06-01-2008, Saat: 08:34 PM
*Uzak bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği(anadoluda sansar denir geceleri görünür ve canlı yiyerek beslenir) evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır...
Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır.
Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir... Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
Einstein'ın söylediği rivayet edilen bir söz var.
"insanlardaki önyargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor..
*Dr.Paul Ruskin, öğrencilerine psikoloji dersini okuturken bir olay anlatıyor;
-Hasta ne konuşuyor,nede söylenenleri anlıyor
-Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor,
-Zaman,yer yada kişi kavramı yok
-Yalnız, nasıl oluyorsa kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
-Son 6 aydır onun yanındayım,ne görünüşü için çaba sarfediyor nede bakımı yapılırken yardım ediyor,
-Onu hep başkaları besliyor ve yıkayıp,giydiriyor.
-Dişleri yok yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor
-Gömleği salyalardan dolayı sürekli leke içinde
-Yürüyemiyor
-Uykusu düzensiz
-Gece yarısı çığlık çığlığa uyanıp herkesi kaldırıyor
-Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada sebep yokken sinirleniyor,biri gelip onu yatıştırana kadar feryat figan bağırıyor.
Bu olayı anlattıktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle bir hastanın bakımını üstlenmeyi isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler.
Ruskin,kendisinin bunu büyük bir zevkle ve istekle yaptığını ve mutlaka onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler hayrete düşerler.
Daha sonra Ruskin bahsettiği hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar.
Fotğraftaki kişi; doktorun altı aylık küçük kızıdır.....
Sonuca çabuk ulaşma heyecanı bizi önyargının kucağına atıyor sanırım.
Ben genelde empati ile insanlara yaklaşmaya çalışırım,bu şekilde daha olumlu ilişkiler kurulacağı kanısındayım...
Bir söz vardı kime ait oldugunu hatırlamıyorum şimdi;
''Herkes önyargılı oluşumdan sözediyor. Ama ben bu önyargıları kolay kazanmadım.'' gibi bir şey...
Ön yargısız olmak kadar önyargılı olmak da güzel bir erdem olabilir. Önemli olan bu iki zıt noktayı dengeleyebilmek...
-Ki insanız. Hiç bir zaman kötü olmadan iyi olmaz. Bizim durmamız gereken nokta her şeyi iyi veya olumlu görmeye çalışmak değil her şekilde iyiyi ve kötüyü ayırt etmeyi bilmek olmalı...
Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır.
Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir... Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
Einstein'ın söylediği rivayet edilen bir söz var.
"insanlardaki önyargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor..
*Dr.Paul Ruskin, öğrencilerine psikoloji dersini okuturken bir olay anlatıyor;
-Hasta ne konuşuyor,nede söylenenleri anlıyor
-Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor,
-Zaman,yer yada kişi kavramı yok
-Yalnız, nasıl oluyorsa kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
-Son 6 aydır onun yanındayım,ne görünüşü için çaba sarfediyor nede bakımı yapılırken yardım ediyor,
-Onu hep başkaları besliyor ve yıkayıp,giydiriyor.
-Dişleri yok yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor
-Gömleği salyalardan dolayı sürekli leke içinde
-Yürüyemiyor
-Uykusu düzensiz
-Gece yarısı çığlık çığlığa uyanıp herkesi kaldırıyor
-Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada sebep yokken sinirleniyor,biri gelip onu yatıştırana kadar feryat figan bağırıyor.
Bu olayı anlattıktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle bir hastanın bakımını üstlenmeyi isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler.
Ruskin,kendisinin bunu büyük bir zevkle ve istekle yaptığını ve mutlaka onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler hayrete düşerler.
Daha sonra Ruskin bahsettiği hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar.
Fotğraftaki kişi; doktorun altı aylık küçük kızıdır.....
Sonuca çabuk ulaşma heyecanı bizi önyargının kucağına atıyor sanırım.
Ben genelde empati ile insanlara yaklaşmaya çalışırım,bu şekilde daha olumlu ilişkiler kurulacağı kanısındayım...
Bir söz vardı kime ait oldugunu hatırlamıyorum şimdi;
''Herkes önyargılı oluşumdan sözediyor. Ama ben bu önyargıları kolay kazanmadım.'' gibi bir şey...
Ön yargısız olmak kadar önyargılı olmak da güzel bir erdem olabilir. Önemli olan bu iki zıt noktayı dengeleyebilmek...
-Ki insanız. Hiç bir zaman kötü olmadan iyi olmaz. Bizim durmamız gereken nokta her şeyi iyi veya olumlu görmeye çalışmak değil her şekilde iyiyi ve kötüyü ayırt etmeyi bilmek olmalı...