03-20-2008, Saat: 04:13 AM
sen bir korkaksın diyorum sana,en büyük korkudan kaçıyorsun diyorum,kendinden!başka korkular uğramış sana diyorum,oysa seni başlatan da sensin,durduranda sen diyorum...yalnız kendinden korkmalısın diyorum,en çok kendinden,yalnız kendinden.....
işte aklımın takıldığı bu son noktada,çalan bütün telefonlara sunulan bütün sevgilere,ilgilere,benim adıma verilen kararlara ve gecenin düşlerine bütün kepenklerini kapamış olan ben,tek bir sevinci bekliyorum hala;seni!yarın bekler miyim bilmiyorum,bilmiyorum hiç,şimdiyi biliyorum şimdiyi,seni,içimin sevincini bekliyorum.beni keskin dişlerinin arasından uzayan helezonlarıyla kıskıvrak benden alıp öteye götüren ve bir iç ezgisiyle başımı döndüren o noktada;işte böyle seni özleyen ben,inatla hayata büsbütün susuyorum!sen gelmelisin,sen aramalısın beni,sen;bütün kalabalığın karşısına tek başına çıkması gereken istediğim sen!içimdeki en büyük ad sen!dindirecek olanda sen!bunun dışında hiç bir şey geri veremez bana sevinci;tam şimdi veremez,bu noktada veremez,istemem!kendimi tecrit etmelerime aldanmıyorum hiç,bu benim isteğim,bana bu kadar geçerli.
bir insanın içinin bilinmeyenleri hep keşfedilmeye aittir,kendine değil,ne kadar hazır olursa olsun-asla bilmez hazır olduğunu-birisinin o topraklara ayak basması gerekir,bütün o kendini arayışlar bu ilk fetihlerden sonra gelir...tıpkı,yeni bulunmuş bir adanın adının konmasının yetmeyip haritasının da çizilmesi gerektiği,daha sonrasında topraklarındaki onca cevherin,ürünün,suyun ve sırrın durmaksızın araştırılması gibi....
benim hayatın atlaslarında yeraltı haritamın sınırlarının değişmeside seninle başladı.yaşama sunduğun madenlerimi bereketli,zengin ve övgüye değer bulan bütün o diğer insanların bana farkettiremedikleri içimdeki o diğerler,keşfedilmemişler,bu fetih sonrası,benimle birlikte kıpırdanmaya başladı,hayır seninle değil,benimle birlikte,onca yıl hayatı çok rahat götürmeme yeten bütün varlarımla,kendimde hiçbir yenilik aramadan,kendi ambarlarımdan hayatımı yiyip tüketmeye koşullanmış olan ben,nadasa bırakılmış topraklar gibi bereketlenen ve hayatın kabaran göğsü oluveren ben,kendi kaşifime,sana açtım kollarımı..işte bu yüzden bir rastlantı değildin sen!benim kaşifliğimde aynı anda başladı ve onca ayrıntının içinde senden ışıldayan yıldızları topladım,göktaşlarını buldum,seni en uzaklara koyup en yakınlarıma alırken yaşadığım onca gelgitlerde yepyeni bir gezegen oldum,dünyadan koptum...ışık hızları sen,ses hızları ben!sen bana durdun,ben sana dönüp durdum!ben sana durdum,sen bana dönüp durdun,işte bu yüzden,hiç yaşanmamış,hiç bilinmeyen ve birlikte keşfettiğimiz hazların mutluluğunu yaşadık biz,kendi benlerimizle!
işte aklımın takıldığı bu son noktada,çalan bütün telefonlara sunulan bütün sevgilere,ilgilere,benim adıma verilen kararlara ve gecenin düşlerine bütün kepenklerini kapamış olan ben,tek bir sevinci bekliyorum hala;seni!yarın bekler miyim bilmiyorum,bilmiyorum hiç,şimdiyi biliyorum şimdiyi,seni,içimin sevincini bekliyorum.beni keskin dişlerinin arasından uzayan helezonlarıyla kıskıvrak benden alıp öteye götüren ve bir iç ezgisiyle başımı döndüren o noktada;işte böyle seni özleyen ben,inatla hayata büsbütün susuyorum!sen gelmelisin,sen aramalısın beni,sen;bütün kalabalığın karşısına tek başına çıkması gereken istediğim sen!içimdeki en büyük ad sen!dindirecek olanda sen!bunun dışında hiç bir şey geri veremez bana sevinci;tam şimdi veremez,bu noktada veremez,istemem!kendimi tecrit etmelerime aldanmıyorum hiç,bu benim isteğim,bana bu kadar geçerli.
bir insanın içinin bilinmeyenleri hep keşfedilmeye aittir,kendine değil,ne kadar hazır olursa olsun-asla bilmez hazır olduğunu-birisinin o topraklara ayak basması gerekir,bütün o kendini arayışlar bu ilk fetihlerden sonra gelir...tıpkı,yeni bulunmuş bir adanın adının konmasının yetmeyip haritasının da çizilmesi gerektiği,daha sonrasında topraklarındaki onca cevherin,ürünün,suyun ve sırrın durmaksızın araştırılması gibi....
benim hayatın atlaslarında yeraltı haritamın sınırlarının değişmeside seninle başladı.yaşama sunduğun madenlerimi bereketli,zengin ve övgüye değer bulan bütün o diğer insanların bana farkettiremedikleri içimdeki o diğerler,keşfedilmemişler,bu fetih sonrası,benimle birlikte kıpırdanmaya başladı,hayır seninle değil,benimle birlikte,onca yıl hayatı çok rahat götürmeme yeten bütün varlarımla,kendimde hiçbir yenilik aramadan,kendi ambarlarımdan hayatımı yiyip tüketmeye koşullanmış olan ben,nadasa bırakılmış topraklar gibi bereketlenen ve hayatın kabaran göğsü oluveren ben,kendi kaşifime,sana açtım kollarımı..işte bu yüzden bir rastlantı değildin sen!benim kaşifliğimde aynı anda başladı ve onca ayrıntının içinde senden ışıldayan yıldızları topladım,göktaşlarını buldum,seni en uzaklara koyup en yakınlarıma alırken yaşadığım onca gelgitlerde yepyeni bir gezegen oldum,dünyadan koptum...ışık hızları sen,ses hızları ben!sen bana durdun,ben sana dönüp durdum!ben sana durdum,sen bana dönüp durdun,işte bu yüzden,hiç yaşanmamış,hiç bilinmeyen ve birlikte keşfettiğimiz hazların mutluluğunu yaşadık biz,kendi benlerimizle!