01-04-2008, Saat: 08:40 PM
[b][SIZE=2]Foto-muhabir Anish Swarup 'o' anı yakından çekebilirdi. O zaman karanlığın derininde ama duyguları ışıkla yarenlik eden adamın ne yaptığı anlaşılabilirdi. Afganistan burası. Britanya Ordusu'nun Kajaki Üssü'nde kraliyet piyadesi'ne mensup bir asker, ailesinin christmas için gönderdiği ama ancak 11 Ocak günü eline geçen hediye paketini açıyor. Hasılı 'o' an bu uzaklıktan ve açıdan çekilince açıklama istiyor. Ama biri ne olduğunu söyleyince 'o' an anlatmaya başlıyor. Askerin yalnızlığını, ailesinden armağan almasının yarattığı hüzünle karışık sevinç duygusunu ve bakanların ürettiği diğer düşünceleri.
İngiltere'de şiddetli yağışlar bazı bölgelerde sellere yolaçtı. Bu elverişsiz hava koşulları başkent Londra'dan da geçti. AP foto-muhabir Cathal Mcnaughton yağıştan sonra iyi bir gözün görmesini bekleyen estetik sürprizlerden birini kayda aldı. Parlamentonun oralardaki ünlü saat kulesi şiddetli yağışın ardından oluşan su birikintisine yansıyordu. Biri de su birikintisinin üzerinden atlarken, pek çok gözlerden ırak bu 'o' an oluşuyordu.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Atlanta kenti'nde yerel sanatçı Michael Colley yeni bir inşaatın duvarını boyuyor. Başarılı bir çalışma. Resim kendisiyle o kadar uğraşılmasına rağmen ne kadar da dalgın görünüyor.
Kanada... Ülkenin batı sahilinde şiddetli kar yağışı ve soğuk hava dalgasının ardından bir kız çocuğu babasının yaptığı kardan adama bakıyor. Kardan adam çalışmasının pek başarılı olduğu söylenemez ama çocukla boyu aynı olunca 'o' an bize. Buraya karşılıklı bir iletişimin duyulmayan sesini yolluyor. Şemsiye yüzünü kapadığı için göremiyoruz. Kimbilir belki de çocuk kardan adamla konuşuyor.
Çin'in en kuzey'indeki Heilonjiang Bölgesi'nin başkenti Harbin'deki, dünyanın en büyük kar ve buz festivallerinden biri... Bu etkinlik, -35 derece sıcaklığa rağmen çok sayıda turist çekiyor. Buzdan dev yapılar inşa edilip aydınlatılıyor. Rüya gibi bir ortam yaratılıyor. Ap foto'dan Elizabeth Dalziel ışıklandırılmış buzdan yapıları ve ziyaretçileri bir buz kütlesinin arkasından çekince ''rüya gibi'' tanımının ''gibi'' sini eritiyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Teksas Eyaleti'nde her yıl geleneksel olarak yapılan binicilik yarışlarından önce bir görevli atlar ve binicilerinin sahaya çıkmaları için bariyerleri ayarlıyor. Elbette dışardan, konkurhipik sahasından büyük bir iştahla içeriye hücüm eden güneş ışığı. Ama 'o' an sahadaki ve tribünlerdeki heyecan ve gerilimin içeriye dökülüşünü de anlatıyor.[/SIZE][/b]
İsmail Cem, 1973 yılında çektiği bu fotoğraf için, şöyle diyor: ''Londra'da bir parka yaşlı bir adam serçeleri avucunda besliyordu. ‘Emekli bir memur olmalı’ diye düşünmüştüm... Yalnız bir insan, besbelli, serçelerin dostluğuyla günlerini dolduruyor.''
‘Yeni kentliler’ adını vermişti Cem bu fotoğrafa... Açıklamasını ve yorumunu da Almanya'da sergisi açıldığında anlatmıştı.
Cem, bu fotoğraf için; ''Bir ara Arnavutköy'ün eski evlerini resimlemiştim. Penceredeki bu yaşlı kadın, geçmiş günlere bakıyordu sanki'' diyor.
‘Dua’ adlı fotoğraf... İsmail Cem’in en çok sevdiği fotoğrafları arasında yer alıyor. Öyle ki fotoğraftaki yazıyı ayrıca büyütüp evine asmış. Bursa Ulucami....1979 yılında çekmiş ve şu notu düşmüş: ''Ulucami'nin içindeki renk uyumları ve ışıklar fotoğraf açısından olağanüstü güzelliktedir. Yaşlılar bu mekana insan boyutunu getiriyor.''
Almanya'da açılan sergisinde bu fotoğraf da yer almıştı. Ve kendisiyle yapılan röportajda açıklamıştı...
İsmail Cem'in ‘Mevsimler’ adlı albümünü inceleyen sunucu, çok sayıda sonbahar fotoğrafı çektiğini ve albümüne koyduğunu saptadı. Boşuna olmasa gerekti. Sonra yaşamı boyunca yüzünden taşan gülümser hüznünü gözünün önüne getirdi. Kendi hüznüyle yarenlik ettiği için mi acaba sonbaharı sevmekteydi? Ankara'da 1997 yılında çektiği bir fotoğraf... Kendisi yorum yapmamıştı. Zaten bunu sunucu yorumlamak istedi. Çünkü bu 'o' anda, sonbaharın göçüp gitmeye hazır umut kırıklığına inat bir yaşama çabasını fotoğraflamıştı. Malum, İsmail Cem’in hastalığına teşhis konulduğunda pek umut yoktu. Doktorlar fazla yaşamayacağını düşünmüştü. Cem bir yıl daha hayatta kalmayı başarmıştı. İsmail Cem, hekimlerin sonbahardan kışa hızlı geçiş öngörüsünden, yaşama azmi filizlendirmişti.
‘Yeni kentliler’ adını vermişti Cem bu fotoğrafa... Açıklamasını ve yorumunu da Almanya'da sergisi açıldığında anlatmıştı.
Cem, bu fotoğraf için; ''Bir ara Arnavutköy'ün eski evlerini resimlemiştim. Penceredeki bu yaşlı kadın, geçmiş günlere bakıyordu sanki'' diyor.
‘Dua’ adlı fotoğraf... İsmail Cem’in en çok sevdiği fotoğrafları arasında yer alıyor. Öyle ki fotoğraftaki yazıyı ayrıca büyütüp evine asmış. Bursa Ulucami....1979 yılında çekmiş ve şu notu düşmüş: ''Ulucami'nin içindeki renk uyumları ve ışıklar fotoğraf açısından olağanüstü güzelliktedir. Yaşlılar bu mekana insan boyutunu getiriyor.''
Almanya'da açılan sergisinde bu fotoğraf da yer almıştı. Ve kendisiyle yapılan röportajda açıklamıştı...
İsmail Cem'in ‘Mevsimler’ adlı albümünü inceleyen sunucu, çok sayıda sonbahar fotoğrafı çektiğini ve albümüne koyduğunu saptadı. Boşuna olmasa gerekti. Sonra yaşamı boyunca yüzünden taşan gülümser hüznünü gözünün önüne getirdi. Kendi hüznüyle yarenlik ettiği için mi acaba sonbaharı sevmekteydi? Ankara'da 1997 yılında çektiği bir fotoğraf... Kendisi yorum yapmamıştı. Zaten bunu sunucu yorumlamak istedi. Çünkü bu 'o' anda, sonbaharın göçüp gitmeye hazır umut kırıklığına inat bir yaşama çabasını fotoğraflamıştı. Malum, İsmail Cem’in hastalığına teşhis konulduğunda pek umut yoktu. Doktorlar fazla yaşamayacağını düşünmüştü. Cem bir yıl daha hayatta kalmayı başarmıştı. İsmail Cem, hekimlerin sonbahardan kışa hızlı geçiş öngörüsünden, yaşama azmi filizlendirmişti.
Atlantik Okyanusu'nda bir zamanlar bir adada insanlar kendi halinde yaşardı.sonra 15'inci yüzyılın sonlarında İspanyollar buraya sahiplenip Amerika'daki ilk Avrupalı yerleşimi kurdu. sonra İspanyollar adayı Fransızlara verdi. O arada adayı yönetenler buraya Afrikalı köleleri getirdi. Afrikalı köleler ayaklandı. Adanın batısında otonom bir yönetim kurduldu.amerikalılar adayı işgal edip 19 yıl sonra çekildi.böylece geride hala durulmayan bir ülkeyi kaldı.yıllar yıllar sonra Roman Espinosa adlı bir foto-muhabir 27 ocak 2007'de kişi başına 2 doların altında günlük gelirle yaşanan bir ülke haline getirilen Haiti'nin çöplüğünde bu fotoğrafı çekti. Bir kadın çöplüğü eşeleyip işe yarar bir şeyler aramaktaydı. Günde 2 dolardan az geliri olan insanların çöpünde işe yarar ne olabilirdi ? Zaten kadın da bu hikayeyle 'o' anda sömürgecilik tarihinin yoksulluk tüten çöplüğünü karıştırmaktaydı.
Endonezya...Başkent Jakarta...Güney Asya'da genellikle lüks yaşantıyla gecekondu hayatı içiçe. Modern Jakarta'nın yeni konutlarının gölgesinde gecekondu mahallesindeki çocuk yıkanıyor. Ama kompozisyonuyla, çocuğun gözlerindeki karamsarlıkla 'o' an, gelir adaletsizliğinden umutsuz arınma çabasının fotoğrafı oluyor.
Dortmunt kentinde ev sahibi Almanya ile Tunus arasında oynanacak dünya kupası hentbol karşılaşmasında bir Alman taraftar, takımını destekliyor.
Kuzey Avrupa, hava koşulları açısından zor bir haftayı geride bıraktı. Özellikle Britanya'da fırtına ve tipi yüzünden demiryolu ve gemi seferleri aksadı.karayollarında tıkanmalar oldu. AP Ajansı'nın İskoçya'daki foto-muhabiri Andrew Millian'sa onca sıkıntıyı, bu sorunlardan hiç de rahatsız olmayan biri aracılığıyla göstermeyi tercih etti. Karlar içindeki bir genç İskoç sığırının karşısına geçti. Tam yalanırken de deklanşöre bastı.
Afganistan'da güneyde Taliban'la çok şiddetli çatışmalar oluyor.sonbahar aylarından bu yana Afganistan ulusal ordusu askerleri de NATO birliklerinin yanında savaşa katılıyor. Cepheye giden AP foto-muhabiri Rafiq Maqbool, gün batımında bir afgan ordusu askerini gökyüzüyle birlikte fotoğraflıyor. Bölgedeki savaşta ateşin nereden ne zaman geleceği belli değil. Bu nedenle Afgan asker tetikte...Adeta gökyüzü de tetikte..
Amerika Birleşik Devletleri'nin lüks yaşantısıyla ünlü Miami Kenti'nin öteki yüzü. Umoja adı verilen evsizler bölgesinde 56 yaşındaki Joan Fair kartondan barınağının önünde ağlıyor. Ama sanki ağlamıyor...İncinmekten öylesine yorulmuş ve güçsüzleşmiş ki kaderine hüzünlendiğinde son darbeyi yemiş de kırılıp dökülmek üzereyken 'o' anda fotoğraflanıyor
Hazreti Muhammed'in torunu İmam Hüseyin ve 72 takipçisinin katledilişini anma törenlerinden biri.Ama farklı bir aşure töreni. Burası, İran'ın güney batısında Bijar...Bölgede İmam Hüseyin ve diğer Kerbela şehitlerinin yası için düzenlenen aşure töreninde Şiiler kendilerini çamura bulayıp dövünüyorlar ve ateşin etrafında dansediyorlar. Bu törenlerin hepsinde yüzyılların yasının ne kadar benimsendiği ve içselleştirildiği belli oluyor. Çamur bile bu duyguyu görmeye engel olamıyor
İki tarafta raylar...Birinin üstünde tren de var...Alevler, endişe içinde oradan uzaklaşan bir kadın. Terör mü ? Endonezya'da başkent Jakarta'da demiryolunda raylar arasına kurulan gecekondular yıkılmış.Demiryolunun başka bir yerine yeniden barınak kurmasınlar diye de enkaz yakılmış.bir kadınsa evinin duvarlarından bir bölümünü kurtarmış. Terörün fotoğrafı değil ama bildiğimiz teröre aşina ışık 'o' anda, uygun malzemeleri birarada bulunca üstü kapalı gelir adaletsizliği, yolsuzluk ve başarısız devlet yönetimi terörünü dokuyor.