01-18-2008, Saat: 01:45 PM
Vurgunum sana, bir mahkum gibi,
Uykular haram, bir zehir gibi,
Aşığım fakat, hasretin deli,
Ezelden beri...
Ellerim kayıyor saçlarımdan..
Öyle bir karanlık ki bu, baktığım yıldızların ışığı bile yansımıyor ruhuma.
Gecenin zifirinden savrulup yere, birer birer dökülüyor yıldızlar.. Her düşen yitiriyor ışığını. En sonunda, son yıldız da söndürüyor ferini..
Ben, küçük bir kız çocuğu gibi hala korkuyorum karanlıktan..
Bir uzatsan ellerini, karanlığın içinden bir ışık versen bana, aydınlansa ruhum, umursamasa geceyi..
Gece bile almayacak beni içine, biliyorum...
Bir hadise var, kimse bilmiyor,
Olmuyor bende, deprem olmuyor,
Hiçbir şey beni böyle sarsmıyor,
Bir senin gibi...
Kaç gündür isyanım var yaşama. Sessiz çığlıklarım, gülümseyen gözyaşlarım var. Kırgınım artık, dargınım sevdaya da..
Sen... Sevdaların en yüreklisini vermiştin bana oysa.. Düşlerin en gerçeğini, umutların en güzelini getirmiştin.. Gökyüzünün rengine boyamıştın tüm dünyamı..
Düşlerle umutlarla beraber, kayıp gittin ellerimin arasından.. Dünyamın tüm renklerini de alıp yanında, çıktın dünyamdan...
Ellerim hayatın hoyrat poyrazına yenildi..
Aydınlanmayan karanlıklar kaldı bana senden geriye...
Mühürledim seni kalbime,
Kurşunlar işlemez ciğerime..
Zincirledim seni kalbime,
Anahtarları yok denizlerde...
Şeytan diyor ki tövbeler etmeli,
Uğrunda yüz kere, bin kere ölmeli!!
Cehennemde bile zulmetsen de...
Bir seni sevmeli...
Şimdi sızlayan yerisin sevda yanımın.
Sen gittin ya... Yokluğunla değişti sanki dünya. Ne düşler gerçek artık, ne de umutlar var. Ne gökyüzü mavi artık, ne de denizler..
Sensizliğime dokunuyor bütün şarkılar. Rüzgar senin ellerinle dokunuyor saçlarıma. Yağmur, yokluğunu yağdırıyor ruhuma..
Sabahlar olmuyor artık.. Güneş, düşlerime sen geldiğinde doğuyor sadece gecelerime.
İçimde büyük bir inatla yaşatıyorum seni. Yokluğunda acısa da yüreğimdeki yerin, umursamadan bu acıyı saklıyorum seni orda.
Benim yüreğim de sensin belki de, insan kendi yüreğinden vazgeçemiyor...