:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Yaşanmış Aşk Hikayesi Duygulanmak İsteyene Tavsiye Ederim.Ağlarsanız Karışmam.
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
[b][i]HASAN VE EMİNE[/i][/b]
"Bu Hasan Zeytinlide bahçivanmış ufacık bir bahçesi varmış yazın bostan yeşillik eker kışın el zeytini silkmeye gider koca anasıyla yaşar dururmuş dahada pek genç imiş hani bıyığı yeni terlemiş Anasından başka kadına göz kaldırıp bakmaz düğünde bayramda öbür delikanlılar gibi rakıya oyuna katılmaz kız gibi bir oğlanmış.Pazarlara gidip bosta ne satınca da parasını getirir anasına teslim edermiş bizim obadan onu bilenler var da onlar söylüyorlar anam daha şuncacık çocukmuş işte o zamanlar bizim Yüksekobadan Emine Erdemit pazarında bu Hasan'ı görmüş Anam Emineyi bildirdi sekiz tük balları varmış babası ağaç devirip kereste yapar anasıyla Emine de arılara bakarmış. Dağ gibi bir kızmış. Danaları,inekleri boynuzundan tutunca şu yana savuruverirmiş.Bu geldiğimiz yolu iki satte iner,üç saatte çıkarmış. Çocuklarlada pek oynar obanın kızlarını ardına takınca ormanda koşturup terletir sonra da hepsini bicik bicik yanaklarından öpermiş.İşte bu Emine Erdemit pazarında Hasan'dan bostan almış hani dağlık yerde pek kavun karpuz olmaz da onun için Hasan bostanları Eminenin heybesine doldururken:
"Yörük Kızı!"demiş. "Yükün ağır oldu Kazdağı'nın yolu çetindir nasıl çkacaksın?"
Emine onun yüzne gülvermiş de:
"Ne sandın düz ovalı!"demiş Biz dağlıyız siz boş çıkamadığınız bayıra biz kırk okka yükle çıkarız.



Hasan önüne bakmış Emine yoluna gitmiş ama ertesi pazar yine onun sergisine varmış:


"Bostanların iyi çıktı sarı oğlan al sana bal getirdim!" demiş omuzundan bal teknesini indirip bir gömeç almış Hasan'a vermiş Hasan'ın yüzü yine al al olmuş


"Ne zahmet ettin Yörük Kızı!" demiş Emine cevap vermeden gülüp yürümüş


İkindi vakti Hasan eşeğini önüne katpı köye dönerken Kadıköy mezarlığını önüne varınca bakmış Emine sırtında heybesi ilerden gidiyor önce dili tutulmuş hiç tınmadan ardında yürümüş sonra bir yürklenmiş eşeğini Sürüp Eminen'in yanına varmış.


Uğurlar olsun yörük kızı Sen hangi obadansın diye sormuş Emina Hasan'ı göünce:


Sanada uğurlar olsun sarı oğlan Ben Yüksekobalıyım sen nerelisin? demiş:


"ben Zeytinliden'im Köye kadar yolumuz bir heybeni eşeğin sırtına at da rahat git Olmaz! Ovada heybeyi eşeğe taşıtırsam koca dağa yük ile nasıl çıkarım


Zeytinliye gelene kadar yan yana yürümüşler az konuşmuşlar çok bakışmışlar ama ikisininde gönlü birbirini sevmiş Ondan sonra her pazardan beraber dönmüşler Emine arada bir Hasan'ın Zetinlin'in alt başındaki bahçeine uğrayıp ona süt peynir bal götürürmüş Hasan Emineye dut silkivermiş vişne toplamış Bahçenin ortasındaki ayvanın dibine yan yana çömelip konuşurlarken görenler çok olmuş. Ama Hasan'ın anası bakmış ki bu iş böyle sürüp gidesi değil.Oğlunu önern oturtup:


Oğlum Hasan demiş. Baban öleli beri evin erkeği sensin ben bugün varsan yarın yoğum.Evine bir kadın lazım.Sana bizim köuden bir kız almak isterdim ama yinede sen bilirsin. Eğer gönlün bu Yörük Kızın'ı pek sevdiyse bu ihtiyar halimde obasına gidip isteyeyim. Güz yaklaştı;zeytinden sonra düğününüzü yaparız.


Hasan da hep bunu düşünürmüş ama bir türlü içini dökemezmiş.Bakmış artık beklemenin yolu yok Emine obadan indiği birgün onu bashçede yanına oturtmuş: "Emine" demiş Bahar geçti yaz geçti leylekler yerine göçtü Kış gelip yolları dağları kar örtmeden ya sen basna gel ya ben sana geleyim.


Eminen'in yüzü sapsarı olmuş:


Ah Hasan demiş kışı senden evvel benim benim içime çöktü ayrılık günleri geldi çattı. Ne ben senin köyünde edebilirm ne sen benim obamda bu ya büyük günah işledik artık sen beni unut ben de seni unutayım


Bunu duyunca Hasn'ın aklı başından çıkmış Eminen'in eline sarılmış


Aman yörük kızı aman biricik emine'm demiş Senin tatlı dilini duyan güler yüzünü gören bir daha seni nası unutur? Böyle deme burada kal Sen bahçeye bakarsın ben zeytine giderim kimseye muhtaç olmayız.


Emine acı acı gülmüş ve demiş ki:


İnsan nereye giderse rızkıda beraber gidermiş bunu düşündüğüm yok Ama ben dağlıyım bu çukur ovalarda kalamam.Köyünüzün eli kınalı kızlarına katışamam,senin içine dert olur Yörük kızı dağdan köye çadırdan eve inmemeli Ben seni görmemekliydim gördüm sözüne uymamalıydım.Ama neyleyim seninde tatlı sözünle güler yüzün etti bunları. Hadi benim sarı Hasan'ım tutki birbirimizi düşte görmüşte uyanmışız.. Bırak beni dağıma gideyim.


Yanından kalkıp kuş gibi uçmuş.Hasan arkasından baka kalmış...


o günden sonra Hasan'ın yüzü gülmemiş rengi yerine gelmemiş gönlünü bir yerde eğlemez dünya kelamı eylemez olmuş.Pazarlara ayva nar satmaya gider ne alıp verdiğini bilmeden geri dönermiş. En sonunda bir gün dayanamamış Edremit pazarı günü akşam vakti Zeytinlin'in üst başında Yüksekoba'ya giden yolun kıyısında oturup Emine yi beklemiş o gün kızın pazara indiğini kestirmiş Az sonra Emine yolun alt başında görünmüş.Onunda yüzü sarı hali perişanmış Hasan'ı görünce yüreği yanmış ama hiç tınmadan oradan geçiğ gidecek olmuş Hasan yolunu kesmiş


Emine demiş.Bu dünyada gönlüne karşı gelen babayiğit çıkmamış.Ocağına düştüm!Deli gönlüm bizim çukur köyümüze sığmazsa al beni obana götür ananı ana babanı baba bileyim ineğini sağıp davarını güdeyim babanla tahta biçip keresteyi dağdan sırtımda indireyim. Tek beni buralarda garip koyup gitme!..


Emine durmuş,Hasan'ın yanına çökmüş gözlerini koluna silmiş:


Hasan, demiş Yüreğimi deldin ne çare ki dediğin olacak iş değil ovada büyüyen dağda yapamazbiggrin.gifağın suları serindir ama yolları sarptır kışı çetindir kar altında odun kesmek bahçeye bostan ekmeye benzemez benim erim diye götürdüğüm adamın obamızın yiğitleri kınamamalı Ben seni bildim artık gözüme hiçbir yiğit görünmüyor ama anamın babamın akranımın yanında seni küçük düşüremem.Sal beni gideyim.


Hasan ayak diremiş.Her işi yaparım obanızın yiğitlerini kardeş bilip işlerine koşarım eğer of dersem kov beni köyüme gönder.demiş


Emine'nin aklı yatmamış ama yüreği yumuşamış.Haftaya burada bekle ve cavbımı al demiş.


Hafta sekiz gün Hasan anasının boynuna sarılmış hak alıp hak vermiş gelmiş yolun başına Emine'yi beklemiş.Çok geçmeden Yörük Kızı görünmüş sırtında koca bir çuval varmış içi pamuk doluymuş gibi onu beli bükülmeden taşırmış Hasan'ın yanına gelince:


Hasan demiş. Anamla babamla danıştım onlar da emmilerimle danıştılar.Ovalıya varanın ovalıdan kız alanın onduğunu gören yokbiggrin.gifeli kız deli kız dediler.


Yüksekobada gönlünü verecek yiğitmi bulamadın?Bende herkesin yiğidi kendine göreymiş dedim.Peki öyleysde dediler.Bir sına bakalım senin yiğidin Kazdağındaki Yörük Emineye er olacak adam mı Kouşup kavil ettik Zeytinliden kırk has okka tuz aldım bunu sırtına vurup bir yerde durup dinlenmeden benimle Yüksekobaya çıkabilirsen haftaya düğünümüz olacak kırk okka yükle dört saatlik dağa çıkan adama eğri bakacak babayiğit bizim obamızda yoktur. Çıkamazsan kaderimiz böyleymiş!


Hasan bir söz söylemeden çuvalı sırtlanmış Emine'nin önüne düşüp yürümüş. Ayakları kuş gibi uçarmış.Beyobasını geçmişler. Bayır aşağı dereye inerken Emine bir bakmış Hasn'ın yüzünden,ellerinden su gibi ter boşanıyor. Az önce genişleyen yüreği daralmış:


Kendine yazık etme Hasan demiş. Ver çuvalı bana ben gideyim!Sen bahçene dön!


Hasan soluk soluğa:


Buraya gelirken and içtim.Geri dönersem sağ dönmeyeceğim!deyip yürümüş. Emine'nin yüreği dah da daralmış ama çaresi yok. Eski değirmeni geçmişler,Sutüven'in yanına gelince Hasan durmuş:


Emine! demiş. Bana ettiğin zulümdür! Tuzlar sırtımı yaktı... Dur bir soluk alayım!
Emine:


Sözümüzde durup dinlenmek yok! deyip yürümüş Hasan bir taştan bir taşa atlayıp ardından yetişmiş.Az daha gitmişler Hasan,yine durup yalvarmış:


Emine zalim anana babana uyup beni çok ağır sınadın! Bu kadarı yeter hadi köye dönelim!


Eminen'in yüreği dilim dilim olmuşta yinede içindekini dışarı vurmamış:


Ben sana dedim Hasan bu dağlar sana göre değil! Ver çuvalı ben gideyim demiş.


Hasan gayretlenmiş biraz daha yürümüş.oraya eskiden Gök Büvet derlermiş Hasan oraya geldiğinde dizleri bükülüvermiş olduğu yere çökmüş:


Ah, Emine! demiş. Beni boş yere yaltın. Ben bu dağlara çıkamayacağım, gel köye dönelim.


Emina ağzını açıp bir söz demeden Hasan'ın sırtından düşen çuvalı yüklenmiş. tek başına gerisine bakmadan yürümüş. Çalıların ardında kaybolup giderken Hasan anasız kalmış yavru kuş gibi bağırmış.


Emine obana gelemem köyüme dönemem beni buralarda bırakıp gitme


Emine durmuş durmuş sonra başını çevirmeden yine yoluna düzülmüş.Garip oğla suyun gürültüsünü bastırıp:


Emine ben senin ardından gelemedim sen benim ardımdan gel diye seslenirmiş.


Emine bir yerde durup soluk almadan bir kere dönüp arsına bakmadan kırk okka tuzla obaya varmış. Anası babası onu görünce her şeyleri anlamışlar. Kız çuvalı oraya atıp yere yıkılmışkendinden geçmiş ama daha ortalık kararmadan yerinden fırlamış.


Duydunuzx mu? Hasdan beni çığırıyor! Demiş.


Anası babası sormuşlar:


Hasan'ı nerde bıraktın?


Gök Büvet'in orda!


Kız sen deli mi oldun?İki saatlik yerden buraya ses gelir mi?


Emine kimsecikleri görmez kimseciklerin sözüne bakmaz doroup finler sonra:


Anacığım! bak nasıl çığırıyor! Yazık oldu... Dur bi varıp bakayım!dermiş.


O gece zor tutmuşlar. Obanın yanındaki ormanlarda sabahacak dolaşmış. Gün ağarırken Gök Büvet e inmiş. Bakmış oralarda kimsecikler yok. Suyun yanından geçip gidermiş, bir de ne görsün: hasan'ın dallı çevresi koca çınarın su içindeki dalların birine takılmış yüzüp duruyor... onu oradan aldığı gibi koynuna sokmuş... Dere boyunda bir aşağı bir yukarı koşup:


Hasan'ım ses verde yanınma varayım! diye bağırmaya başlamış. Her defasında dağlar taşlar ses verir:


Emine ben senin ardında gelemedim sen benim ardımdan geleceksin! dermiş.


Yemeden içmeden üç gün dağlarda ormanlarda dere boylarında dolaşıp Hasan'ı aramış. Zeytinliye inip anasından sormuş.Kocakarı saçını başını yolar ağlarmış


Köylüler Hasan'ın Gök Büvet te boğulduğuna kayıl olmuşlar. Güz yağmurlarından derenin suyu çoştu ölüsü kim bilir hangi kovuğa girip kaldı! Belki de sular aldı denize götürdü derlermiş. Emine bunu duyunca:


yalan! demiş Hasan ölmedi ki! Beni çığırıp duruyor ama yerini diyivermiyor. Araya araya bulurum elbet!


Anası babası ardına düşmüşler alıp kapamışlar. O bir yolunu bulur dere boyuna iner Hasan'a seslenirmiş. Gök Büvet'in yanındaki kayalara oturur koşmalar düzer söylermiş. Bir gün anasına:


Hasan bana yine seslendi bu gün beni Gök Büvet te bekleyecek. Bu sefer sağlam kavilleştik gayri kavuşacağız!demiş. Anası:


Amanın kızım neler oldu sana? diye ağlayıp döğünmüş.Kız bir yolunu bulup ortadan kaybolmuş. Akşam üstü oradan geçenler Emineyi Gök Büvet'in yanındaki koca çınarın dalında Hasan'ın çevresiyle asılı bulmuşlar.


İşte Gök Büvet'e o zamandan beri Hasan boğuldu diyorlar koca çınarada Emine çınarı derler.


Size Emine'nin bir koşmasını okuyuvereyim!Hasanı'na kavuşmadan az önce bunu söylemiş.


Uzaklardan sesin aldım
Çevreni derede buldum
Nereye gittiğin bildim
Hasan'ım ardından geldim


Sarı kahküllü dal boylum
Saz benizli ayva tüylüm
Tatlı söz melek huylum
Hasan'ım ardından geldim


Köyden obadan koğulan
Duru sularda boğulan
Toz köpük olup dağılan
Hasan'ım ardından geldim


Sarp dağlara getirdiğim
Kavuşmadan yitirdiğim
Ak kefensiz yatırdığım
Hasan'ım ardından geldim


Emine'yi yaslı eden
Kerem olup Aslı eden
Dağı taşı sesli eden
Hasan'ım ardından geldim.

[b][i]BİR KİTABIMDAN ALINTIDIR.[/b][/i]