02-10-2008, Saat: 03:34 PM
Bunca özlem taşırken yumruk kadar yüreğimde
ve dilimin ucunda kanatlanmış binlerce söz varken,
LaL oldum...
Gökyüzünü yırtabilecek sözlerim var oysa...
tüm insanlığın kalbinde
arzuladıkları herşey için duydukları umut kadar, çeşit çeşit, renk renk, irili ufaklı umutlarım var sana dair..
Soluk soluğa anlatabileceğim
gözlerim ıslana ıslana haykırıp sonra göğsünde uyuyacağım
binlerce hecem, binlerce hikayem var bize dair..
LaL oldum.
Denize bakıyorum sonra martılar havalanıyor bir yerlerden,
benim de içimde bir umut yükseliyor içimden,
göğsümü yırtıp o gri şehre kadar uzanabilecek bir çoşku
... Bir heyecan bir mutluluk... vazgeçişimle, sessizliğe gömülüyor kalbim...
Cama yapışmış ölü bir sinek gibi kalakalıyorum denizin karşısında...
ya da ağır oturaklı bir bilim adamı gibi bakıyorum kuşlara...
kuşlar bile sürüyle uçuyorlar... diyorum...
Ne az şey biliyorum hakkında...
Bu gizem...
Sesindeki kırıklık...
Her an başını alıp bilmediğim uzak diyarlara uçup gidecek bir birisin
kuşlar gibi...
her an elimden kayacak bir hayal gibi...
Hayal etmenin nesi kötü?
nesi zararlı?
nesi zor ki?
hem ne çıkar örtüşmezse bakışların,
bakışlarında görmeyi umduğum yakınlıkla?
ne çıkar...
ne çıkar gidersen başını alıp?
tek geç kalmaktır benim korkum...
tek bulmadan yitirmek..
Şairin dizelere döktüğü pişmanlık "... çok mu geç seni sevmelerin zamanı?"
Gelmeden dönüşü,
bilmeden yanılgıyı,
bulmadan yitirmeyi düşünüyorum baksana...
Oysa yanyana bile duramadık kahretsin!
Geç kalmak korkum...
LaL oldum, dedim ya...
[SIZE=1]ALINTIDIR[/SIZE]
ve dilimin ucunda kanatlanmış binlerce söz varken,
LaL oldum...
Gökyüzünü yırtabilecek sözlerim var oysa...
tüm insanlığın kalbinde
arzuladıkları herşey için duydukları umut kadar, çeşit çeşit, renk renk, irili ufaklı umutlarım var sana dair..
Soluk soluğa anlatabileceğim
gözlerim ıslana ıslana haykırıp sonra göğsünde uyuyacağım
binlerce hecem, binlerce hikayem var bize dair..
LaL oldum.
Denize bakıyorum sonra martılar havalanıyor bir yerlerden,
benim de içimde bir umut yükseliyor içimden,
göğsümü yırtıp o gri şehre kadar uzanabilecek bir çoşku
... Bir heyecan bir mutluluk... vazgeçişimle, sessizliğe gömülüyor kalbim...
Cama yapışmış ölü bir sinek gibi kalakalıyorum denizin karşısında...
ya da ağır oturaklı bir bilim adamı gibi bakıyorum kuşlara...
kuşlar bile sürüyle uçuyorlar... diyorum...
Ne az şey biliyorum hakkında...
Bu gizem...
Sesindeki kırıklık...
Her an başını alıp bilmediğim uzak diyarlara uçup gidecek bir birisin
kuşlar gibi...
her an elimden kayacak bir hayal gibi...
Hayal etmenin nesi kötü?
nesi zararlı?
nesi zor ki?
hem ne çıkar örtüşmezse bakışların,
bakışlarında görmeyi umduğum yakınlıkla?
ne çıkar...
ne çıkar gidersen başını alıp?
tek geç kalmaktır benim korkum...
tek bulmadan yitirmek..
Şairin dizelere döktüğü pişmanlık "... çok mu geç seni sevmelerin zamanı?"
Gelmeden dönüşü,
bilmeden yanılgıyı,
bulmadan yitirmeyi düşünüyorum baksana...
Oysa yanyana bile duramadık kahretsin!
Geç kalmak korkum...
LaL oldum, dedim ya...
[SIZE=1]ALINTIDIR[/SIZE]