Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar - Yılmaz Erdoğan
...
ADAM- Hayatım senin çabalarını takdirle karşılıyorum ama
hayat yeterince zor.
Yani senin bu kadar uğraşmana gerek yok!..
KADIN- Ne için uğraşmama gerek yok?
ADAM- Bir cümleyi ilk söylendiğinde anlamak için... Yapamıyorsun!
KADIN- Ne diyorsun sen be?
ADAM- Cümlenin sonundaki o "be" ne kadar da şirin durdu öyle, nerden aldın?
KADIN- Senden almıştım hatırlamadın mı?
Ben senden aldığım güzide sözcükleri atmıyorum, saklıyorum.
Mesela çok güzel "ulan"larım da var. İster misin bir tane?
ADAM- Ben sana ne zaman "ulan" dedim sorabilir miyim?
KADIN- Bilmem, sorabilirsin herhalde.
ADAM- Ben sana ne zaman ulan dedim?
KADIN- Bak sorabildin işte!
ADAM- Peki sen cevap verebilecek misin?
KADIN- Tabii... Bu konuyla ilgili kesin bir tarih vermek zor ama
istersen hemen hemen her gün diyelim.
ADAM- Yani ben sana her gün ulan mı diyorum?
KADIN- Evet... Neden şaşırmış gibi yapıyorsun?
İlişkimizin üçüncü sevişmesinden sonra sen kibarlığı bıraktın...
Zaten öyle pek de tiryakisi olmadığın için bırakmakta fazla zorlanmadın.
ADAM- Ben öyle bir üçüncü sevişme hatırlamıyorum.
KADIN- Çok normal. O kadar kısaydı ki...
Zaten ben de hayal meyal hatırlıyorum.
ADAM- Hah! Şimdi de cinsel hayatımız problem oldu.
KADIN- Bizim öyle bir hayatımız yok...
Neyse bu konuyu konuşmak istemiyorum.
Bir ölünün arkasından konuşmak doğru olmaz.
ADAM- Kimmiş bu ölü?
KADIN- Özür dilerim. Amacım sana ölmüş bir parçanı
hatırlatıp üzmek değildi.
Dikkat ettiysen bu konuda konuşmak istemediğimi de söylemiştim.
Neyse ben bunu sorun etmiyorum...
İnsanoğlu her gidenin yokluğuna alışıyor.
Senin idrar yolların açıksa mesele yok.
Hem bir de iyi tarafından bak, cinsel hayatımız olmadığı
için kültürel faaliyetlere daha çok zaman ayırabiliyoruz!
Ama sanırım en geç yarın erotik bir film seyretmem lazım.
ADAM- Ne demek istiyorsun sen be?
KADIN- Be'yi geri veriyorsun demek. Sende kalabilirdi ama neyse...
ADAM- Konuyu dağıtıp beni sinir etme.
Biz daha dün değil önceki gün seviştik seninle!
KADIN- Hayır sevişmedik. Biz teşebbüs aşamasındayken seni
geri zekâlı arkadaşın Hayri aradı, yaklaşık
yirmidört dakika atyarışı konuştunuz.
O sana Troya tek olur dedi, sen de hayır ağbiciğim oraya çok
at yazmak gerekir dedin ve bu nefis konuşma böyle sürüp gitti.
Bu şiirsel sohbetin etkisinden olacak, uyuyakalmışım.
ADAM- Nitekim Troya açık ara aldı yarışı. Boşu boşuna bir sürü at yazdık.
KADIN- Efendim?
ADAM- Öyle olmadı canım.
Telefon çaldığında ben daha açmadan sen tuhaf bir havaya girdin.
Sanki kendimi ben aramışım gibi.
Ben daha Hayri ne haber demeden sen horlamaya başladın.
Bu horlamanın şiirselliğinden olacak, kendimi atyarışına vermişim.
Son bir şey daha: Hayri geri zekâlı değil.
KADIN- Bak biz seninle herşeyi tartışma konusu yapabiliriz,
bir tek şey dışında, o da Hayri'nin geri zekâlı oluşudur.
Çünkü bunun aksi yönde bir tek uzman görüşü yoktur, olamaz da!
ADAM- Unutma ki o bir yayınevi sahibi.
KADIN- Evet ama atların anlayacağı düzeyde kitaplar basıyor.
ADAM- Senin ona neden uyuz olduğunu ikimiz de biliyoruz, uzatmayalım istersen.
KADIN- Yok yok uzatalım... Neden uyuz oluyormuşum ben?
ADAM- Karısını aldatıyor diye...
Ben de sana yıllardır anlatamıyorum ki bu,
Hayri'yle karısı arasındaki bir sorun, bizi ilgilendirmez.
KADIN- Bal gibi de ilgilendirir.
Birincisi, Hayri pis, iğrenç, aşağılık bir etobur.
Sadece karısını aldatmıyor, aynı zamanda her an adaleti de yanıltabilir.
Başına gelecek bir trafik kazası durumunda -ki ona çarpacak
olan şahane kamyon bir gün elbet trafiğe çıkacak- hukuksal
olarak insan muamelesi görecek.
O hayvanın ne hakkı var benim kamyoncumu mağdur etmeye?
ADAM- Sen iyice tırlattın. Neden bu kadar taktın adama bilmiyorum ki.
KADIN- O adam dediğin canlı, Ruslar'la yatıyor.
ADAM- Ne var? Irkçı mı oldun şimdi de?
KADIN- Saçmalama. Kanında muhtemelen irice bir AIDS virüsü taşıyor o!
Buraya kadar bir sorun yok ama karısına bulaştıracak.
Nurten de arkadaşımız olduğuna göre, o da bize bulaştıracak.
ADAM- Nasıl bulaştıracak Nurten bize?
Sevişecek miyiz kendisiyle, allah allah!
KADIN- Saçmalama. AIDS başka yollarla da bulaşıyor. Mesela ağız yoluyla!
ADAM- Sorun değil biz de takma dişlerini kullanmayız!
KADIN- Nurten'in dişleri takma değil ki?
ADAM- Bak gördün mü boşuna endişeleniyormuşsun.
Takma dişi yok ki kullanalım, değil mi hayatım?
KADIN- Ben onu bunu bilmem, Hayri denen alçakla görüşmen
beni rahatsız ediyor.
Sizin ortak yanınız nedir ben aslında onu merak ediyorum.
Rus kültürü olmasın?
ADAM- Saçmalama.
KADIN- Sürekli atyarışı oynamıyorsunuz herhalde...
Mesela Hayri Rus fahişelerle yattığı sırada sen ne yapıyorsun,
yan odada Rus klasikleri mi okuyorsun?
ADAM- Evet... Hayri'nin iş kondüsyonu da iyi. İş uzun sürüyor.
Düşün iki seansta "Savaş ve Barış"ı bitirdim. Olay Rusya'da geçiyor.
KADIN- Bir kere bu Woody Allen'ın esprisi!
ADAM- Biliyoruz. Bir sakıncası mı vardı? Hayri kesmedi galiba,
bir de Woody Allen'ın telif sorunu yüzünden mi kavga edeceğiz?
KADIN- Sorduğum soruyu laf kalabalığında gözden kaybettirmeye çalışma! Sen de yapıyor musun Hayri'nin yaptığını?
ADAM- Nasıl yani? Hayri'nin hangi yaptığını?
KADIN- Rus hayat kadınlarıyla çiftleşiyor musun sen de!
ADAM- Sen delirdin mi sevgilim?
KADIN- Hâlâ net bir yanıt alabilmiş değilim.
ADAM- Hayır hayatım, manyak mısın sen! Ne işim var benim Rus kadınlarla?
KADIN- Yani hiç mi olmadı? Ne bileyim fazla alkol alınan
bir gece sonrası Hayri iblisi sana "Tanıştırayım, İrina" demedi mi?
ADAM- Demedi!
KADIN- Vay terbiyesiz. Demek kadınla oturdunuz ama tanıştırmadı ha?
Zaten o Hayri ayısından da bu beklenirdi.
Eee? İsmini bile bilmediğin bir Rus'la yatmak nasıl bir şey?
ADAM- Sevgilim! Hastasın sen!
KADIN- Hastalanmam çok normal değil mi?
Her gece iğrenç bir virüsle aynı yatağı paylaşıyorum!
Yilmaz Erdoganin Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar kitabindan bir alinti......
Gercekten kari-koca arasinda gecen bir cok cekismeleri,
tartismalari cok kolay ve net bir sekilde yazmis.....
Bu bölum sadece bir örnek, diger bölumlerde birbirinden
guzel eglenceli ve ayni zamanda dusundurucu.....
Eglenceli 1saat gecirmek isteyen herkes okusun,
kitabi okumaniz 1saati gecmez
umarim keyifli vakit gecirirsiniz okurken....
Ben epey eglendim.....
KADIN- Gazeteyi okudun mu?
ADAM- Hı hı... Okudum.
KADIN- Hayır yani sen buna gazete okumak mı diyorsun demek istedim.
ADAM- Nasıl yani?
KADIN- Gazeteyle aranızda kötü bir şey geçmiş sanki.
Tuvalette karşılaştık kendisiyle, epey hırpalanmıştı.
Ne oldu hayatım? Sana kötü bir haber mi verdi?
ADAM- Ne diyorsun yine ya?
KADIN- Bu "ya" sözcüğünü senin kadar zarif kullanan insan azdır...
Çünkü "ya" herkesin kullanabileceği bir sözcük değil.
Bazısı a'ları gereksiz yere uzatır mesela,
sen de adam şaşırdı zannedersin...
Hani şöyle; yaa!.. Ama sen öyle misin?
Y'nin arkasına kararlı a takıyorsun bitti gitti.
ADAM- Ne olmuş gazeteye?
KADIN- Bilmiyorum, konuşacak durumda değil...
İçi dışına çıkarılmış, bir kenarı ıslanmış ve bizim,
onu ıslatan sıvının su olmasını ummaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok.
ADAM- Siz kimsiniz?
KADIN- Henüz o gazeteyi okuyamamış olanlar.
ADAM- Lafı uzatıyor musun yoksa bana mı uzun geldi?
KADIN- Hayır hayatım, demek istediğim madem bu gazeteyi
dövecek kadar nefret ediyorsun, başka gazete alalım.
Hem biz de okuyabiliriz.
ADAM- İzin verirsen şu kitabı okumak istiyorum.
KADIN- Sevdin sen o kitabı, hı?
ADAM- Nereden anladın?
KADIN- Altı aydır berabersiniz... "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git..."
Yani bir yol hazırlığı da bu kadar mı uzun sürer, hayret!
ADAM- Ben yavaş da olsa okuyorum, sen okumayı yazmayı unutmak üzeresin.
KADIN- Yani "Sevme Sanatı"nı bitirmedim diye soktun bu lafı değil mi?
Ben sevmeyi Eric Forum'dan öğrenmek istemiyorum belki.
ADAM- Erich Fromm.
KADIN- Her neyse...
ADAM- Tabii sen bunu tuhaf kadın dergilerinden öğrenmeyi tercih edersin.
Elin Amerika'sında yapılan manasız anketlerin Türkçe'ye çevrilmiş
halleriyle çizersin rotanı...
"Bakalım sevgiliniz ne kadar Angut" ya da
"Diyelim ki o akşam çok sevişesiniz var ama sevgiliniz
beyzbol maçına gitmek istiyor ne yaparsınız?"
a) Kafasına beyzbol sopasıyla vururum.
b) "Tamam ben de gelirim ama devre arasında sevişirsek" dersiniz.
KADIN- Komik olduğunu mu sanıyorsun?
ADAM- Komik olan sensin. Zira beyzbol bizim ata sporumuz değil...
Hatta beyzbolla ilgili yapılmış filmlere de ulusça sinir oluyoruz.
Bütün film buyunca "Şimdi bunlar niye sevindi,
bu adam neden sürekli tükürüyor" diye düşünüyoruz.
Mesela sana soruyorum, bir beyzbol sahası kaç yardadır?
KADIN- Ne bileyim ben?
ADAM- Peki neden sürekli o salak anketleri dolduruyorsun?
KADIN- Şimdi anladım... Geçen anket aleyhine çıktı, ondan böyle agresifsin.
ADAM- Yok canım çok da umrumdaydı.
KADIN- İşte zaten ankette de had safhada umursamaz çıkmıştın.
Sevgiliniz sizi umursuyor mu sorusunda o kadar çok e şıkkı işaretledim ki
"En iyisi siz uzun uzun ağlayın" şeklinde bir sonuç çıktı.
Ama sen bu sonucu bile umursamayacak kadar umursamaz bir insansın.
ADAM- O dergiler seni böyle yaptı zaten.
Yoksa neden durup dururken operaya gitmek isteyesin ki.
KADIN- Buyrun bir de entelektüel geçinir.
ADAM- Konuyu çarpıtma...
Senin operaya gitme isteğin kültürel amaçlı değildi.
Yine bir ankette "En çok yapmak istediğiniz fantaziniz nedir"
sorusuna böyle manyakça bir cevap çıkmıştı.
KADIN- Evet. Sen ne dedin? "Biliyorsun hayatım
ben gürültülü yerlerde yapamam..."
Peki o zaman baleye gidelim!
Yok orada sahneden gelen gıj gıj sesi beni deli ediyor.
Oldu sevgilim o zaman morga gidelim, en sessiz yer orası!
ADAM- Yahu niçin illa bir yere gidiyoruz, evimiz var ya!
Çok istiyorsan çağıralım basbariton bir arkadaş biz yatarken bağırsın!
KADIN- Ne kadar romantiksin.
Geçen gün mum alırken de gözlerimi yaşartmıştın zaten:
Niye mum alıyorsun hayatım, bizim jeneratörümüz var ya!
ADAM- Hep o dergiler yüzünden...
Güya insana bir yaşam stili kakalamaya çalışıyorlar, ona sinir oluyorum ben.
Alışveriş için şuraya gidin çok in, yok sabahları yürüyüş yapın falan...
Sanki Kaliforniya'da yaşayan kalifiye elemanlarız.
KADIN- Hayatııım!..
ADAM- ......
KADIN- Hayatııım!.. Buradasın demek... Hayatım neden cevap vermiyorsun?
ADAM- Cevap mı? Niye? Bir soru mu sordun ki?
KADIN- Seslendim.
ADAM- Oldum olası bu ev içi seslenmeleri anlamamışımdır.
Neden sesleniyorsun ki, zaten ev doksan metrekare,
sussan gürültü oluyor! İsmimi içinden geçir yeter, ben duyarım.
KADIN- Uzar bu...
ADAM- Seninle karşılıklı apartmanlarda oturan kocakarılar
değiliz ki memelerimizi pencerenin pervazına mevzileyip seslenelim.
KADIN- Konuşabilir miyim artık?
ADAM- Konuşabilirsin herhalde...
Aslına bakarsan bunu çok daha önce yapabilmen gerekirdi.
Sekiz aylıkken filan.
KADIN- Komik olduğunu zannetmen ne komik değil mi?
ADAM- Aşkım lütfen konuşmanın akışını değiştirelim.
İleride bir çağlayan görüyorum.
KADIN- Ama sen bizi oraya sürüklüyorsun.
ADAM- Bu cümle de pek barışçıl değil.
Beni suçlarsan kendimi savunmak,
kendimi savunurken seni suçlamak zorunda kalırım,
sonra sen kendini savunmak için beni suçlarsın ve şiddetli
bir kapı sesine kadar gider bu!
KADIN- Hayır hayır, bugün kavga etmek istemiyorum.
ADAM- Zaten dün geceden sonra bu çok anlamsız olurdu.
Hatırlarsan yatak odamızın kuruluşu gibi bir şey oldu.
Her sene kutlasak yeridir yani.
KADIN- Gerçekten de öyleydi.
ADAM- Öte yandan olay yerinde bir naneli sakız olsaydı
daha da iyi olabilirdi ama neyse.
KADIN- Nasıl yani?
ADAM- Boşver canım, öylesine söyledim.
KADIN- Ağzımın koktuğunu mu söylüyorsun?
ADAM- Ne var bunda hayatım, herkesin ağzı kokar.
KADIN- Bana hiçbir şey için "ne var bunda" deme!
ADAM- Tamam tamam, kapatalım bu konuyu.
KADIN- İlk buluşmamızdan bu yana kapattığımız bininci konu bu.
ADAM- Baştan alalım mı? Sen "hayatıım" diye seslenerek içeri girdin,
ben de sana "söyle canım" dedim... Oradan devam edelim.
KADIN- Şunu soracaktım: Cep telefonum kesilmiş.
ADAM- İyi. Evden ararım.
KADIN- Saçmalama.
ADAM- Tamam. Bizzat eve gelirim yüz yüze görüşürüz.
KADIN- Biraz para versen!?
ADAM- Sesinle görüşmek için niye para veriyorum?
KADIN- Hayatım günümüzde kimle görüşmek istersen
biraz para vermek zorundasın.
Telekomünikasyon bu temel üzerine kuruludur.
Mesela manasız arkadaşlarınla yaptığın beş para etmez sohbetler
için bile bir sürü para vermek zorunda kalıyoruz.
ADAM- Kimmiş bu manasız arkadaşlarım?
KADIN- Saymakla bitmez. Ama bitirmeye çalışayım:
Semih, Nurettin, Hayri ve benzerleri...
ADAM- Semih de mi kötü oldu? Adam ülkenin sayılı cerrahlarından biri.
KADIN- Evet ama hâlâ yemek yerken ağzını şapırdatıyor.
ADAM- Alt çenesi doğuştan biraz önde, ne yapsın adam.
KADIN- Ama utanmadan çekirdek çitlemeye çalışıyor.
Dişler hiçbir zaman üst üste gelmiyor ki çekirdeğin kabuğu ikiye bölünsün.
Çekirdeği ağzında hamurlaştırıp tuzunu emiyor,
kalan aşağılık posayı da gözümüzün önünde sergiye açıyor.
Neden çerezi alet ediyorsun ki, direkt tuz ye!
ADAM- Sana yaranmak imkânsız!
Hakkında abuk sabuk konuştuğun adam mikrocerrahi
dalında Avrupa'da meşhur!
KADIN- Bir gün kongrede çekirdek çitlesin bak bir daha yüzüne bakıyorlar mı?
ADAM- Kusura bakma benim arkadaşlarım seninkiler gibi değil.
Mesela telefon faturalarımızda her zaman güzide bir yeri olan
Şengül'ün verdiği emsalsiz hayat dersleri yoktur bizimkilerde.
Yani Semih hiçbir zaman ayrılmamıza yol açmamıştır.
Belki kabuklu yemiş yemekte zorlanıyor ama ailemizin içişlerine karışmıyor.
KADIN- Şengül benim en iyi arkadaşım ve bu konularda tecrübesi var.
ADAM- Hangi konularda?
KADIN- Her konuda... İlişkiler, kadınlar, erkekler, hayat... Herşey işte...
ADAM- Bu bilgilerden kendisi neden istifade etmiyor acaba?
Ne zaman seni arasa üçbuçuk saat konuşuyorsunuz!
Ve doğal olarak ilişkimizden her gün üçbuçuk saat çalmış oluyor.
Bu durumda nasıl mutlu olabiliriz?
Sen Şengül'den arta kalan zamanlarda benimle görüşüyorsun.
Yani Şengül'le sürekli aleyhimde konuşup sonra dönüp benimle
sevişmen sağlıklı bir şey mi? Bir de annen var tabii...
Şengül'ün öldüremediği yanlarımı annenle hallediyorsunuz!
KADIN- Annem hakkında dikkatli konuşmanı öneririm.
ADAM- Aynı özeni annenden bekliyorum ben de... Ama hâlâ benden "o adam" diye bahsediyor.
KADIN- Sen benim telefonlarımı mı dinliyorsun?
ADAM- Hayır telsiz telefon tuvalette kalmıştı,
ben de birini aramak üzre açtım ve annenin şen kahkahalarıyla karşılaştım.
KADIN- Eee?
ADAM- E'si o sırada sana "o adam nerede, yaşıyor mu" diye sordu,
sen de "tuvalette" dedin, bunun üzerine sayın valide hanım "
desene yakıştığı yerde" dedi.
Ve ikiniz bu lafa iki dakika boyunca güldünüz.
Ve üstelik o iğrenç iki dakikanın parasını ben ödüyorum!
Yani karımla annesi aleyhimde boktan espriler yapıyorlar ama
Türk Telekom'la muhatap olan benim.
Sadece biraz saygı istiyorum! Koca olarak değilse bile
bir sponsor olarak birazcık saygıyı hakediyorum herhalde!
KADIN- Faturayı ödüyor olman sana konuşmaları dinleme hakkını vermez!
ADAM- Yok canım! Neye para ödediğimi bilmek benim hakkım!
Ve bundan böyle paramı çarçur etmeye niyetim yok.
Git annene söyle cep telefonunun parasını o ödesin!
KADIN- ÖYLE Mİ? AL O ZAMAN! CEP TELEFONU SORUNUMUZ KALMADI!
ADAM- SEN O CEP TELEFONUNU NASIL PENCEREDEN ATARSIN!
ONUN DA PARASINI BEN ÖDEDİM!
KADIN- YAA? PEKİ BU TELEVİZYONUN PARASINI KİM ÖDEMİŞTİ? GÜZEEL...
ADAM- DUR MANYAKLAŞMA! BIRAK O TELEVİZYONU!
...
BUKADAR YETER SANIRIM GERI KALANLARIDA HERKES KENDISI
OKUSUN.....
UMARIM BEGENIRSINIZ......