05-16-2008, Saat: 10:27 AM
Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan
fırıncı, “Biraz bekleyeceksin hocam” dedi. “İki-üç dakikaya kadar
çıkartıyorum.”
Kenardaki tabureye oturup beklerken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini
gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve
yürürken hafifçe topallıyordu. Selam verdikten sonra, fırıncının tezgahına
yaklaşarak, "Ekmeklerimi alayım" dedi. "Benim ikizler acıkmıştır."
Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi
ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden dört-beş tane
çıkardı. Ben, o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş, tezgahın
yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş,
katılaşmış, taş gibi olmuştu. Fısıltı şeklinde fırıncıya sordum: “Neden
taze ekmeği
beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya!..”
"Bayat ekmekleri kendisi istiyor." dedi fırıncı. "Çok fakir olduğundan,
ona yarı fiyatına veriyorum." "Kim bu adam?" diye sordum. "Kore
gazilerinden" dedi. "Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefat edince,
ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az
bir maaşla…"
Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da
olsa bir şeyler yapmak istiyordum. "Aradaki farkı ben vereyim" dedim. "Hiç
olmazsa bugün taze ekmek yesinler." Fırıncı, teklifimi kabul etti ve biraz
sonra da fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken
şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgahın altına koydu.
"Çok şanslısın hacı amca" dedi. Çocuklar için sana bugün pasta gibi ekmek
vereceğim." Yaşlı adam, bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne
bastırırken "Allah, senden razı olsun evladım" dedi, "Bugün onların doğum
günü olduğunu nereden biliyordun?"
fırıncı, “Biraz bekleyeceksin hocam” dedi. “İki-üç dakikaya kadar
çıkartıyorum.”
Kenardaki tabureye oturup beklerken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini
gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve
yürürken hafifçe topallıyordu. Selam verdikten sonra, fırıncının tezgahına
yaklaşarak, "Ekmeklerimi alayım" dedi. "Benim ikizler acıkmıştır."
Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi
ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden dört-beş tane
çıkardı. Ben, o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş, tezgahın
yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş,
katılaşmış, taş gibi olmuştu. Fısıltı şeklinde fırıncıya sordum: “Neden
taze ekmeği
beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya!..”
"Bayat ekmekleri kendisi istiyor." dedi fırıncı. "Çok fakir olduğundan,
ona yarı fiyatına veriyorum." "Kim bu adam?" diye sordum. "Kore
gazilerinden" dedi. "Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefat edince,
ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az
bir maaşla…"
Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da
olsa bir şeyler yapmak istiyordum. "Aradaki farkı ben vereyim" dedim. "Hiç
olmazsa bugün taze ekmek yesinler." Fırıncı, teklifimi kabul etti ve biraz
sonra da fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken
şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgahın altına koydu.
"Çok şanslısın hacı amca" dedi. Çocuklar için sana bugün pasta gibi ekmek
vereceğim." Yaşlı adam, bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne
bastırırken "Allah, senden razı olsun evladım" dedi, "Bugün onların doğum
günü olduğunu nereden biliyordun?"