02-02-2008, Saat: 01:50 AM
Bütün SabahLar Gecenin KefenidiR
Ben şimdi eksik gidiyorum, sonrasına sakladığım herşeyi alıp gidiyorum, bak kötü gidiyorum.
Gene hatırlayacaksın beni bu yüzden, ayrılığı aldım gidiyorum.
Ben bir yarı yol gidiyorum.
Sevgimi aldım gidiyorum bıraktım seni; sensiz gidiyorum.
Ve sen tanrım bana bunu yapmasaydın!
Akşam havaalanında ağlıyordum hatırlasana korkuyorum diyordum,
verilmiş onca sözün ölümünü duyuyordum onca unutulmuşluk vardı içimde biliyordum.
Ve döndüm ölmeye dönmüşüm beni anlıyor musun, hiçliğe dönmüşüm, çok eski bir şarkıya dönmüşüm.
Oysa sen yeni şarkılar dinlettin bana hiç bilmediğim şarkılar onları özlüyorum.
Soluk bir ömür şimdi, bütün bir ömür geçmek bilmiyor.
Öfkesi karanlığı bölecek ve sabah olmayacak şakası yok bunun.
Bana sevmeyi öğreten hiçbir şafak doğmayacak artık.
Tanrım içimin onca durağında bıraktıklarım ve yeniden vardıklarım, onlarda hep bi köşede kaldılar hepsi burada ve sen, sen hep içimde, hep içimde sen!
Bendeki tenhalık bundan, onların hiç ulaşamadıkları ve yalnız senin bildiğin tenhalık ürkütücü olan .
İşte aklımın takıldığı bu son noktada çalan bütün telefonlar, ve sunulan bütün sevgilere,ilgilere, adıma verilen bütün kararlara ve gecenin düşlerine bütün kepenklerini kapatmış olan ben tekbir sevinci bekliyorum hala seni; yarın bekler miyim bilmiyorum hiç.
Ah bana bunu yapmasaydın keşke..
Seni tekrar görmenin geçmişe dönüşündeki soğuk bir duraksamaydı bu belki de ve onca acı anının içime çöreklenişiydi. Oysa bir fesleğen doğmuştu bir köşede çok önceden, yalnız dokununca kokan ve bembeyaz küçücük çiçekli bir fesleğen. Birisi avuçlarında ısıtmıştı onu ve son kez öpmüştü bir yaz akşamı ölümü belliydi.
Bütün sabahlar gecenin kefenidir ya, öyle beyazdı her şey sen giderken öyle soğuk öyle sessiz ve soğuk bir ölümdü o sabah, yeniden yaratmaya çalıştım yaşanmış herhangi bir anı,
Bir gülüş arıyordum, ya bir söz, ya bir dokunuş gecenin son nefesine yada suyunu vermek için,
ikimizde de yoktu
Ben şimdi eksik gidiyorum, sonrasına sakladığım herşeyi alıp gidiyorum, bak kötü gidiyorum.
Gene hatırlayacaksın beni bu yüzden, ayrılığı aldım gidiyorum.
Ben bir yarı yol gidiyorum.
Sevgimi aldım gidiyorum bıraktım seni; sensiz gidiyorum.
Ve sen tanrım bana bunu yapmasaydın!
Akşam havaalanında ağlıyordum hatırlasana korkuyorum diyordum,
verilmiş onca sözün ölümünü duyuyordum onca unutulmuşluk vardı içimde biliyordum.
Ve döndüm ölmeye dönmüşüm beni anlıyor musun, hiçliğe dönmüşüm, çok eski bir şarkıya dönmüşüm.
Oysa sen yeni şarkılar dinlettin bana hiç bilmediğim şarkılar onları özlüyorum.
Soluk bir ömür şimdi, bütün bir ömür geçmek bilmiyor.
Öfkesi karanlığı bölecek ve sabah olmayacak şakası yok bunun.
Bana sevmeyi öğreten hiçbir şafak doğmayacak artık.
Tanrım içimin onca durağında bıraktıklarım ve yeniden vardıklarım, onlarda hep bi köşede kaldılar hepsi burada ve sen, sen hep içimde, hep içimde sen!
Bendeki tenhalık bundan, onların hiç ulaşamadıkları ve yalnız senin bildiğin tenhalık ürkütücü olan .
İşte aklımın takıldığı bu son noktada çalan bütün telefonlar, ve sunulan bütün sevgilere,ilgilere, adıma verilen bütün kararlara ve gecenin düşlerine bütün kepenklerini kapatmış olan ben tekbir sevinci bekliyorum hala seni; yarın bekler miyim bilmiyorum hiç.
Ah bana bunu yapmasaydın keşke..
Seni tekrar görmenin geçmişe dönüşündeki soğuk bir duraksamaydı bu belki de ve onca acı anının içime çöreklenişiydi. Oysa bir fesleğen doğmuştu bir köşede çok önceden, yalnız dokununca kokan ve bembeyaz küçücük çiçekli bir fesleğen. Birisi avuçlarında ısıtmıştı onu ve son kez öpmüştü bir yaz akşamı ölümü belliydi.
Bütün sabahlar gecenin kefenidir ya, öyle beyazdı her şey sen giderken öyle soğuk öyle sessiz ve soğuk bir ölümdü o sabah, yeniden yaratmaya çalıştım yaşanmış herhangi bir anı,
Bir gülüş arıyordum, ya bir söz, ya bir dokunuş gecenin son nefesine yada suyunu vermek için,
ikimizde de yoktu
__________________
Sema yarılır, kaynaklar fışkırır, yıldızlar çıldırır
Toprak sarsılır, söz kakemden sıyrılır
Ve ateşin, suyun, umudun, çöldeki vahanın
Üsküdar'daki martının kanadına aşkımız yazılır
İçimde gizliden gizliye sakladıklarım vardı ya hani..
Yüreğimde beslediğim,her şeyden koruduğum izler vardı ya hani..
işte ben tümünü sana vermeye geldim bu gece..
Sığabildiği kadarını bu geceye, arta kalanları gündüzlerine...
İnsanın rahatlıkla sığınabileceği kadar parlaktı bakışların..Alev alev yakıyordu gözlerin..Seni,gözlerine yandığım o gün sevdim işte..
Hiç korkmadan ve hiç kaçmadan dikilip karşına..Sana sarıldım..
Ve bütün benliğimide savurdum bir dokunuşla havaya..
●
●
Aşk...
Ne kadar "yok"sa herşey, o kadar olacaktı "aşk"..
Anlamadın..
Anlatamadım..
●
●
O sabah kara bir defter sayfası buldum yatağının kenarında..Boş yer kalmayacak şekilde karalanmış bir sayfa..Ve işte o an anladım..Senin yaşaman için boyamaya, karalamaya ihtiyacın vardı bir şeyleri..Ve bunun için de her seferinde yeni bir sayfaya..
Başlama ve bitiş noktalarından ibaretti hayatın...
Ve aralarda birkaç dağınık sayfa..
O sabah hiç pişman olmadan, ama çok acı çekerek..
Bütün kadınlara maletmeden, ama seni lanetleyerek ..
Hayatımdan seni, senin oyununla çıkardım işte..
"Ben değiştim.." dediğin gün elinde yine karakalemle bekliyordun.Sevinçle sarılmıştın boynuma..Sanki gerçekmiş kadar büyük bir hevesle..Değiştiğini sandın...Sandın..Ama yine yanıldın..
Sadece bu seferki sayfa o zamana kadar gördüklerinden daha büyüktü..
Sayfalar yanılttı seni, ben de..Çünkü artık bir silgi vardı elimde..
Yok ediyorum senin bıraktığın derin izleri..
Ve artık karalayamayacaksın eskisi gibi..
Korkma..
Meraklanma..
Şaşırma sakın..
Gidiyorum işte..
●
●
Ansızın uykulardan uyanmaların..
Gözlerini perdeleyen endişelerin..
Değişmeni AŞK sanıvermen..
Umutların ve insanları umutlandırmaların..
Bana dönmen ve beni sevme alışkanlığın..
Kapama gözlerini,bak..
Bitiyor işte hepsi..
Bir adım sonrası ayrılık..
Bir adım sonrası benden sonrası..
"Ben" de senden sonrası kalmadı..
Bu senin "Son"ran..
Bu senin "Son" olman..
Çünkü, gördün işte..Benim elimde silgi.. Seninse boş sayfaların yırtık..Ve kalemin bitmekte..
__________________Yüreğimde beslediğim,her şeyden koruduğum izler vardı ya hani..
işte ben tümünü sana vermeye geldim bu gece..
Sığabildiği kadarını bu geceye, arta kalanları gündüzlerine...
İnsanın rahatlıkla sığınabileceği kadar parlaktı bakışların..Alev alev yakıyordu gözlerin..Seni,gözlerine yandığım o gün sevdim işte..
Hiç korkmadan ve hiç kaçmadan dikilip karşına..Sana sarıldım..
Ve bütün benliğimide savurdum bir dokunuşla havaya..
●
●
Aşk...
Ne kadar "yok"sa herşey, o kadar olacaktı "aşk"..
Anlamadın..
Anlatamadım..
●
●
O sabah kara bir defter sayfası buldum yatağının kenarında..Boş yer kalmayacak şekilde karalanmış bir sayfa..Ve işte o an anladım..Senin yaşaman için boyamaya, karalamaya ihtiyacın vardı bir şeyleri..Ve bunun için de her seferinde yeni bir sayfaya..
Başlama ve bitiş noktalarından ibaretti hayatın...
Ve aralarda birkaç dağınık sayfa..
O sabah hiç pişman olmadan, ama çok acı çekerek..
Bütün kadınlara maletmeden, ama seni lanetleyerek ..
Hayatımdan seni, senin oyununla çıkardım işte..
"Ben değiştim.." dediğin gün elinde yine karakalemle bekliyordun.Sevinçle sarılmıştın boynuma..Sanki gerçekmiş kadar büyük bir hevesle..Değiştiğini sandın...Sandın..Ama yine yanıldın..
Sadece bu seferki sayfa o zamana kadar gördüklerinden daha büyüktü..
Sayfalar yanılttı seni, ben de..Çünkü artık bir silgi vardı elimde..
Yok ediyorum senin bıraktığın derin izleri..
Ve artık karalayamayacaksın eskisi gibi..
Korkma..
Meraklanma..
Şaşırma sakın..
Gidiyorum işte..
●
●
Ansızın uykulardan uyanmaların..
Gözlerini perdeleyen endişelerin..
Değişmeni AŞK sanıvermen..
Umutların ve insanları umutlandırmaların..
Bana dönmen ve beni sevme alışkanlığın..
Kapama gözlerini,bak..
Bitiyor işte hepsi..
Bir adım sonrası ayrılık..
Bir adım sonrası benden sonrası..
"Ben" de senden sonrası kalmadı..
Bu senin "Son"ran..
Bu senin "Son" olman..
Çünkü, gördün işte..Benim elimde silgi.. Seninse boş sayfaların yırtık..Ve kalemin bitmekte..
Sema yarılır, kaynaklar fışkırır, yıldızlar çıldırır
Toprak sarsılır, söz kakemden sıyrılır
Ve ateşin, suyun, umudun, çöldeki vahanın
Üsküdar'daki martının kanadına aşkımız yazılır
Beni bana bırakma
İlk defa göz göze geldiğimiz anı hatırlıyor musun? Kaçamak bir buluşmasıydı bu gözlerimizin. Bakışların duygulu, anlayışlıydı, özlemliydi zaman zaman. Bakışların bir şarkı söylüyordu hiç bilmediğim. Seni dinliyordum, bakışlarını dinliyordum. Dağ başında apansız karşıma çıkan bir pınardı sanki gözlerin. Eğilip su içmek istiyordum kirpiklerinin arasından. İçimde yaktığın ateşi söndürmek istiyordum. Ama o ateş gitgide büyüdü işte! Şimdi biraz da sen yan artık, benim yanacak yerim kalmadı. İnanamıyorum, sen var mısın? İnanamıyorum bir türlü. Tuttuğum ellerin mi? Kim bilir? Belki de yoksun, ben bir rüyâ görüyorum, biraz sonra uyanacağım. Her şey ansızın silinecek. Ne saçların kalacak ortalıkta, ne gözlerin. Yine kahredici yalnızlığıma döneceğim. Biraz daha yıkılmış, biraz daha sensiz. O gün ilk defa seni gördüm. Düşün, sen dünyaya geleli beri kaç yıl geçmiş aradan. Düşün, ne kadar çok özlemiştim seni. Öyleyse hiç gitme, ne olur? Vereceğin her kedere razıyım. Acıların en büyüğünü sen tattır bana, zehirlerin en şiddetlisini senin elinden içeyim. Ama gitme ne olur? Yağmur olup yağdın üstüme, yeşerdim, filizlendim. Sonra güneş oldun, hayat verdin bana, koku verdin, renk verdin. Şimdi bırakıp gidersen bir daha ve son defa yine kuruyacağım, dağılıp toz olacağım anlıyor musun? Çünkü senden sonra kimse gelmeyecek, biliyorum. Kimseler çalmayacak kapımı. Gidersen beni bana mahkûm edeceksin! Şimdi sendeyim, seninleyim, seni yaşıyorum. Beni bana bırakma! Senden bir parçayım artık, belki de baştanbaşa sen oldum farkında değilsin. Beni bana bırakma! Sen olduğun için mutluyum. Sen olduğum için de. İstersen ben olma. Hiç benim olma. Ama bırakma beni ne olur? Beni, bana bırakma!
__________________İlk defa göz göze geldiğimiz anı hatırlıyor musun? Kaçamak bir buluşmasıydı bu gözlerimizin. Bakışların duygulu, anlayışlıydı, özlemliydi zaman zaman. Bakışların bir şarkı söylüyordu hiç bilmediğim. Seni dinliyordum, bakışlarını dinliyordum. Dağ başında apansız karşıma çıkan bir pınardı sanki gözlerin. Eğilip su içmek istiyordum kirpiklerinin arasından. İçimde yaktığın ateşi söndürmek istiyordum. Ama o ateş gitgide büyüdü işte! Şimdi biraz da sen yan artık, benim yanacak yerim kalmadı. İnanamıyorum, sen var mısın? İnanamıyorum bir türlü. Tuttuğum ellerin mi? Kim bilir? Belki de yoksun, ben bir rüyâ görüyorum, biraz sonra uyanacağım. Her şey ansızın silinecek. Ne saçların kalacak ortalıkta, ne gözlerin. Yine kahredici yalnızlığıma döneceğim. Biraz daha yıkılmış, biraz daha sensiz. O gün ilk defa seni gördüm. Düşün, sen dünyaya geleli beri kaç yıl geçmiş aradan. Düşün, ne kadar çok özlemiştim seni. Öyleyse hiç gitme, ne olur? Vereceğin her kedere razıyım. Acıların en büyüğünü sen tattır bana, zehirlerin en şiddetlisini senin elinden içeyim. Ama gitme ne olur? Yağmur olup yağdın üstüme, yeşerdim, filizlendim. Sonra güneş oldun, hayat verdin bana, koku verdin, renk verdin. Şimdi bırakıp gidersen bir daha ve son defa yine kuruyacağım, dağılıp toz olacağım anlıyor musun? Çünkü senden sonra kimse gelmeyecek, biliyorum. Kimseler çalmayacak kapımı. Gidersen beni bana mahkûm edeceksin! Şimdi sendeyim, seninleyim, seni yaşıyorum. Beni bana bırakma! Senden bir parçayım artık, belki de baştanbaşa sen oldum farkında değilsin. Beni bana bırakma! Sen olduğun için mutluyum. Sen olduğum için de. İstersen ben olma. Hiç benim olma. Ama bırakma beni ne olur? Beni, bana bırakma!
Sema yarılır, kaynaklar fışkırır, yıldızlar çıldırır
Toprak sarsılır, söz kakemden sıyrılır
Ve ateşin, suyun, umudun, çöldeki vahanın
Üsküdar'daki martının kanadına aşkımız yazılır
|| Yälnıżċä bïяäż, bïяäż üşüyoяum ||
Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi.
Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar... Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan "Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var."
Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi'nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine "seviyorum" desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.
Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler... Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim.
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana.
Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın... Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum
__________________Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi.
Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar... Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan "Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var."
Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi'nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine "seviyorum" desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.
Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler... Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim.
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana.
Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın... Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum
Sema yarılır, kaynaklar fışkırır, yıldızlar çıldırır
Toprak sarsılır, söz kakemden sıyrılır
Ve ateşin, suyun, umudun, çöldeki vahanın
Üsküdar'daki martının kanadına aşkımız yazılır
Sevdam Gitme....
Yağmurlu bir günde çıkıp gelmiştin. Yüreğime sakladım her solukta duyabilmek için seni. Sonra yağmurlarla apansız gidişin benimse yürek vurgunuyla dibe çöküşüm.. Bak bu sensiz koskoca kentin zifiri akşamında yine yağmurlar yağmaya başladı. Yağmur tenime düştükçe üşüyor titriyorum. Ben sana yenik kaldım. Sensizlik çok kalabalık geldi yüreğime, yükün ağır geldi.Taşıyamadım. Gölgen hüzünlü geldi atamamdım... Dürüst göründün güvendim. Görüyorsun ya yenik kaldım yenildim sana. Öyle birşey ki yağmurlarla birlikte ağladım sana bana.. Yüreğime kattım seni katabildiğim kadar. Ruhum bembeyaz perdenin içihden sıyrılıp senin karmakarışık hayalinle dolaştı durdu günlerce gecelerce. Hep aynı karalıkta dualar ettim. Kendime bile dilemediğim dileklerle sürdüm seni aydınlığa.Tükenmiyecektik...Tükenmiyecektim.. Hoş tabi nerden bilebilirdim. Al götür beni kaybolayım yalnızlıkların kuytularında sana bürüneyim...Diledim diledim ki sende kalayım, Senin rüzgarından,ateşinden,nefesind en,içinden.. Yine boğazım düğüm düğüm. Bu öyle birşey ki acıların en kahırlısı. Kahroluyorum.. Uzak diyarlardaydın geldin. Güvendim sana güvendim. Bende ben olmuştun ya sende ben.. Oysa derdim ki benim kırılgandır umutlarım biliyorum ki uzağa atarım yakınıma düşersin Bu kadar yakınıma düşeceğini nerden bilirdim. Ve çok sevdim seni Ne kadar zor tutuyorum kendimi. Şimdi ah ediyorum ben sana.Tanrım ahımı kabul et...Yüreğimdeki ateşi alıp onun yüreğine boşalt. O"da yanmalı benim gibi. Aeş gibi kor gibi yakmalı yokluğum onu yakmalı..ve sen yıldızların getirdiği bir özlem değil, ölümün bile silemeyeceği bir tutkusun içimde. Lütfen yağmurlarla gitme...
[align=center]Ben Sana Kalbimi Verdim
Sabah erken terminale indim. Çantamı yere bırakıp öylece beklemeye başladım. Bilinçsizce gözlerim etrafı tarıyordu, biliyorum beklemiyordun ama yinede gözlerim seni arıyordu eskiden kalma bir alışkanlıkla... Sen uzun bir zaman önce gitmiştin bu kent de biliyorum ama inatla gözlerim seni arıyordu yine de, arada geçen bunca zamana rağmen...
Soğuktu, Ankara’ya kar yağıyordu, üşüyordum... Benim de düşlerim yağdı Ankara’ya... Ellerimi cebime soktum bir süre öylece bekledim... Sanki biraz sonra bir köşeden çıkıp gelecektin, sadece birazcık geç kalmıştın; koşarak çıkıp merdivenleri gelip sarılacaktın hasretle...
Biliyorum uzaklardasın şimdi .. Kimlerlesin kimbilir, yalnızsın belki de benim gibi şu an..? Oralar da soğuktur belki, üşüyor musun..? hala canını sıkıyor mu, bir ömür tükettiğin bu hayat kavgası..?
Beni sorma! Suyu tükenmiş limanların denizlerine yürüyüp duruyorum hala... Hayatımın sesi kısılmış, yaşlanmış dudaklarımdaki kelimeler, kimse aramıyor, anlamıyor beni... Unutulmuşum anlayacağın...
Beklerken gözlerin geldi gözlerimin önüne, dudakların, duruşun, gülüşün, sevgiyle bakışın... Sonra aklım ayrılığın bir burgu gibi işlediği yüzüne bakmaya, elini tutmaya korktuğum günlere gitti. Burgu ağır ağır işliyordu içime, ağır döndüğü içinde daha çok acıtıyordu...
Yıllardır bu terminale her gelişimde aynı acıyı duyarım, aynı özlemi hissederim, aynı hüznü yaşarım... Oysa aradan uzun yıllar geçmişti ama her şey daha dünmüş gibi gözlerimin önünde canlanıyordu...
Ne zaman bu terminale insem içim burkulur, gözlerim durup durup dolar. Her esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda senin kokunu duyarım...
Her esintide soluğunu hissedip içime ferahlık dolar ve her yokluğunu yokladığımda ruhum sızlar.
Çekip gitmiştin kalbinin bütün kapılarını kapatarak ardında.. Durmadan büyüdü içimde yokluğun. Günler aylar, yıllar geçip gitti ardına bakmadan ama sen yoktun gelmiyordun... Gelmiyeceğini biliyorum beklemem nafile ama yine de köşe başlarına bakıyorum belki bir köşeden çıkar gelirsin diye.. Uzaktasın oysa ki bir ömür kadar... Özlem tek yönlü bir yol işte gidip de dönmeyen...Ve sen bir yel gibi esip gittin hayatımda ardına bakmadan, ben yelkenleri kırık tekneler gibi bakakalmıştım yorgun denizler üzerinde...
Seni ne zaman ansısam bir hüzün şarkısı kırılır kalbimde; hiç unutamadım ki seni zaten, yıllar oldu buraları terkedip gideli, yıllar oldu ayrıyız, dudaklarımız biribirinden uzak, bedenlerimiz, ellerimiz, gözlerimiz uzak. Oysa aşk karşılıklı sevmektir, dokunmaktır, gerçek aşk paylaşmaktır hayatı. Hala kulağım sesinde, gözlerim etrafta seni arıyorum, çok uzaklarda olduğunu ve gelmeyeceğini bile bile... Kırık bir tebessümdür anımsadığım, bir sevda türküsüydü adın... Herkese bir şeyler verilir belki ama ben sana kalbimi verdim... Kalbimi de alıp gittin beraber...
Çekip gittin hayatımdan düşlerimi ve anılarımı sarsarak.. hayatımda artık mutluluk olmayacak, teselli olmayacak. Hep bir boşluk, hep acılar, hüzünler olacak...
Şimdi güz sonu, kışa giriyoruz ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Dört mevsim çiçek açtın kalbimde, taze bir yaprak gibi yeşildin, sevgi çiçeğiydin, üzerine çiğ taneleri düşmüş kırmızı güldün, maviydin, beyazdın bütün renklerde sevmiştim seni...
Seni severken hayatı da sevmiştim ben, dünyayı da,insanları da...
Uçup gitti şimdi sevgi kuşları hayatımda. Günlerin, gecelerin tadı yok. Leylası kaybolmuş bir mecnunum, Hiçbir çöl kabul etmiyor beni artık Soğuk karanlık gecelerde kayıp çocuk resimleridir hüznün bir başka adı. Gittiğinden beri kayıp içimdeki çocuk...
Yağmurlu bir günde çıkıp gelmiştin. Yüreğime sakladım her solukta duyabilmek için seni. Sonra yağmurlarla apansız gidişin benimse yürek vurgunuyla dibe çöküşüm.. Bak bu sensiz koskoca kentin zifiri akşamında yine yağmurlar yağmaya başladı. Yağmur tenime düştükçe üşüyor titriyorum. Ben sana yenik kaldım. Sensizlik çok kalabalık geldi yüreğime, yükün ağır geldi.Taşıyamadım. Gölgen hüzünlü geldi atamamdım... Dürüst göründün güvendim. Görüyorsun ya yenik kaldım yenildim sana. Öyle birşey ki yağmurlarla birlikte ağladım sana bana.. Yüreğime kattım seni katabildiğim kadar. Ruhum bembeyaz perdenin içihden sıyrılıp senin karmakarışık hayalinle dolaştı durdu günlerce gecelerce. Hep aynı karalıkta dualar ettim. Kendime bile dilemediğim dileklerle sürdüm seni aydınlığa.Tükenmiyecektik...Tükenmiyecektim.. Hoş tabi nerden bilebilirdim. Al götür beni kaybolayım yalnızlıkların kuytularında sana bürüneyim...Diledim diledim ki sende kalayım, Senin rüzgarından,ateşinden,nefesind en,içinden.. Yine boğazım düğüm düğüm. Bu öyle birşey ki acıların en kahırlısı. Kahroluyorum.. Uzak diyarlardaydın geldin. Güvendim sana güvendim. Bende ben olmuştun ya sende ben.. Oysa derdim ki benim kırılgandır umutlarım biliyorum ki uzağa atarım yakınıma düşersin Bu kadar yakınıma düşeceğini nerden bilirdim. Ve çok sevdim seni Ne kadar zor tutuyorum kendimi. Şimdi ah ediyorum ben sana.Tanrım ahımı kabul et...Yüreğimdeki ateşi alıp onun yüreğine boşalt. O"da yanmalı benim gibi. Aeş gibi kor gibi yakmalı yokluğum onu yakmalı..ve sen yıldızların getirdiği bir özlem değil, ölümün bile silemeyeceği bir tutkusun içimde. Lütfen yağmurlarla gitme...
[align=center]Ben Sana Kalbimi Verdim
Sabah erken terminale indim. Çantamı yere bırakıp öylece beklemeye başladım. Bilinçsizce gözlerim etrafı tarıyordu, biliyorum beklemiyordun ama yinede gözlerim seni arıyordu eskiden kalma bir alışkanlıkla... Sen uzun bir zaman önce gitmiştin bu kent de biliyorum ama inatla gözlerim seni arıyordu yine de, arada geçen bunca zamana rağmen...
Soğuktu, Ankara’ya kar yağıyordu, üşüyordum... Benim de düşlerim yağdı Ankara’ya... Ellerimi cebime soktum bir süre öylece bekledim... Sanki biraz sonra bir köşeden çıkıp gelecektin, sadece birazcık geç kalmıştın; koşarak çıkıp merdivenleri gelip sarılacaktın hasretle...
Biliyorum uzaklardasın şimdi .. Kimlerlesin kimbilir, yalnızsın belki de benim gibi şu an..? Oralar da soğuktur belki, üşüyor musun..? hala canını sıkıyor mu, bir ömür tükettiğin bu hayat kavgası..?
Beni sorma! Suyu tükenmiş limanların denizlerine yürüyüp duruyorum hala... Hayatımın sesi kısılmış, yaşlanmış dudaklarımdaki kelimeler, kimse aramıyor, anlamıyor beni... Unutulmuşum anlayacağın...
Beklerken gözlerin geldi gözlerimin önüne, dudakların, duruşun, gülüşün, sevgiyle bakışın... Sonra aklım ayrılığın bir burgu gibi işlediği yüzüne bakmaya, elini tutmaya korktuğum günlere gitti. Burgu ağır ağır işliyordu içime, ağır döndüğü içinde daha çok acıtıyordu...
Yıllardır bu terminale her gelişimde aynı acıyı duyarım, aynı özlemi hissederim, aynı hüznü yaşarım... Oysa aradan uzun yıllar geçmişti ama her şey daha dünmüş gibi gözlerimin önünde canlanıyordu...
Ne zaman bu terminale insem içim burkulur, gözlerim durup durup dolar. Her esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda senin kokunu duyarım...
Her esintide soluğunu hissedip içime ferahlık dolar ve her yokluğunu yokladığımda ruhum sızlar.
Çekip gitmiştin kalbinin bütün kapılarını kapatarak ardında.. Durmadan büyüdü içimde yokluğun. Günler aylar, yıllar geçip gitti ardına bakmadan ama sen yoktun gelmiyordun... Gelmiyeceğini biliyorum beklemem nafile ama yine de köşe başlarına bakıyorum belki bir köşeden çıkar gelirsin diye.. Uzaktasın oysa ki bir ömür kadar... Özlem tek yönlü bir yol işte gidip de dönmeyen...Ve sen bir yel gibi esip gittin hayatımda ardına bakmadan, ben yelkenleri kırık tekneler gibi bakakalmıştım yorgun denizler üzerinde...
Seni ne zaman ansısam bir hüzün şarkısı kırılır kalbimde; hiç unutamadım ki seni zaten, yıllar oldu buraları terkedip gideli, yıllar oldu ayrıyız, dudaklarımız biribirinden uzak, bedenlerimiz, ellerimiz, gözlerimiz uzak. Oysa aşk karşılıklı sevmektir, dokunmaktır, gerçek aşk paylaşmaktır hayatı. Hala kulağım sesinde, gözlerim etrafta seni arıyorum, çok uzaklarda olduğunu ve gelmeyeceğini bile bile... Kırık bir tebessümdür anımsadığım, bir sevda türküsüydü adın... Herkese bir şeyler verilir belki ama ben sana kalbimi verdim... Kalbimi de alıp gittin beraber...
Çekip gittin hayatımdan düşlerimi ve anılarımı sarsarak.. hayatımda artık mutluluk olmayacak, teselli olmayacak. Hep bir boşluk, hep acılar, hüzünler olacak...
Şimdi güz sonu, kışa giriyoruz ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Dört mevsim çiçek açtın kalbimde, taze bir yaprak gibi yeşildin, sevgi çiçeğiydin, üzerine çiğ taneleri düşmüş kırmızı güldün, maviydin, beyazdın bütün renklerde sevmiştim seni...
Seni severken hayatı da sevmiştim ben, dünyayı da,insanları da...
Uçup gitti şimdi sevgi kuşları hayatımda. Günlerin, gecelerin tadı yok. Leylası kaybolmuş bir mecnunum, Hiçbir çöl kabul etmiyor beni artık Soğuk karanlık gecelerde kayıp çocuk resimleridir hüznün bir başka adı. Gittiğinden beri kayıp içimdeki çocuk...