Hiç Görmedim Seni Ama....
Yaramaz bir çocuk gibiyim.
Her yanımda sen.
Her yanım sen.
Bulanmışım sana delice,
Çok komik gözüküyorum etrafa.
Bulaşmışsın işte bana.
Saklayamıyorum,
İnkar etsem , İnandıramıyorum.
Seni soluyor, seni kokuyor, seni taşıyorum her zerremde.
Koşturuyorum oraya buraya, unutmak için;
Duşun altına giriyorum iyice temizlenmek için;
Yok çıkmıyorsun.
işlemişsin her yanıma;
Arınamıyorum.
Tam geçti bitti derken;
Delisi olduğum aynalar, çıkıyor karsıma yine.
Bakıyorum, yine sen varsın elimde, yüzümde,
Dudağımda, dilimde, sesimde bile.
Gönlüme işlemişsi; her aynaya baktığımda sen
Delisi olduğum aynalardan nefret ediyorum artık,
Ben yokum aynada; kaşım, gözüm, burnum, dudağım farklı sen olmuş.
Benim olan tek bir şey var aynada; kaynağını kalbimden alan; gözümden damlayan yaşlar.
Onlarda, Dudağıma değdiğinde; seni hissettiriyor bana.
Aslında senin olan dudaklarda, beni hissettiriyorlar sana.
Sen… sen… sen…
Aynalar sen,
Yastıklar, yorganlar sen.
Kokundan uzan, kokunla yasamak.
Teninden uzak, tenine dokunmak.
Gözlerinden uzak, gitgide eriyip yok olmak
Bende seni yasamak; sen olmak. Hep sen, tek sen.
Senden kaçarken sen olmak,
Devamlı sana yakalanmak.
Dokunuyorum tenime;
Ellerim sen çünkü.
Bakıyorum yüzüme, gözlerim sen çünkü
Ben buldum bu oyunun gerçek adını:
Körebe…
Gözlerim bağlı seni arıyorum
Dönüyorum, düşüyorum, arıyorum, bağırıyorum, koşuyorum, ulaşamıyorum
Uçurumun ucuna doğru yürüyorum..
Yoksun…
Gecen gün senin yaninda aklima ölümüm geldi
Sensizlik bir mizrak gibi saplandi kalbime
O son ani hatirladim, o seni koyup gidişimi
Ilk defa bu kadar üzüldüm dünyaya geldigime
Olum! kacinilmaz sonuc o soguk kelime
Bir gün ucuz bir f**se gibi koynuma girecek
Yuzumde gezinecek pis ve igrenc elleri
Korkudan büyümüş gözlerimde hayaller can verecek
Biliyorum üzüleceksin, ama bir gercek
Bir yerde sevismek gibi, bir yerde yasamak kadar
Ne hazin sicakligimizin bizi terketmesi
Ve yüze birbiri ardinca kapanan kapilar
Ergec uzanir bir el son kampanyayi çalar
Anlariz kacinilmaz anin geldigini
Sehre bir bomba dusmus gibi aynalar, camlar kirilir
Insan arar da bir turlu bulamaz guzelligini.
Kimse benim kadar bilemez olumun rezilligini
Seni koyup gitmenin hüznünü ben anlarim
Çünkü ben sende buldum kendimi, sende sevdim
Senin yaninda seninle değerlendi zamanlarim
Ne aci gün kadehlerin boş kalmasi, sarkilarin yarim
Mevsimlerin birbiri ardinca bir anda bitivermesi
Ansızın toprakla dolmasi gozlerimizin
Kanimiza o cirkin böceklerin girmesi
Kim bilir ölüm belki de bir çilenin sona ermesi
Belki guzeldir, su sefil dünyaya bos gözle bakmak
Ne care ki sen varsin, o dunyada sen varsin
Benim korkum ölüm degil, seni yalniz bırakmak
*Hadi Gel*
Uzun zaman oldu biliyor musun?
Bu kağıtla bu kalem buluşmayalı..
Belki de çok şey daha var içimde buluşmak istediğinle buluşamayan
Çok şey!!
Yine bir durgunluk havası var bende..
Yine duygusallık..
Ve yine bir şeyler çırpınıyor yüreğimde
Yüreğimin de içinde..
Bir kuş saklı sanki göğsümde
Ha uçtu..Ha uçacak..!
Ellerim göğsüme bastırıp..
Avuçlarımın içine alıp onu..
“Uçma..!Gitme uzaklara..!Yanımda kal!” dercesine..
Yalvaran gözlerle bakıyorum gözlerine
..
Şimdi, sen ve ben..
Her şey o kadar erken ki..!
O kadar bebek ki hislerimiz..
Bir daha kaybetmek var en kötüsü
Bir daha ve son defa kaybetmek..
Ve büyütmeden öldürmek var o bebeği..
Belki de zamanım yok,o zamanı olmayanı beklemeye
Ya gelmezse o beklenen o zaman..!
Ya da gelmeden zaman biterse..!
Apaydınlıkken şimdi her yanım,
En aydınlıkta büyütmek istiyorum o bebeği
O zamanı olmayanı bekleyip de boşa geçsin istemiyorum bu aydınlık zamanım
Karanlığı bulmak da var
Ve bir daha aydınlığa dönecek gücü bulamamak da..
Hadi gel!!
Neyse elimizdeki şu an içimizi aydınlatan..
Bittiği yere kadar yaşayalım
Göreceksin!Yaşadıkça bitmeyecek..
Yaşadıkça daha da aydınlanacak içimiz
Mutluluğun En Güzelini Yaşayacak Kadar Özgürsen;
Sevginin En Ağırını Taşıyacak Kadar Güçlüysen;
Hadi Gel!!Bekleme..
sadece sen
Sadece Kendini Getir Bana.
Gelirsen piril piril bakislarinla gelmelisin ve mutlulugu asmalisin sol
omzuna. Bakislarina kan dökmemelisin, kinden, nefretten, her tür
tuzaktan arinarak çikmalisin yola. Hayati tasiyacak kadar yürekli
olmali
küçük parmaklarin, avuçlarinin içiyse her dem islak olmali.
Gelirsen gözlerini getirmelisin, içlerinde bakmaya doyamayacagim umut
dolu gözbebeklerini de almalisin yanina. Bir ceylani bile kiskandiracak
o nefis yürüyüsünle gelmelisin bana. Yürek titreten gülüslerini de
almalisin yanina ve akmalisin yüregime daha ilk merhaba demek için
hazirlik
yaptigim anda.
Ardinda biraktigin sözcüklerin tümünü silerek hafizandan, o öpmeye
kiyamadigim dudaklarinla gelmelisin. Günesi getirmelisin gelirken,
karanliklarin üzerine çullanmaliyiz seninle ve içimize gömmeliyiz
karanligi.
Hayatla basa çikabilecek kadar sert, en küçük kirilmada parçalanacak
kadar yumusak bir yürekle gelmelisin bana gelirsen.
Minicik öykülerinle gelmelisin, bir kedi kadar sessiz, bir kaplan kadar
yirtici olmalisin yola çiktigin andan itibaren. Seni dinleme zevkini de
getirmelisin bana, dudaklarindan dökülen her sözcügü içmeliyim kana
kana.
Feslegen kokulu saçlarinla gel gelirsen ve içinden topladigin
çiçeklerini ver bana. Yüreginden sessizce süzülen nehirlerini getir
bana,
utangaçliklarini, sokulganliklarini, çilginliklarini da yanina yoldas
yaparak.
Ama neyse sen bana aldirma. Unut yukarida istediklerimin tümünü.
"Gelirsen Sadece Kendini Getir Bana ."
Ben yagmurlari cok severdim. Hele o yagmurdamlalarinin pencereme vurmalarini.
Yagmurun sesini dinlemeyi severdim.
Tek basima otururdum penceremin önüne izlerdim yagmuru.
Bide yagmurun altinda gezinmeyi severdim.
Sirilsiklam olmak, tipki sana olan askim gibi…
Sen girdiginden beri hayatima hic tek basima izlememisdim yagmuru, hic tek basima gezinmemisdim yagmurun altinda.
Herzaman yanimda sen oldun…
Hep kolkola izledik yagmuru…hep elele gezindik bizi sirilsiklam eden yagmurun altinda…
Tipki birbirimize olan askimiz gibi sirilsiklam olduk herseferinde
Herzaman belirtirdin yagmuru sevdigini.
Birgün demisdin ya bana, “Sibel, daha yerle temas etmemis yagmurdamlasi” demekmis diye…
Onun icin severmissin yagmuru. Cünkü her yagmurdamlasi benmisim...
Birgün yine herzamanki gibi yagmurun altinda elele dolasirken, biraki verdin elimi ve yavasladin. Bende yavaslayip baktim o bakmaya doyamadigim güzel gözlerine…
Uzun bir süre bakisdik öyle
Sirilsiklam islanmisdik, ama ben üsümüyordum, Sen yanimdaydin ya, sicacikdi icim.
Sonra sen: “Seni ilk kez öptügüm yerdeyiz, hatirladinmi? O günde yagmur yagiyordu…” dedin.
Evet dogruydu, aynen burasiydi. Birden gözümde canlandi o güzel gün.
“Hatirladim” dedim ben
öptün beni sonra, tipki o ilk öpüsün gibi…Güzel duygulara bogdun beni yine.
Geri cekildin sonra ve, “ Artik Seni hem ilk kez, hemde son kez öptügüm yer olucak burasi, ayrilik vakti geldi” dedin…
Bakakaldim ben, duyduklarima inanamadim
Bosaldi gözyaslarim, ama sen görmedin, cünkü yagmurla birlikde süzülüyordu yaslar yanagimdan.
Sende agliyormuydun farkedemedim. Yalnizca boguk bir sekildeydi sesin.
“ Hoscakal, herzaman iyi bak kendine“ deyip kisa bir süre gözlerime baktikdan sonra arkani dönüp gittin...öylece gittin iste...sebebsizce
Hic birsey diyemedim ben, hicbirsey yapamadim, aglayip arkandan bakmakdan baska.
Icim sizladi…agiriyordu kalbim, ilk kez yasiyordum böyle büyük bir aciyi…
Birsüre kaldim öyle, biraktigin gibi, yagmurun dinmesini bekledim
Ruhum bedenime sigimaz oldu sanki, hersey agir geldi bedenime, yerimden kimildayamadim…
Koskoca askimiz bitmisdi…
Ben sensiz ne yapicaktim?
Ama hic vazgecmedim yagmuru sevmekden, cünkü birgün, seni benden caldiklari gibi, geri getirceklerini biliyorum…
Bambaşkaydın ..
Ulaşılmazdın ..
ağlatandın ..
yalvartandın ..
Ucu bucağı belli olmayan o boşlukta ..
Önümü aydınlatan , Yaramı kapatan , Derdimi anlayandn ..
Ne zaman ayağım çukura düşse ilk koşan insandın ..
Ellerim ne zaman üşüse ilk elini uzatandın ..
Diyorum ya Sen Bambaşkaydın ..
ışığım , yarim , Gülüm , çiçeğim ..
Canımdın ..
Sen Bendin ..
Ben Senmiydim ..
İsmin Hiç Önemli değildi ..
Ayşe , Sinem , Hatice ..
Ne farkederki..
Hiç Önemli Değildi ..
Ben Biliyordum ya senin ismini..
Aşktın Aşk ..
Senin Adın Aşktı..
İsmin Aşk , Yaşattıgın Sevdaydı ..
hangi terazi tartabilirdiki yüreğini ..
Veya hangi şarkı anlatabilirdi seni ..
ya da Hangi renk tarif ederdi seni ..
Rengim Sendin Benim ..
Maviydin ..
Umuttun ..
Bana yaşama hevesini veren masmavi bir umut .
Terazimde Sendin ..
Ağırlığımı sadece sende anlayabiliridm ..
Ne hafif , nede çok ağır ..
O dengeyi veren de sendin ..
Şarkımda Sendin ..
Kelimelerin İçinde yüzdüğü ..
Sadece Senin melodinin avuttuğu ,
Dinlerken dalıp gittiğim ,
Tekrar tekrar söylediğim şarkımdın ..
Sen Herşeyimdin Benim Gülüm be ,
Herşeimdin..
Anlasana ,
Herşeyimdin Diyorum Sana ..
Aşkım , Canım Demiyorum ..
Aşk Benim değil , can benim değil ..
Can Sendin hayat Sendin ..
Aşk Sendin ..
Aşk Senin ismin ..
Herşey Sendin..
Baktığım Yerde Gördüğüm Göz ,
Dalıp gittiğim yerdeki yüz ,
Saat , Gün , Haftalarca Beklediğim ,
Yaramı seninle sardığım ,
Karanlığımı aydınlatan güneşimdin ..
Karmasık yollara girdiğimde bana Yol gösterendin ..
İçimdin ,
canımdın ,
Ciğerimdin ,
Aldığım nefes , duydugum sesdin ..
Ne Diyeyim Sana başka be söyle ..
Ne diyeyeim ..
hangi kelime anlatır seni ,
hangi ressam çizebilir resmini ,
Hiçbiri be Hiçbiri ..
Sen duygumdun ..
Sen umudumdun ..
Bendeki Sen buydun .
Ama sendeki ben Neydim ..
Yoktum dimi ?
sende Ben yoktum ..
olmadım ..
Olmayacağımda ..
Önümü aydınlatan , Yaramı kapatan , Derdimi anlayandn ..
Şimdi ise geleceğimi karartan , gülümü solduransın , yaramı Deşen , Derdime dert ekleyensin ..
Ne zaman ayağım çukura düşse ilk koşan insandın ..
Şimdi ise beni kör kuyulara atansın ..
Ellerim ne zaman üşüse ilk elini uzatandın ..
Şimdi ise Üşüyen ellerimi Buz tutturansın ..
Peki Hoşuna gittimi ..
Kırık dökük bi kalp ,
soğuktan parçalanmış bir el ,
Bi çift yaşlı göz ,
Buruk bi dudak ,
yutkunamayan bi gırtlak ,
Nefes almakta zorlanan bir can...
Arkandan Sızlayan bi İnsan bıraktıgın için ..
Mutlumusun ?
Söylesene mutlumusun ?
Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı
Sen uğrunda en çıldırdığım kumral
Sen yolunda savaşlar verdiğim sevdam
Sen uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Sen beklediğim
Sen özlediğim
Sen gizlediğim...
Güneş doğmayı unutabilir
Sabah olmayı
Yağmur yapmayı
Ama ben seni asla...
Çiçekler açmayı unutabilir
Kuşlar uçmayı
Baharlar gelmeyi
Ama ben seni asla...
Ne zaman bir şiir okunsa aklımdasın
Ne zaman bir telefon çalsa karşımdasın
Sen tanrımın en güzel armağanı
Sen hayatımın en gerçek yalanı
Sen bütün huylarımı ezbere bilen
Sen gözyaşlarımı en iyi silen
Sen dünyanın en muhteşem erkeği
Sen yemeğimin tuzu
Yüreğimin buzu
Anasının en güzel oğlu
Sen kalbimde en tatlı sızı
Sen bütün varlığımın en sevimli hırsızı
Sen sevdikçe sevilesi
Övdükçe övülesi
Öptükçe öpülesi aşkım...
Sen beni yokluğuyla delirten
varlığıyla yolumu yolundan çeviren
Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren
Bundan böyle senden sorulsun günahlarım
Sende bütün sorularım
Sende bütün cevaplarım
Adam olmuşsam senden
Katil olursam senden
Ben çoktan vazgeçtim kendimden
Ama senden
Asla AŞKIM
ASLA! ...
Gecenin ardinda kostum saatlerce... Gözlerimi hiç üstünden ayirmadan, aglamadan ve hiç unutmadan amacimi.
Garip bir amaç, garip bir hedef ve bilinmeyenin ardindan geçisiveren hizli saatler, akrepler ve yelkovanlar...
Araya gitmis milyonlarca adam. Uçar adim ilerliyorum pesinde gecenin. Amacim ya sana ulasmak ya da kaldigi yerde bitirmek bu aciyi...
Gökyüzünden bir yildiz daha kaydi ben kosarken gecenin ardindan. Bu yüzden sasirdim hedefi. Tökezleyip düstüm. Hala onun pariltisiydi gözlerimde... Büyüsüne kapilmis ayirmamistim gözümü. Alamiyordum gözlerimi esaretinden. Bir savasimin baslangici olan bir yildiz kaymasiydi bu. Savasimlarin getirdigi bir gülümseme; buruk...
Geceyi yitirirken ardindan son bir çigligimi ekleyebildim sadece kuyruguna kayan yildizin... Giderken beni de al diye bagirdim. Duymadi...
Gitmisti çoktan yildiz. Belki bir daha dönmeyecekti. Belki bambaska bir günes olup dogacakti yarin sabah baska bir geceye...
Karmasimlarin hesabi sorulamiyordu geceye. Karanlikti hersey ve gölgeler ürkütücü birer hançer olmustu. Ben aglamistim. Sen duymamistin...
Bir çiglik daha ekledim geceye seni andigim zaman. Öyle derinden olabilirdi ancak. Ve öyle derinden olabildi...
Son bir çigligimi ekleyebildim sonuna gecenin...
Seni kaybettigimi anladigim anda...
Yaraliydim... Kaybetmistim... Ve geceye son çigliklarimi eklemistim...
Seni özlemistim...
GiTME..!!
Her Şeyi Sana Yazdım...Senide Her Şeye...
Her şeyi sana yazdım
seni de her şeye...
Kalemler tükettim, tükenmeyen hasretle,
ucundan dökülen aşkla,
umutla
çığlıklar,
belki de nefretle.
Her umuda avuc açtım
sen dilendim.
Aşktan harap bir dilenci şimdi yüreğim...
Her şeyi sana yazdım
seni de her şeye...
Hayallerimin paragraf başlarına,
umutlarımın parantez içlerine.
Kalemler tükettim tükenmeyen hasretle..
Her şeyi sana yazdımseni de herşeye
Binlerce kez okudum her gün
bir ilkokul defterinden.
Binlerce kez okudum
seçebilmek için seni
soru işaretlerinden
Seni ezberledim hergün
karmakarış yazılar içinden.
Sana da kendimi yazdım
bana ait harflerle,
farklı alfabelerle..
Herşeyi sana yazdım
Herşeye seni yazdım...
Gözünü açtığında yüzüne vuran güneş, onu bu sabah daha farklı uyandırmıştı sanki...
Bir devinim halinde içinde bir şeyler akıyordu sürekli...
Midesi karıncalanıyor, göğsü şişiyordu...
Ama korksa da bu kıpırtıların üstüne geçemiyordu...
Yataktan kalktığında ayakları yere basmıyordu sanki...
Hedefini bilmeyen birkaç adım attı...
Sonra tekrar yatağa oturdu...
Kıpırdamadan durdu bir süre...
Ama sonra aniden kalktı ve tekrar dolandı...
Perdenin arasından sızan güneşi, daha iyi görmek için pencereye gitti ve güneşe baktı...
“Bana neler oluyor, bu hissettiklerim hiç yaşamadığım tatmadığım bilmediğim duygular...Bu duyguların topraklarına ayağımı hiç basmadım ben...Şimdi bu tanımlayamadığım yer başımı döndürüyor... Havayı tanımlayamıyorum, suyu, ateşi, rüzgarı…”
Çenesine kadar düşen o elmas gibi gözyaşı, onu kendine getirdi...
Eliyle ıslak yüzünü sildi ve gülümsedi camdaki yansımasına...
“İşte bunu tanıyorum,ama bu içimde kalan tek gözyaşı...”
Arkasına döndü...
Sevdiği adamı izledi, izledi, izledi...
Kendini onda kaybedene kadar izledi...
Saçlarını, kirpiklerini, çenesini, boynunu, parmaklarını, tırnaklarını…
İzlerken,onun vücudunda ona duyduğu sevginin içinde kaybolmuştu...
Kendini savaşa hazır hisseden bir komutan edasıyla o adamın yanına gitti...
Bu aşk savaşına hazırdı sanki...
Midesindeki karıncalanmalar artmıştı...
Sevgilisini öptü alnından, sonra o bebek gibi uyuyan gözlerinden...
Sonra dudaklarına küçücük bir buse kondurdu yüreği çağıldayarak... Geri çekildi, elini tutuyordu sevgilisinin...
Uyuyan gözlerine bakıyordu...
Sanki odadaki her şey, duvarlar, ayna, masa onları izliyordu...
Ve konuştu...
“Gitmeliyim sevgilim...”
“Gitmeliyim sevdiğim...”
“Gitmeliyim...”
Elini elinden çekti...
Artık duvarlar,ayna ve masa onları izlemeyi bırakmıştı...
Üstünü giydi...
Aynada kendine baktı...
Eliyle saçını öbür tarafa attı...
Çantasını eline aldı....
Sonra…
Sonra kapıyı açtı ve çıktı...
Eksik olan tek şey,bu defa arkasına bakmamasıydı...
Bilirdi bakarsa gidemeyeceğini...
Bakmadı...
Bildi...
Ve...
Gitti...
Bu hikaye o anda bitti...!