03-30-2008, Saat: 11:36 PM
Yüreğime seni eklediğim gün,
Gördüm;
Güzelin kim olduğunu…
Küçük penceremden ay’ı seyrettim. Ruhumu aydınlattı. Salınıp gelen narin ışıkları yüzümü yalıyordu. Hafif esen rüzgar da bu eşsizliğe eşlik etti. Tek başımaydım, ama kocaman duygu seline kapılmıştım.
Gözlerimi gökyüzünden ayırmadım. Çünkü bir el vardı yüreğimi okşayan, duygularıma dokunan biri vardı ve binlerce mum yakmıştı benim için.
Beni anlayan biri vardı gökyüzünde. Ruhumun taa derinliklerine dalan, içimdeki durgun denizleri ayaklandıran ve beni seven biri. Bazen uzun saçlarıyla öpüyordu alnımı, bazen gamzeleriyle gülümsüyordu. Nefesiyle gönlümde bahçeler yeşertiyordu.
Ben küçük bir damlaydım onun denizinde. Ben takılıp duruyordum taşlara, yaşamın acemisiydim. O hiç usanmadan kaldırıyordu beni ve yeniden denemeyi fısıldıyordu kulağıma. Merhametli elleri vardı, sabırlı yüreği…
Ve o yüreğindi, bana kaktüsleri sevdiren. Uçarı hayallerimi dizginleyen, tarumar gönlümü toparlayan sendin. Sendin yürümeyi öğreten ayaklarıma ve şaşkın parmaklarıma kalem tutturan, yazdıran…
Konuşmak istiyorum. Konuşsam dinler mi beni? Konuşsam katıla katıla ağlarım sonra; teselli eder mi? Rüzgarıyla beni okşar mı?
Söyleyin sözcükler, dizeler eyy! Hanginiz en iyi anlatır beni. Hanginiz yürek dolusu özlemime tercümandır? Ve hanginiz yaradanın ruhuna yakın?..
Tüm sevmelerim yavan kaldı tüm sevmelerim yalan. Aşkın narin elleri varmış meğer, aşkın bir de gülen yüzü.
Aşkın yakan suları serin…
Tut elimden ne olur! Tut ki orkideler yeşerteyim gönlümde ve kanat çırpsın güvercinlerim yeniden…
Tut elimden ey sevgili!
Şaşkınım, umarsızım
Hastayım, en sevgili!
Tut elimden bırakma…
Gördüm;
Güzelin kim olduğunu…
Küçük penceremden ay’ı seyrettim. Ruhumu aydınlattı. Salınıp gelen narin ışıkları yüzümü yalıyordu. Hafif esen rüzgar da bu eşsizliğe eşlik etti. Tek başımaydım, ama kocaman duygu seline kapılmıştım.
Gözlerimi gökyüzünden ayırmadım. Çünkü bir el vardı yüreğimi okşayan, duygularıma dokunan biri vardı ve binlerce mum yakmıştı benim için.
Beni anlayan biri vardı gökyüzünde. Ruhumun taa derinliklerine dalan, içimdeki durgun denizleri ayaklandıran ve beni seven biri. Bazen uzun saçlarıyla öpüyordu alnımı, bazen gamzeleriyle gülümsüyordu. Nefesiyle gönlümde bahçeler yeşertiyordu.
Ben küçük bir damlaydım onun denizinde. Ben takılıp duruyordum taşlara, yaşamın acemisiydim. O hiç usanmadan kaldırıyordu beni ve yeniden denemeyi fısıldıyordu kulağıma. Merhametli elleri vardı, sabırlı yüreği…
Ve o yüreğindi, bana kaktüsleri sevdiren. Uçarı hayallerimi dizginleyen, tarumar gönlümü toparlayan sendin. Sendin yürümeyi öğreten ayaklarıma ve şaşkın parmaklarıma kalem tutturan, yazdıran…
Konuşmak istiyorum. Konuşsam dinler mi beni? Konuşsam katıla katıla ağlarım sonra; teselli eder mi? Rüzgarıyla beni okşar mı?
Söyleyin sözcükler, dizeler eyy! Hanginiz en iyi anlatır beni. Hanginiz yürek dolusu özlemime tercümandır? Ve hanginiz yaradanın ruhuna yakın?..
Tüm sevmelerim yavan kaldı tüm sevmelerim yalan. Aşkın narin elleri varmış meğer, aşkın bir de gülen yüzü.
Aşkın yakan suları serin…
Tut elimden ne olur! Tut ki orkideler yeşerteyim gönlümde ve kanat çırpsın güvercinlerim yeniden…
Tut elimden ey sevgili!
Şaşkınım, umarsızım
Hastayım, en sevgili!
Tut elimden bırakma…