. Gözleri görmeyen Mecnun dolaşırken çöllerde bir kervana rastlar ama yine görmez onları. Konaklamakta olan kervanın farkında olmadan içlerine kadar sokulur. Zira gören gözler Leyla' dadır. Ona onsuz görmek haramdır. Yorgun kervanda namazını kılan bir dervişin yanına yaklaşır ve bilmeden, istemeden dervişin önünden geçerek namazını bozar. Namazı bozulan dervişin canı sıkılır. Bedenini ateş kavuran gence iki çift laf eder. Abe yavrum der.Önümden geçtin, nasıl oldu da görmedin benim yaradanın huzuruna durduğumu. Bilmez misin önünden geçilince namaz bozulur. Nasıl görmedim be evladım..
Mecnun' un dymayan kulakları bu ifadelerle ürperir, harbu perişan olan gönül bu cümlelerle titrer. Mecnun dervişi utandıracak şu sözleri çölün orta yerinden, dünyanın lavlarını bile kıskandıran yüreğinden kainatın potasına akıtır:
Affet der Mecnun. Ben Leylanın aşkından seni göremedim. Ya sen? Huzurunda bulunduğun yaradanın aşkından beni nasıl gördün? Allah aşkına söyle var mı bunun bi çaresi? Söle de ben de bileyim. Derviş dervişliğinden utanır. Aşk bile sıkılır kendinden o sözlerin ardı sıra...
Herkes Leyla' ya gönül verir. Herkes Leyla' ya kul köle olur. Herkes Leyla'nın yoluna toz olur. Herkes Leyla' ya aşık olur. Herkes Leyla' yı arzular. Herkes Leyla' yı arzular. Herkes Leyla' yı yar seçer ama Mecnun olmak başkadır. Bambaşkadır. Hep başkadır. Zira Mecnun hiç bir zaman kendini ve başkasını düşlemez. O hep kendince dünya güzeli saydığı, o hep kendince melek sandığı Leyla' yı düşünür ve bunu Mecnun olarak yapar.
Aşık olmak Mecnun olmak değil, Mecnun olmak da aşık olmak demek değildir. Mecnunluk aşktan ötedir. Bamteli aşkın Mecnunluk safasındadır..