:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: H@y@l........
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
7586769ap9.jpg
Her şeyi bırakıyorum. Sen olmasan da yaşatıyorum, başarabiliyorum. Senin sensizliğini dolduruyorum, bitiriyorum. Sen olmasan da yaşıyorum işte.

Her şeyin en güzelini, en değerlisini yaşamaya hep varım diyorum, yaşayamıyorum. Neden bu acı, neden bu yok oluşun sırrı. Uzaklara gitmek istiyorum. Seni sensiz yaşamak, ölmek, düşünmemek istiyorum. Senin içinde ölüp gittiğim günden beri yüzüm gülümsemeye muhtaç. Hala gelmeyen senin yüzünü unutuyorum. Unutmak belki yetmiyor ama ben artık ölüyorum. Sevmek, karşılık beklemeden sevmek ne güzelmiş. İçinde daha çok özlem var, sevgi var, yürek var. Hepsini içine koyup var oluyoruz. Yok, olduğumuzu söyleyemiyoruz.

Yaşıyorum işte, yaşamak denirse buna. Seni senden sonra sevmek ne güzelmiş. Gitmişken daha çok sevdiğimi anlamak ne güzelmiş. Sen gittiğinden beri özlüyorum seni, sensizliği, sonsuzluğu. Var oluşun aklımda ama yok oluşun hiç gitmiyor. Başaracağım diye söz vermiştim ya başaramıyorum işte.
Bekliyorum senin yokluğunu, sevgili. Senin farklı oluşunu görerek ve isteyerek seviyorum, sevgili. Doğum günün olduğunu biliyorum, sevgili. Doğum günün kutlu olsun diyemediğim için sevgili, seni daha çok seviyorum.

Sevmek çoğu zaman alışkanlıkmış ve ben sana daha çok alışıyorum. Çoğu zaman sevip bekliyorum. Gelmen benim için en büyük mutluluk olacak ama sevmen; yeniden bir ayrılık. Senin yanındayken de seviyorum, sevgili. Nedense hep haykırdım sevdiğimi ama o kadar büyük ve sağlam bir duvar vardı ki iyi bir yalıtım yapılmıştı. Sesim diğer tarafa, sana gitmiyor. Sana sarıldığım gibi yokluğunda da, boşluğunda da sarılmak istiyorum. Çünkü seni onlardan daha çok seviyorum ama sen sevmek zorunda değilsin. Tek başına da bir sevgiyi alırsın, yaşarsın, bitirirsin ve sonrada dersin ki ben ne çok sevdim, sen neden terk ettin. Dön demelerin başlar, dayanamıyorum, ağlıyorum, üzülüyorum. Döndüğünde gittiğini anladım ama yokluğunda hiç, hiç hiç bir şey anlayamadım. Çünkü yaşamıyordum, insanın kalbi gitmişse durur ve çarpmaz. Senden sonra hiç sevdiğim olmadı ve senden öncede olmayacak. Kış bittimi, bir sonbahar havası geliyor. Ben bu havada üşüyorum ama senin yokluğuna sarılıp ışınmak istiyorum. Beni nasıl yalnız başıma bıraktıysan sen, giden sen, gelecek olanda sen olacaksın. Seni o kadar çok sevdim ki kaybedemedim. Ya sen benden git ya da gitme. Sevdim seni unutmayacak, unutamayacak kadar çok sevdim.

Gel ve bu hasret dinsin. Ne kadar çok üzüldüysen sevgili, seninle yaşıyorum. Hani insanı yaşatan bir yudum sevgidir ya, ben sensiz bir yudum suda boğuluyorum. Hayat ne zaman sevmeye başladıysa, özlediyse yokluğunda, unuttuysa acılarında seni yok edemediğindendir. Var oluşun sırrı buysa eğer, yok oluşunun sırrı yok mu?

Şu an akan gözyaşlarını silmek isterdim. Dönmeni ve sonsuza kadar sevmeni isterdim. Ne kadar sevdiysem seni, unutamadığım seni, yok edemediğim seni neden ama neden bırakıyorum. Yok, oluşun sırrı da bu olsa gerek. Yok, oluşun sırrı buysa ölümün sırrı yok mu?

Hayatta hep üzüldüğümde ve kötü olduğumda süt içtim. Beyaz bana iyi geliyordu senin gibi olmasa da iyi geliyordu. Kötü olduğumda bana hayat veren, beni yalnız bırakmayan sen şimdi kötü oluyorsun. Yanında olmamı çok istesen de olamadığımdan ağlıyorsun.

Sevdim mi diye soracak olursan eğer çok. Özledin mi diye soracak olursan eğer çok. Sensiz üşüyor muyum diye soracak olursan eğer çok. Sen gittiğinden beri hiç süt içemiyorum. Yokluğunda alışamadığım seni yokluğunda sevemiyorum.
Her şeyin bir nedeni vardı, gittiğinin nedeni olduğu gibi. Dayanamayacak bir ben vardım, dayanamayacak birde sen. Sen dayandın ama ben dayanamıyorum artık sensiz bu gecelere. Anlamı kalmadı artık gecelerin. Sarhoş ettin beni belki de. Sen gittin ya duran bir ben kaldım. Yaşıyorum ama senden çok uzaklarda. Uzakta olmak aşkı büyütürmüş. Ben seni çoktan büyüttüm.

Ölmemek için çoğu zaman söz verdik birbirimize ve şimdi ölmemek için sözümü tutuyorum. Sen tuttun. Gittiği yere kadar seninleyim demiştin ve gittin. Çoğu zaman yanı başında kalmayı istedim, seni sevmeyi, sevmeyi öğrenmeyi bekledim ama bir fırtınaydı aslında yaşadığım, yaşattığım ve yaşayıp ta gördüğüm.

Birkaç gün içinde yağmur yağdı ve ben sana yağdığı her gün hatırlattım. Nerede olursam olayım, ne yaşarsam yaşayayım, ne durumda olursam olayım yağmurun yağdığını ve yaşadığımı hatırlatacaktım ama artık yaşamıyorum, yaşatmıyorum. Ölüde değilim ama yaşamıyorum işte. Seni yaşattım hem de en güzel yerde, en güzel bahçede ve en güzel şehirde. Şimdi senin olmadığın şehirlere gidiyorum. Belki bir umut seni yeniden görebilirim. Seni sevdiğim şehirdeyim ve yeniden yağmur yağıyor. Ellerim çok direndi aramak için ama uzakta olmak aşkı büyütürmüş.

Yeniden başlayacağım bir yazının ardında kalanları toparlamak o kadar zor oluyor ki çoğu zaman senin yardım etmeni istiyorum ama sen yoksun ki, olmayacaksın ki, gözükmeyeceksin ki. Ben seni sonsuza kadar unutmamak için söz veriyorum. Eğer bir gün yanımda olursan ve yanıma gelirsen sana sevgili gibi bakmamak isteyeceğim. Daha öncede sevdiğim gibi arkadaşça seveceğim. Senin beni sevdiğin gibi, kabullendiğin gibi seveceğim. Unutma ki her seven isimsiz bir kahramandır ve unutma ki her seven unutmayan bir kahramandır. Sevmek çoğu zaman yani zamanı gelince unutmadan değer vermek, değerini kabul etmek ve bir o kadar da yanında kalmakmış. Yanında kalmadım, değerin zaten belli, unutmak ise benim için yoktu ve hiç olmayacaktı.

Seninle birlikte o kadar güzel günler geçirdik ki sen gitmek istedin, ben gönderdim. Sen her şeyden önce benim için çok iyiydin ve şimdide aynısın. Benim için hiçbir zaman yok olmayacaksın ve hiçbir zaman gitmeyeceksin. Benim senden tek isteğim bana artık uzak ol.

Gidiyor musun diye sorma bana. Çünkü gideni görüyorsun, gel demekmiş sevmek, sevilmek, özlemek. Her şey için çok erken başlayan bir ayrılık, çok erken yazılmaya, yok olmaya başlıyor. Daha unutulmamış bir heyecan varken gözlerimde, gözlerinden yaşlar süzülüyor. Süzülen yaşlar değil mi; sevgisizliğin göstergesi, pişmanlığın verdiği acı, karanlıklar içerisinde bir kâbus ve yok ettiği insan. Yaşlar değil mi, insanı bilinçlendiren, koruyan, tecrübe sahibi yapan.

Bir ayrılık akşamı ve aylardan aralıktı. Ben yine o buluştuğumuz ağacın altındaki bankta otururken konuşmalarımız gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Hayatım meğerse bir oyundu. İlk önce merhabalarla başlayan buluşmalar, ayrılıklarla, özlemlerle, gözyaşlarıyla son buluyordu. Ben hep senin için bulunmaz bir hazine gibiyken, beni kaybettin. Ama hayatımın sonuna kadar yaşamak, yaşatmak ve ölmek isteyen bu duygularım seninle birlikte yok oldu. Yok olmasını, gitmesini, kırılmamasını, unutulmamasını istediğim tek şey yazdığım yazılarımın kaybolmamasıydı. Ben seni değil yazılarımı kaybettim.

Aslında kaybettiğim o kadar çok şey vardı ki. Aslında kaybedenle kazanan arasındaki tek fark şu olsa gerek:

Kazanan; yaşamaya, yaşatmaya.

Kaybeden; yok olmaya, ölmeye devam ediyor.

Yaşayan bir insanın ölmeye bu kadar çok isteği varken bile yaşaması ne kadar güzel olsa gerek.

Yaşayan, yaşatanın ise hep içinde ayrılıkla devam etmesi, içinin her geçen gün yanması ne kadar kötü olsa gerek.

İkisi arasındaki farkta bu olsa gerek. Aslında ikisi de eşitmiş. Aralarında hiçbir fark yokmuş. Aralarındaki tek fark hayalle, gerçekmiş. Bunu öğreneli çok zaman geçti. Ama halen daha saklıyorsam seni içimde kaybetmeyi göze alamadığımdandır. Sevmeyi halen daha unutamadığımdandır. Yarın benim doğum günüm. Bana iyi ki doğdun, iyi ki mutlusun, huzurlusun demeni çok bekledim. Bana sadece bunu söyledin:

“Nice mutlu yıllara, sevdiklerinle beraber…”

Artık sevdiklerim arasında sende yoksun. Benim sevdiğim çok az kişi arasında sadece bir kişiydin. Aslında benim sevdiğim bir tek kişi vardı. O da sendin. Şimdi sende gittin ya sevdiğim kimse kalmamış diyordum. Saat 23.23 olduğu için yeniden bir seven buldum. Yeniden sevilen oldum ve şimdi yok olmaya, gitmeye mahkûmum. Bu ceza bana verileli tam dokuz sene geçti. Ben bu dokuz senede seni ne kadar çok sevmişim bilmiyorum. Aslında tek bildiğim kazanmışken kaybettim. Aslında kazanmadığın bir şeyi kaybettiğinde bu kadar neden üzüldüğümü düşündüm. Kendime bu soruyu sorduğumda çok geç olmuştu. Beni seviyor musun?

CEVAP:

Ben seni hayatımın sonuna kadar sevdim ve sevmeye de devam edeceğim. Seninle ne kadar zaman ayrı kalsak da ben seni unutmayacağım. Sen beni unutsan bile ben seni asla ve asla unutmayacağım. Seni çok seven arkadaşından sevgilerle, seni çok seviyorum.
Sevgi kaybedilen en büyük hazine olduğu anladığımda çok zaman olmuştu. Şimdi hazinemi gömülü olduğu yerden çıkarıyorum ve sevmeye artık bir daha kucak açamayacağım ve hazinem kadar değerli olmayacağı için teşrif bile etmiyorum.

Aslında seven kaybedenmiş, sevilen gidenmiş. Sevgide böyle bir şeymiş. Yaşayalı tam dokuz sene olmuş ve ben bu dokuz sene boyunca hep birikmiş bir kitap olmuşum. Seni şimdi hayal ediyorum ve hayalin gözümün önüne geldiğinde ağlıyorum. Halen daha aynı mısın, değişmiş misin bilmiyorum. Ama ben halen daha seni çok seviyorum. Sen gidiyorsun ben bekliyorum. Şu an gördüğüm bir hayal ve yazdıklarımda bir hayal olsa gerek.

Yazılanlar, söylenenler, görünen kişiler tamamen bir hayaldir.