03-12-2008, Saat: 11:11 PM
Büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı, Türk Ulusu’nun bağımsızlık ve özgürlük savaşımını ölümsüzleştiren, Türk Milletini ortak düşünce ve değerler düzleminde buluşturan eşsiz bir yapıttır.
İstiklal Marşı, özlü dizeleriyle Türk Ulusu’nun, yurt ve bayrak sevgisini, özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık tutkusunu en güzel biçimde yansıtmaktadır.
Kurtuluş Savaşı, vatan sevgisini tüm değerlerin üstünde tutan Türk Milletinin, Atatürk önderliğinde, özveriyle başarıya ulaştırdığı, tarihin akışını değiştiren bir kahramanlık destanıdır. Kurtuluş Savaşı ile yalnızca vatan toprakları kurtarılmamış aynı zamanda, yeni özgür ve bağımsız bir devletin, demokratik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri de atılmıştır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e ve cephedeki kahraman askerlerimize zaferler kazandıran şuur, ülkemizi 21. yüzyılın değişen şartlarına hazırlama mücadelemizde bize cesaret ve güç kaynağı olmaktadır.
Yüce bir millet ve onun şanlı mensupları olarak, bayrağımızı dimdik ayakta tutmak ve onu ebediyen dalgalandırmak için, her zaman olduğu gibi bugün de birlik ve beraberlik içerisinde olmamız, vatan toprağı üzerinde oynanan oyunlara karşı son derece uyanık olmamız gerekmektedir.
İstiklal Marşı’nda ortaya konan inanç ve güven, bugün de ihtiyacımız olan manevi atmosferi yansıtmaktadır. İstiklal Marşımızda en veciz şekliyle ifade edilen mesajlar, günümüzde de sadece manevi dünyamızı aydınlatmakla kalmamakta aynı zamanda geleceğimize de ışık tutmaktadır.
İSTİKLAL MARŞININ
KABUL EDİLİŞİ
İstiklal Marşımız, yurdumuzun düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı. Saldırgan düşmana karşı Anadolu’da tutuşan heyecanı koruyacak; ulusal istenci ve inancı canlı tutacak bir marşın hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet (İnönü) Paşa’dan geldi. Milli Eğitim Bakanlığı da bu düşünceyi benimseyip bir yarışma düzenledi. Beğenilen güfte için 500 lira ödül verilecekti. Yarışma için 734 şiir gönderildi. Bir kurulca bunlar titizlikle incelenip 6 tanesi ayrıldı. Ama hiçbiri beğenilmedi; marş olacak değerde bulunmadı. O zaman Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenildi.Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in yardımını istedi.
Hasan Basri Bey bundan sonrasını şöyle anlatıyor:
Akif Bey’in yanımda olduğu bir zaman,elime bir kağıt parçası alarak,onun dikkatini çekecek bir tarzda yazmaya başladım.
- Ne yazıyorsun?
- Marş İstiklal Marşı yazıyorum.
- Yahu sen ne adamsın? Seçilecek şiire para ödülü verileceğini bilmiyor musun? içinde para olan bir işe nasıl katılıyorsun?
- Yarışma kaldırıldı. Seçilecek şiire ne para verilecek, ne de her hangi bir ödül. Anladın mı? Milli Eğitim Bakanı bana güvence verdi.
- Ya, o halde yazalım.
İşte böylece yazılmaya başlanan ve 48 saatte bitirilen İstiklal Marşı, imzasız olarak Milli Eğitim Bakanlığının seçici kuruluna sunuldu. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, daha önce seçilen 6 şiirle birlikte yeni şiiri Ordu Komutanlarına gönderdi. Onlardan, şiirlerin askerlere okunmasını, beğenilenleri sıralamalarını istedi. Komutanlar, kısa sürede sonucu bildirdiler: Hepsi de Mehmet Akif’in şiirini birinci sıraya almıştı. Bundan sonraki iş, İstiklal Marşı’nın T.B.M.M’ne getirip kabul ettirmekti. Marş, ilk olarak Meclis’in 1 Mart 1921 günü yaptığı ikinci oturumunda ele alındı. Başkan Mustafa Kemal’in söz vermesi üzerine Hamdullah Suphi kürsüye gelerek, sık sık alkışlarla kesilen şiiri okudu ve son seçimin Meclis’e ait olduğunu söyledi. O gün oylama yapılmadı. Şiirle ilgili konuşmalar ve oylama, Meclis’in 12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda yapıldı. Bazı milletvekilleri, bir komisyon kurularak şiirin yeniden incelenmesini, bazıları da hemen görülüp karara bağlanmasını istediler. Uzunca tartışmalardan sonra, şiirin kabulü için verilen 6 önerge benimsendi ve İstiklal Marşı çoğunlukla kabul edildi.
Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930 da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922 de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu. Marşın armonilenmesini Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yaptı. İlk iki dörtlük İSTİKLÂL MARŞI’nın güftesi olarak söylenir.
ATATÜRK VE İSTİKLAL MARŞI
Marşın bestelenmesi için, Ankara’da bir komisyon kurulmuş, bestelenecek mısraları seçilerek ilân edilmişti.
Komisyonun çalışmalarını yakından takip eden ATATÜRK, bu seçimi uygun bulmamıştı. İstiklâl Marşının uzun olmasında mutabakatını söyleyerek okunduğu ve çalındığı zaman, herkesin uzun uzun ayakta tutulmamasının elbette doğru olmadığı, ancak Marşın İstiklâl davamızı anlatışı cihetinden, büyük mânası olan, bilhassa şu mısralarının marştan çıkarılmasının doğru olmadığını söylemiştir.
Hakkıdır hür yaş**ış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl
ATATÜRK:
- Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim vecizeler, işte bunlardır, demiştir.
Cumhuriyetin 15. yıl şenlikleri yapılırken, takatsiz yattığı Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gelen bir vapur dolusu gençlik, İstiklâl Marşını söylüyordu. ATATÜRK, büyük bir içtenlikle dinlemiş ve hazin hazin gülümseyerek:
- Beni çağırıyorlar, seviniyorlar, sevinecekler tabii, sevinmek de haklıdırlar, onbeş yıl Cumhuriyet... Bu sevinilecek neticedir, demiştir.
12 Mart 1921’de kabul edilen İstiklal Marşı’nın yerini, bugüne kadar yazılmış ve bundan sonra yazılacak hiçbir marş tutamayacaktır. İstiklal Marşı’nın rüçhaniyeti onun yazıldığı dönemden ve yazarından geliyor. Ne bir İstiklal Savaşı daha yaşayabiliriz, ne de bir Mehmed Akif bulabiliriz. Zaten Akif de böyle bir marşın bir daha yazılmasını Allah’ın nasip etmemesini söylemektedir.
Bizim tarihten gelen çok büyük değerlerimiz var. Millet olarak zor dönemlerde biraraya gelmek, bütünleşmek ve korkmadan yılmadan özgürlüğümüzü korumak için yaptığımız destansı kahramanlıklar var. İstiklal Marşı bize tarih boyunca her zaman Türk varlığını, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü, çağdaş medeniyete ulaşacağımızı adeta emreden, bunun gereğini yapmamızı söyleyen bir şiirdir. Dolayısıyla İstiklal Marşı’mızı, bu anlamıyla, bu içeriğiyle yaşatmamız gerekiyor.
Bayrağımızın sonsuza kadar dalgalanması dileğiyle, İstiklal Marşımızı kahraman şehitlerimize ve Türk milletine armağan eden büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u saygı ile anıyorum.
[YT]65_S-5GB_aw&feature=related[/YT]
İstiklal Marşı, özlü dizeleriyle Türk Ulusu’nun, yurt ve bayrak sevgisini, özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık tutkusunu en güzel biçimde yansıtmaktadır.
Kurtuluş Savaşı, vatan sevgisini tüm değerlerin üstünde tutan Türk Milletinin, Atatürk önderliğinde, özveriyle başarıya ulaştırdığı, tarihin akışını değiştiren bir kahramanlık destanıdır. Kurtuluş Savaşı ile yalnızca vatan toprakları kurtarılmamış aynı zamanda, yeni özgür ve bağımsız bir devletin, demokratik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri de atılmıştır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e ve cephedeki kahraman askerlerimize zaferler kazandıran şuur, ülkemizi 21. yüzyılın değişen şartlarına hazırlama mücadelemizde bize cesaret ve güç kaynağı olmaktadır.
Yüce bir millet ve onun şanlı mensupları olarak, bayrağımızı dimdik ayakta tutmak ve onu ebediyen dalgalandırmak için, her zaman olduğu gibi bugün de birlik ve beraberlik içerisinde olmamız, vatan toprağı üzerinde oynanan oyunlara karşı son derece uyanık olmamız gerekmektedir.
İstiklal Marşı’nda ortaya konan inanç ve güven, bugün de ihtiyacımız olan manevi atmosferi yansıtmaktadır. İstiklal Marşımızda en veciz şekliyle ifade edilen mesajlar, günümüzde de sadece manevi dünyamızı aydınlatmakla kalmamakta aynı zamanda geleceğimize de ışık tutmaktadır.
İSTİKLAL MARŞININ
KABUL EDİLİŞİ
İstiklal Marşımız, yurdumuzun düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı. Saldırgan düşmana karşı Anadolu’da tutuşan heyecanı koruyacak; ulusal istenci ve inancı canlı tutacak bir marşın hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet (İnönü) Paşa’dan geldi. Milli Eğitim Bakanlığı da bu düşünceyi benimseyip bir yarışma düzenledi. Beğenilen güfte için 500 lira ödül verilecekti. Yarışma için 734 şiir gönderildi. Bir kurulca bunlar titizlikle incelenip 6 tanesi ayrıldı. Ama hiçbiri beğenilmedi; marş olacak değerde bulunmadı. O zaman Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenildi.Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in yardımını istedi.
Hasan Basri Bey bundan sonrasını şöyle anlatıyor:
Akif Bey’in yanımda olduğu bir zaman,elime bir kağıt parçası alarak,onun dikkatini çekecek bir tarzda yazmaya başladım.
- Ne yazıyorsun?
- Marş İstiklal Marşı yazıyorum.
- Yahu sen ne adamsın? Seçilecek şiire para ödülü verileceğini bilmiyor musun? içinde para olan bir işe nasıl katılıyorsun?
- Yarışma kaldırıldı. Seçilecek şiire ne para verilecek, ne de her hangi bir ödül. Anladın mı? Milli Eğitim Bakanı bana güvence verdi.
- Ya, o halde yazalım.
İşte böylece yazılmaya başlanan ve 48 saatte bitirilen İstiklal Marşı, imzasız olarak Milli Eğitim Bakanlığının seçici kuruluna sunuldu. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, daha önce seçilen 6 şiirle birlikte yeni şiiri Ordu Komutanlarına gönderdi. Onlardan, şiirlerin askerlere okunmasını, beğenilenleri sıralamalarını istedi. Komutanlar, kısa sürede sonucu bildirdiler: Hepsi de Mehmet Akif’in şiirini birinci sıraya almıştı. Bundan sonraki iş, İstiklal Marşı’nın T.B.M.M’ne getirip kabul ettirmekti. Marş, ilk olarak Meclis’in 1 Mart 1921 günü yaptığı ikinci oturumunda ele alındı. Başkan Mustafa Kemal’in söz vermesi üzerine Hamdullah Suphi kürsüye gelerek, sık sık alkışlarla kesilen şiiri okudu ve son seçimin Meclis’e ait olduğunu söyledi. O gün oylama yapılmadı. Şiirle ilgili konuşmalar ve oylama, Meclis’in 12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda yapıldı. Bazı milletvekilleri, bir komisyon kurularak şiirin yeniden incelenmesini, bazıları da hemen görülüp karara bağlanmasını istediler. Uzunca tartışmalardan sonra, şiirin kabulü için verilen 6 önerge benimsendi ve İstiklal Marşı çoğunlukla kabul edildi.
Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930 da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922 de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu. Marşın armonilenmesini Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yaptı. İlk iki dörtlük İSTİKLÂL MARŞI’nın güftesi olarak söylenir.
ATATÜRK VE İSTİKLAL MARŞI
Marşın bestelenmesi için, Ankara’da bir komisyon kurulmuş, bestelenecek mısraları seçilerek ilân edilmişti.
Komisyonun çalışmalarını yakından takip eden ATATÜRK, bu seçimi uygun bulmamıştı. İstiklâl Marşının uzun olmasında mutabakatını söyleyerek okunduğu ve çalındığı zaman, herkesin uzun uzun ayakta tutulmamasının elbette doğru olmadığı, ancak Marşın İstiklâl davamızı anlatışı cihetinden, büyük mânası olan, bilhassa şu mısralarının marştan çıkarılmasının doğru olmadığını söylemiştir.
Hakkıdır hür yaş**ış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl
ATATÜRK:
- Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim vecizeler, işte bunlardır, demiştir.
Cumhuriyetin 15. yıl şenlikleri yapılırken, takatsiz yattığı Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gelen bir vapur dolusu gençlik, İstiklâl Marşını söylüyordu. ATATÜRK, büyük bir içtenlikle dinlemiş ve hazin hazin gülümseyerek:
- Beni çağırıyorlar, seviniyorlar, sevinecekler tabii, sevinmek de haklıdırlar, onbeş yıl Cumhuriyet... Bu sevinilecek neticedir, demiştir.
12 Mart 1921’de kabul edilen İstiklal Marşı’nın yerini, bugüne kadar yazılmış ve bundan sonra yazılacak hiçbir marş tutamayacaktır. İstiklal Marşı’nın rüçhaniyeti onun yazıldığı dönemden ve yazarından geliyor. Ne bir İstiklal Savaşı daha yaşayabiliriz, ne de bir Mehmed Akif bulabiliriz. Zaten Akif de böyle bir marşın bir daha yazılmasını Allah’ın nasip etmemesini söylemektedir.
Bizim tarihten gelen çok büyük değerlerimiz var. Millet olarak zor dönemlerde biraraya gelmek, bütünleşmek ve korkmadan yılmadan özgürlüğümüzü korumak için yaptığımız destansı kahramanlıklar var. İstiklal Marşı bize tarih boyunca her zaman Türk varlığını, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü, çağdaş medeniyete ulaşacağımızı adeta emreden, bunun gereğini yapmamızı söyleyen bir şiirdir. Dolayısıyla İstiklal Marşı’mızı, bu anlamıyla, bu içeriğiyle yaşatmamız gerekiyor.
Bayrağımızın sonsuza kadar dalgalanması dileğiyle, İstiklal Marşımızı kahraman şehitlerimize ve Türk milletine armağan eden büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u saygı ile anıyorum.
[YT]65_S-5GB_aw&feature=related[/YT]