06-05-2008, Saat: 06:39 PM
17 AÄžUSTOS 1999 / İNTÖRNÜN GÖZYAŞLARI
Öncelikle depremde kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. 17 Ağustos 1999 Gölcük depremini hepimiz hala hatırlıyoruz.Olası İstanbul depremi öncesi,sizlerle o günlere dair yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.
17 Ağustos 1999 sabahı st:03.02’de 7.4 şiddetinde gerçekleşen deprem sırasında İstanbul/ Çengelköy’deydim.Oluşan elektrik kesintisi ile saatler sonra gerçeklerle yüzleşebildim.Sabah
St:10 civarında TV de, gözyaşları içinde yaşadıklarını anlatan, tüm sağlık elemanlarını yardıma çağıran bir intörn vardı. Görüntüler dehşet verici......Gölcük ve civarı yerle bir olmuş.................................................................................................................................
Orada olmalıydım.O dönemde özel bir hastanede, bağımsız birim KVC’de sorumlu anestezi teknikeri olarak çalışıyorum.Deprem sonrası İstanbul’daki tüm özel hastaneler depremzedelere açılmış ve bizim birimde de KVC ameliyatlerı yapılmamakta.......İzin almakta zorlanmadım. Depremden 4 gün sonra, 3 arkadaş Beşiktaş /Çınarcık vapur iskelesinde buluştuk.Yaklaşık 1,5 st.’lik yolculuğumuz boyunca neler yapabileceğimizi konuştuk.Ekipteki tek sağlık elemanı benim.Diğer 2 arkadaşım, yurt dışından gelen kurtarma ekiplerine tercüman olarak ve kurtarma çalışmalarına birebir katılmak için (tam techizatlı olarak) geliyorlar. Bana söyledikleri bir cümle hala hatırımda;”sana ihtiyaç kalmamıştır.Sen akşama dönersin ama biz kalırız.” Buna karşılık ben de “tam tersi olmasın.”diyorum.Kısa bir süre sessiz kalıyoruz..................Vapur iskeleye yanaşıyor.Çınarcık iskelesi çok kalabalık... İnsanlar
Vapura hücum ediyorlar. Zor zahmet iniyoruz vapurdan....Sırtımda tıbbi malzemelerle dolu
Dev bir çanta var. Hava çok sıcak.....İskelenin karşısında insanlar kuyruk oluşturmuş, içlerinden birine yaklaşarak soruyorum.”Sağlık ekiplerinin olduğu yere nasıl ulaşabilirim?
Cevap olarak “Bu kuyruğu takip edin,kuyruğun sonunda sağlık ocağı var.”deniyor.Teşekkür
Edip,ayrılıyorum oradan....Arkadaşlarımla da ayrılarak kuyruğu takip ediyorum. Dik yokuş boyunca dehşet verici manzaralarla karşılaşıyorum. Sonunda sağlık ocağına ulaşıyorum.
Kuyruğun tetanoz aşısı kuyruğu olduğunu öğreniyorum.Aşı yapan kişiye kendimi tanıtıyorum. Yüzüme bile bakmadan “Aşı yapmaya devam edermisiniz?”diyor.”Tabiki”deyip
Başlıyorum aşı yapmaya....Saatler sonra tekrar yanıma gelip,kendini tanıtıyor.Hangi ekipten olduğumu soruyor.Hiç bir ekibe bağlı olmadığımı öğrendiğinde önce şaşırıyor,sonra diğer ekiplerle tanıştırıyor.
Burası Yalova/Çınarcık 1 nolu sağlık ocağı....Tek katlı uzun bir bina,3 çevresi bahçe...50’ye
Yakın,Türkiye’nin farklı yerlerinden gelmiş,çoğu gönüllü sağlık ekibi var. Yan ve arka bahçe
Kızılay çadırları ile dolu. Ön bahçe acil servis olarak kullanılıyor.Artçı sarsıntılar hala sürüyor. Bina içi tıbbi malzeme , ilaç dolu ama çok karışık....Tüm sağlık ekipleri ile tanışıyorum.İstanbul’dan gelmiş gönüllü sağlık ekipleri özellikle de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi psikolog ve psikiyatristleri ile çabucak kaynaşıyoruz. Artçı sarsıntılar
Sürdüğü için çevre eczane sahiplerinin yağmalanmaya karşı eczanelerinde olduğunu ve
Buraya gelen ilaç ve tibbi malzemeleri ayırabilecek kimsenin olmadığını öğreniyorum. Bu
İşi yapabileceğimi söylüyorum ve başlıyorum çalışmaya....Akşam saatlerinde arkadaşlarımdan birisi geliyor.”Ben dönüyorum.bize ihtiyaç kalmamış.”diyor,üzüntüyle.....
Vapurdaki konuşmaları hatırlatıp,uğurluyorum....
İlk gün her artçı sarsıntıda bina dışına çıkıyorum. Sonraki günlerde alışıyorum.
Ekip liderimiz,birçok afette görev almış çok tecrübeli bir doktor,birde eksiklerimizi gideren bir komutanımız var.Komutanın bizlerle ve sivil halk ile diyaloğu mükemmel....Biz çok iyi bir ekibiz....
Sağlık ocağı periferdeki sağlık ekiplerine malzeme desteği sağlıyor daha çok...
Ambulanslar telsizle malzeme istiyorlar,hazırlıyorum.Geldiklerinde diğer deprem bölgelerinden haberdar oluyorum.....
Sağlık ocağına gelen hasta ve yakınlarına daha çok aspirin,antidepresanlar,kadın ve çocuk pedleri veriyoruz.Gelenler arasında 40-45 yaşlarında bir bayan dikkatimi çekiyor. İlk gün
Çok sık geliyor.Oğlunu depremde kaybetmiş,kızı göçük altında,henüz ona ulaşılamamış...
2.gün sabahı, bana gördüğü rüyayı anlatıyor.”Kızım sağ biliyorum.” diyor. Antidepresan
Verip gönderiyoruz. Öğleden sonra yani depremin 6. günü bahçeden gelen korna sesleri ile dışarıya fırlıyorum.Acil servis bölümündeki sedyelerde yatan hastalar olduğunu görüyorum.
Sedyelerin birinde 17-18 yaşlarında, şoka girmiş, şuursuzca konuşan bir genç kız, diğerinde
Yüzüne aşina olduğum 40-45 yaşlarında bir bayan.Evet, bu bayan sabah ,bana gördüğü rüyayı
Anlatmıştı....Koşarak yanlarına gidiyorum.Diğer sedyede de göçük altıdan sağ olarak çıkarılan kızının olduğunu öğreniyorum.Önce şaşırıyorum, sonra tıbbi müdahalelere katılıyorum. Genç kız ilk müdahale sonrası, tam teşekküllü bir hastaneye sevk ediliyor. Tüm ekip bir mucizeye tanık olduğumuz için çok şaşkın ve tabiki çok mutluyuz. 3. gün itibarı ile
Eczacılar sağlık ocağına geliyor.Branşımı duyunca çok şaşırıyorlar.Teşekkür edip eczaneyi teslim alıyorlar. Ambulans ekipleriyle Yalova ve civarını dolaşmaya başlıyorum.O günlerde
Yalova’daki bir fabrika da,artçı sarsıntılar sonucu patlama oluyor.Ardından da gaz sızıntısı meydana geliyor. Nefes almak çok güç,neredeyse imkansız,maske takıyoruz. 4. ve 5. günlerde de Yalova ve civarını dolaşmaya devam ediyorum. 5. gün akşam saatlerinde İstanbul’a dönmek üzere oradan ayrılıyorum.
Benim, deprem bölgesinde yaşadıklarımla ilgili anlatacaklarım, bunlarla sınırlı değil elbet....
Ama üzerinden yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen o intörnün gözyaşlarını hiç ama hiç unutamıyorum.Saygılarımla.......
Öncelikle depremde kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. 17 Ağustos 1999 Gölcük depremini hepimiz hala hatırlıyoruz.Olası İstanbul depremi öncesi,sizlerle o günlere dair yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.
17 Ağustos 1999 sabahı st:03.02’de 7.4 şiddetinde gerçekleşen deprem sırasında İstanbul/ Çengelköy’deydim.Oluşan elektrik kesintisi ile saatler sonra gerçeklerle yüzleşebildim.Sabah
St:10 civarında TV de, gözyaşları içinde yaşadıklarını anlatan, tüm sağlık elemanlarını yardıma çağıran bir intörn vardı. Görüntüler dehşet verici......Gölcük ve civarı yerle bir olmuş.................................................................................................................................
Orada olmalıydım.O dönemde özel bir hastanede, bağımsız birim KVC’de sorumlu anestezi teknikeri olarak çalışıyorum.Deprem sonrası İstanbul’daki tüm özel hastaneler depremzedelere açılmış ve bizim birimde de KVC ameliyatlerı yapılmamakta.......İzin almakta zorlanmadım. Depremden 4 gün sonra, 3 arkadaş Beşiktaş /Çınarcık vapur iskelesinde buluştuk.Yaklaşık 1,5 st.’lik yolculuğumuz boyunca neler yapabileceğimizi konuştuk.Ekipteki tek sağlık elemanı benim.Diğer 2 arkadaşım, yurt dışından gelen kurtarma ekiplerine tercüman olarak ve kurtarma çalışmalarına birebir katılmak için (tam techizatlı olarak) geliyorlar. Bana söyledikleri bir cümle hala hatırımda;”sana ihtiyaç kalmamıştır.Sen akşama dönersin ama biz kalırız.” Buna karşılık ben de “tam tersi olmasın.”diyorum.Kısa bir süre sessiz kalıyoruz..................Vapur iskeleye yanaşıyor.Çınarcık iskelesi çok kalabalık... İnsanlar
Vapura hücum ediyorlar. Zor zahmet iniyoruz vapurdan....Sırtımda tıbbi malzemelerle dolu
Dev bir çanta var. Hava çok sıcak.....İskelenin karşısında insanlar kuyruk oluşturmuş, içlerinden birine yaklaşarak soruyorum.”Sağlık ekiplerinin olduğu yere nasıl ulaşabilirim?
Cevap olarak “Bu kuyruğu takip edin,kuyruğun sonunda sağlık ocağı var.”deniyor.Teşekkür
Edip,ayrılıyorum oradan....Arkadaşlarımla da ayrılarak kuyruğu takip ediyorum. Dik yokuş boyunca dehşet verici manzaralarla karşılaşıyorum. Sonunda sağlık ocağına ulaşıyorum.
Kuyruğun tetanoz aşısı kuyruğu olduğunu öğreniyorum.Aşı yapan kişiye kendimi tanıtıyorum. Yüzüme bile bakmadan “Aşı yapmaya devam edermisiniz?”diyor.”Tabiki”deyip
Başlıyorum aşı yapmaya....Saatler sonra tekrar yanıma gelip,kendini tanıtıyor.Hangi ekipten olduğumu soruyor.Hiç bir ekibe bağlı olmadığımı öğrendiğinde önce şaşırıyor,sonra diğer ekiplerle tanıştırıyor.
Burası Yalova/Çınarcık 1 nolu sağlık ocağı....Tek katlı uzun bir bina,3 çevresi bahçe...50’ye
Yakın,Türkiye’nin farklı yerlerinden gelmiş,çoğu gönüllü sağlık ekibi var. Yan ve arka bahçe
Kızılay çadırları ile dolu. Ön bahçe acil servis olarak kullanılıyor.Artçı sarsıntılar hala sürüyor. Bina içi tıbbi malzeme , ilaç dolu ama çok karışık....Tüm sağlık ekipleri ile tanışıyorum.İstanbul’dan gelmiş gönüllü sağlık ekipleri özellikle de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi psikolog ve psikiyatristleri ile çabucak kaynaşıyoruz. Artçı sarsıntılar
Sürdüğü için çevre eczane sahiplerinin yağmalanmaya karşı eczanelerinde olduğunu ve
Buraya gelen ilaç ve tibbi malzemeleri ayırabilecek kimsenin olmadığını öğreniyorum. Bu
İşi yapabileceğimi söylüyorum ve başlıyorum çalışmaya....Akşam saatlerinde arkadaşlarımdan birisi geliyor.”Ben dönüyorum.bize ihtiyaç kalmamış.”diyor,üzüntüyle.....
Vapurdaki konuşmaları hatırlatıp,uğurluyorum....
İlk gün her artçı sarsıntıda bina dışına çıkıyorum. Sonraki günlerde alışıyorum.
Ekip liderimiz,birçok afette görev almış çok tecrübeli bir doktor,birde eksiklerimizi gideren bir komutanımız var.Komutanın bizlerle ve sivil halk ile diyaloğu mükemmel....Biz çok iyi bir ekibiz....
Sağlık ocağı periferdeki sağlık ekiplerine malzeme desteği sağlıyor daha çok...
Ambulanslar telsizle malzeme istiyorlar,hazırlıyorum.Geldiklerinde diğer deprem bölgelerinden haberdar oluyorum.....
Sağlık ocağına gelen hasta ve yakınlarına daha çok aspirin,antidepresanlar,kadın ve çocuk pedleri veriyoruz.Gelenler arasında 40-45 yaşlarında bir bayan dikkatimi çekiyor. İlk gün
Çok sık geliyor.Oğlunu depremde kaybetmiş,kızı göçük altında,henüz ona ulaşılamamış...
2.gün sabahı, bana gördüğü rüyayı anlatıyor.”Kızım sağ biliyorum.” diyor. Antidepresan
Verip gönderiyoruz. Öğleden sonra yani depremin 6. günü bahçeden gelen korna sesleri ile dışarıya fırlıyorum.Acil servis bölümündeki sedyelerde yatan hastalar olduğunu görüyorum.
Sedyelerin birinde 17-18 yaşlarında, şoka girmiş, şuursuzca konuşan bir genç kız, diğerinde
Yüzüne aşina olduğum 40-45 yaşlarında bir bayan.Evet, bu bayan sabah ,bana gördüğü rüyayı
Anlatmıştı....Koşarak yanlarına gidiyorum.Diğer sedyede de göçük altıdan sağ olarak çıkarılan kızının olduğunu öğreniyorum.Önce şaşırıyorum, sonra tıbbi müdahalelere katılıyorum. Genç kız ilk müdahale sonrası, tam teşekküllü bir hastaneye sevk ediliyor. Tüm ekip bir mucizeye tanık olduğumuz için çok şaşkın ve tabiki çok mutluyuz. 3. gün itibarı ile
Eczacılar sağlık ocağına geliyor.Branşımı duyunca çok şaşırıyorlar.Teşekkür edip eczaneyi teslim alıyorlar. Ambulans ekipleriyle Yalova ve civarını dolaşmaya başlıyorum.O günlerde
Yalova’daki bir fabrika da,artçı sarsıntılar sonucu patlama oluyor.Ardından da gaz sızıntısı meydana geliyor. Nefes almak çok güç,neredeyse imkansız,maske takıyoruz. 4. ve 5. günlerde de Yalova ve civarını dolaşmaya devam ediyorum. 5. gün akşam saatlerinde İstanbul’a dönmek üzere oradan ayrılıyorum.
Benim, deprem bölgesinde yaşadıklarımla ilgili anlatacaklarım, bunlarla sınırlı değil elbet....
Ama üzerinden yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen o intörnün gözyaşlarını hiç ama hiç unutamıyorum.Saygılarımla.......