03-19-2008, Saat: 11:16 PM
Aşkla ilgili herşey
anlamını senle yitirdi.
Çünkü sen gittin.
.....dün
Dün başka bir şehrin kokusunda denizi soludum özlemle. Ay denizin tepesindeydi. Bıraksalardı, kalsaydım kayalıkların başında. Dalgaların karşısında, bütün dünya sırtımın arkasında.
Dün, bugün, yarın. Aslında ne zaman? Zaman ne? Zamanımız ömrümüz kadar ancak. Yaşımızsa yaşamışlığımızdan daha az.
Yoktun! Hüzün şarkıları vardı dilimde, düşlerimde. Gül bahçelerinin kokusu sinmişti uykularıma bilmezsin. Bir cümle değil ki aşklar, bir satır değil ki duygular. Düşlerim kadar uzun olamaz ki bütün yazdıklarım, yazılanlar. Umutlarım kadar büyük olmalı sevgilerim. Yazık şeyler, boş inançlar, duyarsızlık. Hiç kimse değil herkes. Ama birşey, tek bir şey için; Yaşamak mümkünken yaşamak için.
Düzgün alıntıları var kararsız yaratmaların hayatımızda. Eğri birşey var aralarında, isteksizlik gibi, yılmışlık gibi. Bezgin bir görüntü var yüzümde savaşıyor da yeniliyor gibi.
O, benim! Yüzüm aydınlatıyor gerçekleri. Bir denemeydi yalnızca. Bir yaz sıcağı denemesi. Olası bütün özgürlüklerle sarılmak güneşe. Sahip olduğum bütün yalnızlıklarla, yalnız kalmak o uzak deniz şehrinde. Bir uzaklaşmak çabası kendimce. Bir boşluğu dolu dolu yaşamak .
Sözcükler maviye boyandı uzaklarda, özlemler martılara yüklendi. Orası denizdi. Bir satır öncesiydi. Hiçbirşey eskisi olamazdı!.. Olmamalıydı. Varlığını hissettiğin ama yaşayamadığın duyumsamalar vardır. Aslında gerçektir, aslında yaşanasıdır, aslında senindir. Ama buna hazır değilsindir bütünüyle. \"Bu bir başlangıç olmalı\" diye düşündüğün şey ne kadar somutsa, sen de o kadar soyutsundur. Seni gerçekten rahatsız edense; bir sebep bulamayışındır davranışlarına.
Belki sebep oradaydı, yalnızca sen göremiyordun. Bir isimdi belki, bir geçmişti, geçmişindi, öncendi; düşünmekten korktuğun. Tekrar yaşamaya cesaret edemediğin bir süreçti.
Bekledin öylece ve beklemeye aldığın diğer herşey vardı bir yanda, ben gibi. Ve aslında nedir olması gereken, yapman gereken bilmeden.
Dünyanın en tepesinde ve yalnız olmayı düşleyerek bakıyorum güneşe. Yalnızca bir bakış uzaklığında mavi. Suda mavi, havada mavi. Gördüğüm ve düşündüğüm herşey biraz mavi.
Sessizliği çözen dalga sesinde uyanıyor gerçekler uykusundan. Bu umutsuzluk: Gerekçesiz geç kalması yaşamın anlamının...
Kapalı kapıların ardında kaldı yürekler
Yazamadı şiirini, söyleyemedi şarkısını sözcükler.
Siz, geniş zamanlar umuyordunuz,
çirkindi dar vakitte bir sevgiyi söylemek.
Ama hep dardı vakitleriniz,
çünkü yüreğiniz dardı sizin.
Bana hiç sevmediğinizi söyleyin...
Ve sen, çocuk düşleriyle yarattığım sevgili, yalnızlığı seçiyorsun belki zorlayarak kendini. Gidip de bir daha dönmediğindir, ardında kalan. Sırasız yaşadığın bütün o sevgiler boşluklarını tamamlayacak hayatının. Oysa koparıp almalıydın kendini bütün o yanılgılardan.
Hiç konuşamadıklarımızı yazıyorum şimdi. Gidiyordun. Gidiyordun zaten. Gidiyordun sen. Hiç yaşamadıklarımızla gidiyordun. Hep yapmayı isteyip de yapamadıklarımızla. Daima ertelediğin herşeyle birlikte gidiyordun.
Seni değil kendimi son kez uğurluyordum. Giden bendim aslında. Sen kaldın. Sen hep o sende kaldın çünkü. Bütün çelişkilerinde, bütün korkularında kaldın.
Çok zaman geçmedi. Yalnız kaldı, konuşamadı, içine döndü bir çiçek. \"Boşuna bir bekleyiş.\" dedi bütün dünya, inanmadı. \"Anlayacak\" dedi. \"Anlamalı sevginin gücünü.\"
İzleri bile kalmadı seninleliğin. Hevesleri yok ettin ya, umutsuz kaldı gözler, ağlayamadı bile.. Yokluğunla bitti sözcükler. Sen gittin.
Aynı sonların devamında aynı başlangıçları yaşamamak için öğrenmeliydin bazı şeyleri.
Birgün kendi gökyüzüne bakarken, hatırlayacak mısın söylediklerimi? \"Sevmek yürek ister. Sevgi yüreğini ister, vermelisin. Sevgiye yüreğini vermelisin!\"
Yarın uyanacağın yeni gün, yeni biri olmayacaksın. Ne yazık, dünya da aynı dünya olacak. Değişebilecek tek şey yaşama bakışın olabilir. İyimserliğin ve kötümserliğin çok ince bir çizgide ayrılıyor birbirinden. Bu içindeki sevgi çokluğuna bağlı. Mutlu yada mutsuz olabilirsin. Yaşamının anlamı kendi içinde saklı, aramaya hazır mısın? Aramayı ister misin? Sen ne kadar sensin, bu ne kadar senin yaşamın? Gördüğüm sensin. Ya göremediğim sen? Bulmaya çabaladığım fakat bulamadığım sen... Ulaşamadığım sen...
Çok şeyi göze almıştım oysa. Yıkıntıların ardından yine yeni bir savaşı bile. Sen de savaşlardan geliyordun çünkü. Yaraların vardı, anlıyordum. Olabilirdi, yapabilirdik. Korkmasaydın, vazgeçmeseydin.
Bugün sana bunları yazarken düşündüklerim, düşlediklerimin yarısı bile değil. İzin verseydin.. Paylaşabilseydim. Anlatabilseydin. Dinleseydim. Söyleseydin!.. Söyleyebilseydin..
\"Umut ettiğim kadar olabilir miydi\" diye düşündüğümde, bir neden bulamıyorum. Ve sen ayrıntıları nasıl gözardı edebildin vazgeçerken? Yaşadıklarımı, düşündüklerimi, ben kadar yakın hissederek paylaştım seninle. Belki alışık olmadığın kadar güvenerek. İçimden geldiği gibi, öylece. Ne yapayım ben böyleyim. Bu hataysa eğer, daha önce de aynı hatayı yapmıştım. Keşke anlasaydın... Sevgiyi bu kadar kolay harcayamam ki.
Bir uzun yolun ortasında, kendi doğrularımdan yada yanlışlarımdan vazgeçmeyi düşünerek gitmiştim sana. Ya sen bana gelmeyi başarabildin mi? Kendinle hesaplaşmaların vardı: Kabullenemeyişler, zorlamalar, geriye dönüşler, dönemeyişler... Bir gelecek endişesi taşıyordu korkuların pişmanlık duymamak için. Peki ya kaybetmek korkusu yok muydu içinde? Kendi kendinden kaçıyordun. Kendi sevgilerinden. Sevgi sadakat ister, ona sadık kalmalıydın.
Yarın bunları hiç düşünmeden yaşıyorken, bütün gerçekliğin yığılacak üstüne, belki hiç anlamayacaksın neden bittiğini. Buna izin vermeyecek etrafına ördüğün duvar. Dün de o duvar vardı, yarın da olacak. Sen onu yıkmadığın sürece, o seni gizleyecek ardında.
Dün ardarda yaşadığımız yanlışlar için geçmişi yargıladıysak eğer, bugün de aynısını dün için yapacaktık. Bu yüzdendi, bugünü doğru yaşamak çabası. Bu yüzdendi, seslenişim. Bu yüzdendi, sessizce gitmeyişim...
Yıldızları gördüm denizin hemen üzerinde. Yanyanayken, binlerce kilometre uzaklardı birbirlerine. Gözlerimde aç bir tebessüm, bir kez daha yanıldığımı gördüm yalnızlığımda. Boşuna bir çaba gördüm umutsuzluğunda. Sende ben, geçmişimi gördüm, dünü gördüm.. Dün sen o geçmişe gömüldün.
anlamını senle yitirdi.
Çünkü sen gittin.
.....dün
Dün başka bir şehrin kokusunda denizi soludum özlemle. Ay denizin tepesindeydi. Bıraksalardı, kalsaydım kayalıkların başında. Dalgaların karşısında, bütün dünya sırtımın arkasında.
Dün, bugün, yarın. Aslında ne zaman? Zaman ne? Zamanımız ömrümüz kadar ancak. Yaşımızsa yaşamışlığımızdan daha az.
Yoktun! Hüzün şarkıları vardı dilimde, düşlerimde. Gül bahçelerinin kokusu sinmişti uykularıma bilmezsin. Bir cümle değil ki aşklar, bir satır değil ki duygular. Düşlerim kadar uzun olamaz ki bütün yazdıklarım, yazılanlar. Umutlarım kadar büyük olmalı sevgilerim. Yazık şeyler, boş inançlar, duyarsızlık. Hiç kimse değil herkes. Ama birşey, tek bir şey için; Yaşamak mümkünken yaşamak için.
Düzgün alıntıları var kararsız yaratmaların hayatımızda. Eğri birşey var aralarında, isteksizlik gibi, yılmışlık gibi. Bezgin bir görüntü var yüzümde savaşıyor da yeniliyor gibi.
O, benim! Yüzüm aydınlatıyor gerçekleri. Bir denemeydi yalnızca. Bir yaz sıcağı denemesi. Olası bütün özgürlüklerle sarılmak güneşe. Sahip olduğum bütün yalnızlıklarla, yalnız kalmak o uzak deniz şehrinde. Bir uzaklaşmak çabası kendimce. Bir boşluğu dolu dolu yaşamak .
Sözcükler maviye boyandı uzaklarda, özlemler martılara yüklendi. Orası denizdi. Bir satır öncesiydi. Hiçbirşey eskisi olamazdı!.. Olmamalıydı. Varlığını hissettiğin ama yaşayamadığın duyumsamalar vardır. Aslında gerçektir, aslında yaşanasıdır, aslında senindir. Ama buna hazır değilsindir bütünüyle. \"Bu bir başlangıç olmalı\" diye düşündüğün şey ne kadar somutsa, sen de o kadar soyutsundur. Seni gerçekten rahatsız edense; bir sebep bulamayışındır davranışlarına.
Belki sebep oradaydı, yalnızca sen göremiyordun. Bir isimdi belki, bir geçmişti, geçmişindi, öncendi; düşünmekten korktuğun. Tekrar yaşamaya cesaret edemediğin bir süreçti.
Bekledin öylece ve beklemeye aldığın diğer herşey vardı bir yanda, ben gibi. Ve aslında nedir olması gereken, yapman gereken bilmeden.
Dünyanın en tepesinde ve yalnız olmayı düşleyerek bakıyorum güneşe. Yalnızca bir bakış uzaklığında mavi. Suda mavi, havada mavi. Gördüğüm ve düşündüğüm herşey biraz mavi.
Sessizliği çözen dalga sesinde uyanıyor gerçekler uykusundan. Bu umutsuzluk: Gerekçesiz geç kalması yaşamın anlamının...
Kapalı kapıların ardında kaldı yürekler
Yazamadı şiirini, söyleyemedi şarkısını sözcükler.
Siz, geniş zamanlar umuyordunuz,
çirkindi dar vakitte bir sevgiyi söylemek.
Ama hep dardı vakitleriniz,
çünkü yüreğiniz dardı sizin.
Bana hiç sevmediğinizi söyleyin...
Ve sen, çocuk düşleriyle yarattığım sevgili, yalnızlığı seçiyorsun belki zorlayarak kendini. Gidip de bir daha dönmediğindir, ardında kalan. Sırasız yaşadığın bütün o sevgiler boşluklarını tamamlayacak hayatının. Oysa koparıp almalıydın kendini bütün o yanılgılardan.
Hiç konuşamadıklarımızı yazıyorum şimdi. Gidiyordun. Gidiyordun zaten. Gidiyordun sen. Hiç yaşamadıklarımızla gidiyordun. Hep yapmayı isteyip de yapamadıklarımızla. Daima ertelediğin herşeyle birlikte gidiyordun.
Seni değil kendimi son kez uğurluyordum. Giden bendim aslında. Sen kaldın. Sen hep o sende kaldın çünkü. Bütün çelişkilerinde, bütün korkularında kaldın.
Çok zaman geçmedi. Yalnız kaldı, konuşamadı, içine döndü bir çiçek. \"Boşuna bir bekleyiş.\" dedi bütün dünya, inanmadı. \"Anlayacak\" dedi. \"Anlamalı sevginin gücünü.\"
İzleri bile kalmadı seninleliğin. Hevesleri yok ettin ya, umutsuz kaldı gözler, ağlayamadı bile.. Yokluğunla bitti sözcükler. Sen gittin.
Aynı sonların devamında aynı başlangıçları yaşamamak için öğrenmeliydin bazı şeyleri.
Birgün kendi gökyüzüne bakarken, hatırlayacak mısın söylediklerimi? \"Sevmek yürek ister. Sevgi yüreğini ister, vermelisin. Sevgiye yüreğini vermelisin!\"
Yarın uyanacağın yeni gün, yeni biri olmayacaksın. Ne yazık, dünya da aynı dünya olacak. Değişebilecek tek şey yaşama bakışın olabilir. İyimserliğin ve kötümserliğin çok ince bir çizgide ayrılıyor birbirinden. Bu içindeki sevgi çokluğuna bağlı. Mutlu yada mutsuz olabilirsin. Yaşamının anlamı kendi içinde saklı, aramaya hazır mısın? Aramayı ister misin? Sen ne kadar sensin, bu ne kadar senin yaşamın? Gördüğüm sensin. Ya göremediğim sen? Bulmaya çabaladığım fakat bulamadığım sen... Ulaşamadığım sen...
Çok şeyi göze almıştım oysa. Yıkıntıların ardından yine yeni bir savaşı bile. Sen de savaşlardan geliyordun çünkü. Yaraların vardı, anlıyordum. Olabilirdi, yapabilirdik. Korkmasaydın, vazgeçmeseydin.
Bugün sana bunları yazarken düşündüklerim, düşlediklerimin yarısı bile değil. İzin verseydin.. Paylaşabilseydim. Anlatabilseydin. Dinleseydim. Söyleseydin!.. Söyleyebilseydin..
\"Umut ettiğim kadar olabilir miydi\" diye düşündüğümde, bir neden bulamıyorum. Ve sen ayrıntıları nasıl gözardı edebildin vazgeçerken? Yaşadıklarımı, düşündüklerimi, ben kadar yakın hissederek paylaştım seninle. Belki alışık olmadığın kadar güvenerek. İçimden geldiği gibi, öylece. Ne yapayım ben böyleyim. Bu hataysa eğer, daha önce de aynı hatayı yapmıştım. Keşke anlasaydın... Sevgiyi bu kadar kolay harcayamam ki.
Bir uzun yolun ortasında, kendi doğrularımdan yada yanlışlarımdan vazgeçmeyi düşünerek gitmiştim sana. Ya sen bana gelmeyi başarabildin mi? Kendinle hesaplaşmaların vardı: Kabullenemeyişler, zorlamalar, geriye dönüşler, dönemeyişler... Bir gelecek endişesi taşıyordu korkuların pişmanlık duymamak için. Peki ya kaybetmek korkusu yok muydu içinde? Kendi kendinden kaçıyordun. Kendi sevgilerinden. Sevgi sadakat ister, ona sadık kalmalıydın.
Yarın bunları hiç düşünmeden yaşıyorken, bütün gerçekliğin yığılacak üstüne, belki hiç anlamayacaksın neden bittiğini. Buna izin vermeyecek etrafına ördüğün duvar. Dün de o duvar vardı, yarın da olacak. Sen onu yıkmadığın sürece, o seni gizleyecek ardında.
Dün ardarda yaşadığımız yanlışlar için geçmişi yargıladıysak eğer, bugün de aynısını dün için yapacaktık. Bu yüzdendi, bugünü doğru yaşamak çabası. Bu yüzdendi, seslenişim. Bu yüzdendi, sessizce gitmeyişim...
Yıldızları gördüm denizin hemen üzerinde. Yanyanayken, binlerce kilometre uzaklardı birbirlerine. Gözlerimde aç bir tebessüm, bir kez daha yanıldığımı gördüm yalnızlığımda. Boşuna bir çaba gördüm umutsuzluğunda. Sende ben, geçmişimi gördüm, dünü gördüm.. Dün sen o geçmişe gömüldün.