07-08-2008, Saat: 07:53 PM
07-08-2008, Saat: 08:32 PM
Ağabeyim... O konuda haklısın. Ama yine de var. Genellemeye kurban gitmemesi gereken iyileri de var. Sadece bunu demek istedim. Saygılar...
O hadiste gayet doğru bir hadis. O hadisi destekleyen Hz. Ömer vb. olaylar var. İslâmiyet zamanı İslâmiyeti kabul etmeyen Türkler, Müslümanlar ile kaç kere savaşmıştır? Söyler misin? Birlik olup Çinliler ile savaşmamız neyin nesi? Hz. Ömer'in güçlü orduları ile az sayıda Türklere saldırmamasının sebebi ne? Herkesle savaşan Müslümanlar, neden o dönem İslâmiyeti kabul etmeyen Türklerle savaşmadılar?
Soruların toplamına tek bir cevap: Peygamber efendimiz, Türk milletinin gelecekte İslâmiyetin tek ebedî savunucusu olacağını bildiği için bu yönde telkinlerde bulundu Müminlere. Şu dünyaya bir bak. Acaba İslâmiyeti ırkçılık ve ayrımcılık yapmadan yükselten millet hangi millet? Araplar, bizi arkadan vurdular. Bırak İslâmiyet sonrasını, İslâmiyetten önce hiçbir Türk devleti böyle bir şey yaptı mı?
Son sözüm: Türkler, İslâmiyetten önce İslâmiyete en yakın yaşam tarzını, töresini sürdüren millettir, belki de tektir. Hatta evet, evet tektir.
O hadiste gayet doğru bir hadis. O hadisi destekleyen Hz. Ömer vb. olaylar var. İslâmiyet zamanı İslâmiyeti kabul etmeyen Türkler, Müslümanlar ile kaç kere savaşmıştır? Söyler misin? Birlik olup Çinliler ile savaşmamız neyin nesi? Hz. Ömer'in güçlü orduları ile az sayıda Türklere saldırmamasının sebebi ne? Herkesle savaşan Müslümanlar, neden o dönem İslâmiyeti kabul etmeyen Türklerle savaşmadılar?
Soruların toplamına tek bir cevap: Peygamber efendimiz, Türk milletinin gelecekte İslâmiyetin tek ebedî savunucusu olacağını bildiği için bu yönde telkinlerde bulundu Müminlere. Şu dünyaya bir bak. Acaba İslâmiyeti ırkçılık ve ayrımcılık yapmadan yükselten millet hangi millet? Araplar, bizi arkadan vurdular. Bırak İslâmiyet sonrasını, İslâmiyetten önce hiçbir Türk devleti böyle bir şey yaptı mı?
Son sözüm: Türkler, İslâmiyetten önce İslâmiyete en yakın yaşam tarzını, töresini sürdüren millettir, belki de tektir. Hatta evet, evet tektir.
07-09-2008, Saat: 01:27 PM
bu hadisi kim rivayet etmiştir bana söylermisin ben okadar hadis kitabı araştırdım böyle bir hadis görmedim eger olsaydı bugün her yerde söylenirdi
07-09-2008, Saat: 01:31 PM
tesekkürler
07-09-2008, Saat: 01:35 PM
kursad kardeşim verdiginiz sözde hadisin cevabı
Türk milletinin fıtratında mevcut olan yiğitlik hasleti, İslâmın cihat ruhu, Mekke ve Medine'den kopup yurtlarına kadar ulaşan İslâm mücahitlerinin mukaddes gayesi ile birleşince tarihteki haklı yerini ve mevkiine oturmuştu. Bu arada şu tarihî husus gözardı edilmemeli: Türkler İslâmın zuhurundan dört asır sonra Müslüman oldular. O zamana kadar İslâm fetihleri kuzeyde Hazar Denizine batıda Mısır'a, güneyde Yemen'e, doğuda Hindistan sınırlarına kadar yayılmıştı. İslâm ordusu hemen hemen bütün milletlerle savaştıkları halde Türklerle savaşmadılar.
Peygamberimizin "Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın" 1 hadisine riayet eden Müslümanlar, onlarla savaş ettikleri zaman Türklerin İslama girmelerine mâni olacaklarını biliyorlardı. Bunun için Türkler İslâm güneşinin üzerlerinde doğduğunu hisseder etmez, "oymaklar" halinde Müslüman oldular.
Bilhassa Abbasiler devrinde İslâm ordusunda mühim bir yer tutan Türkler yiğitlikleriyle birleştirdikleri cihat aşkı ile asırlar boyu İslâmın bayraktarlığını yaptılar.
Bunun yanında her millet kendi milletinin fazilet ve güzel hasletlerinden bahsederek, onları sevebilir. İslâmiyet bunu reddetmez. Nitekim Sahabilerden birisi Peygamberimize "Ey Allah'ın Resulü, bir kişinin kendi kavmini sevmesi ırkçılık mıdır?" diye sormuş.
Resulullah da (a.s.m.), "Hayır, ancak kişi kavminin zulmüne yardımcı olursa, ırkçılık olur"2 buyurmuştur.
Çünkü millet, ırk, kavim bir vakıadır. "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Ondan en çok korkanınızdır"3 mealindeki âyet-i kerime, insanların farklı millet ve ırklara mensup olmasını, birbirleriyle daha yakından tanışması hikmetine bağlamakta ve hangi ırktan olursa olsun fert ve milletlerin fazilet ve üstünlük derecesini "takva"ya göre değerlendirmektedir.
Kur'ân'ın hükmü, hiçbir milletin ırkî bakımdan bir üstünlüğe sahip olamayacağını açıkladığı gibi, esas itibariyle ne hadis-i kudsî, ne de hadis-i şeriflerde bu hükme aykırı ifade bulmak mümkün değildir. Bu hükme ters düşen ifadeler "hadis" olarak bazı kitaplarda yer alsa, dillerde dolaşsa bile reddedilir, kabul edilmez. Bunun için de buna benzer ifadelere müracaat ederek Arap, Fars, Türk hangi millet olursa olsun methedilmeye kalkışılmaz. Irkçılık kokan ve o çerçevede anlatılan konularda İslâm literatüründe "hadis" olarak kabul edilmeyen beyanlara da itibar edilmez.
Meselâ, Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk isimli kitabında Türkleri metheden bir hayli mevzu (uydurma) "hadislere" yer verilmiştir. Bunlardan "hadis-i kudsî" olarak nakledilen bir söz şöyledir:
"Ulu Allah buyuruyor: "Benim Türk adını verdiğim ve maşrıkta iskân ettiğim birtakım askerlerim vardır ki, herhangi bir kavme karşı gazaba gelecek olursam, o Türk askerlerimi o kavmin üzerine saldırırım."
Hadis-i Kudsî olarak söylenen bu ifadeleri hiçbir hadis kitabında bulmak mümkün değildir. Bir lügat kitabında geçen böyle bir ifadeyi "hadis-i kudsî" diye alıp nakletmek usûle de aykırıdır. Çünkü âyet mealleri ya Kur'ân meallerinden veya tefsirlerden; hadisler de hadis kitaplarından alınır ve istifade edilir.
Diğer taraftan bu ifadeler Türk milletini ve ordusunu metheder mânâyı taşımaktan da uzaktır. Çünkü bu ifadelerde Türk askeri Allah'ın elinde bir gazap âleti olarak gösterilmekte, azgın milletlerin üzerine "saldırtılan" bir unsur şeklinde tarif edilmektedir.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) hakkında "Türklük" iddiasına gelince; esas itibariyle İslâmiyet, ırk, kabile ve millet mefhumunu reddetmiyor. İnsanların kabile ve milletlere ayrılmasını birbirleriyle daha yakından tanışmalarını sağlaması bakımından değerlendiriyor. Bunun yanında kabile ve milletlerin şecere ve neslini muhafazaya hizmet maksadıyla mevcut olan "ensab" ilmine karşı çıkmamıştır. Hatta Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir'i, ensab ilmini bilmekle methetmiştir. Hangi kabilenin nereden geldiği, en son kime dayandığı hususunda en ince teferruatına varıncaya kadar bütün bilgiler İslâmiyetten önce ve sonraki Araplar arasında meşhurdu.
Peygamberimizin kabilesi, şeceresi ise çok iyi muhafaza edilmişti. Peygamberimizin dedelerinin kimler olduğu, nereye kadar dayandığı, Kureyş isminin ve kabilesinin nereden kaynaklandığı hususunda siyer ve hadis ka-tiplannda geniş bilgiler mevcuttur.
Meselâ Kâmil Miras'ın Tecrid-i Sarih Tercemesi' nin 9. cildinin 217. sayfasına göz atıldığı zaman "Kureyş" isminin nereye dayandığı, nereden kaynaklandığı görülür. Cumhur-u ulemâ denen İslâm âlimlerinin çoğunun ortak görüşüne göre, "Kureyş" Peygamberimizin 13. dedesi olan Nadr'ın ismidir. Dolayısıyla kabile, ismini buradan almıştır.
Hadis imamlarından Beyhakî'nin rivayet ettiği gibi Feyzü'l-Kadîr' de yer alan bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (a.s.m.) "Ben Abdullah'ın oğlu Muhammed'im" diye saymaya başlıyor, dedesi Abdulmuttalib'den itibaren Adnan'a kadar yirmi atasını sayıyor, hadisin sonunda da "Ben neseb ve ata itibariyle içinizde en hayırlınızım" buyuruyor. 4
Yine İmam Müslim'in bir rivayetinde şu mealdeki hadisi görüyoruz:
"Cenab-ı Hak İbrahim'in (peygamber) evlatlarından İsmail'i, İsmail'in evlatlarından Benî Kinane'yi, Benî Kinane'nin evlatlarından Kureyş'i, Kureyş'ten Benî Hâşim'i, Beni Hâşim'den de beni seçti"5 buyurarak neslini Mekke'de doğmuş, orada büyümüş ve orada peygamber olarak gönderilmiş olan Hz. İsmail'e ulaştırmaktadır.
Diğer taraftan Peygamberimizin bizzat kendi mübarek dilinden nesep itibariyle hangi millete mensup olduğunu da öğrenmemiz mümkündür. Bu husustaki hadislerin sadece üçünün mealini verelim:
"Ben peygamberim, bunda asla yalan yok. Ben Abdül-muttalib'in oğluyum, ben Arapların en fasih konuşanıyım ve Kureyş evlatlarındanım."6
"Ben Arapların, Suheyb Rumların, Selman Parsların, Bilal de Habeşlilerin ilk olarak Cennete girenleriyiz." 7
"Ben tam bir Arabım. Ben Kureyş kabilesindenim. Benim lisanım (Arapçayı en fasih konuşan) Benî Sa'd lisanıdır."8
Bu hadis-i şerifler hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmadan Peygamberimizin nesep ve nesil bakımından Arap olduğunu bildirmektedir.
Kur'ân'da açıkça Peygamberimizin Arap olduğu ifade edilir.İbrahim Sûresinin "Kendilerine ap açık anlatılabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik" mealindeki 4. âyeti buna delildir. Peygamberimiz de bir peygamber olarak kendi milletinin içinden çıkmış ve onlara Arapça olan Kur'ân'ı okumuştur.
Ebû Zer'den (r.a.) rivayet edilen "Cenab-ı Hak her peygamberi kendi milletinin dili ile göndermiştir"9 mealindeki hadis-i şerif de bu âyeti tefsir etmektedir.
1. Ebû Davud , Melâhim: 8.
2. İbni Mâce , Fiten: 8.
3. Hucurât Sûresi, 18.
4. Feyzü'l-Kadîr, 3:36. Hadis no: 2682.
5. Müslim, Fedâil: 1.
6. Feyzü'l-Kadîr , 3:38. Hadis no: 2684.
7. a.g.e. 3:43, Hadis no: 2695.
8. a.g.e. 3:44. Hadis no: 2696.
9. Tefsir-i İbni Kesîr, 2:522.
Türk milletinin fıtratında mevcut olan yiğitlik hasleti, İslâmın cihat ruhu, Mekke ve Medine'den kopup yurtlarına kadar ulaşan İslâm mücahitlerinin mukaddes gayesi ile birleşince tarihteki haklı yerini ve mevkiine oturmuştu. Bu arada şu tarihî husus gözardı edilmemeli: Türkler İslâmın zuhurundan dört asır sonra Müslüman oldular. O zamana kadar İslâm fetihleri kuzeyde Hazar Denizine batıda Mısır'a, güneyde Yemen'e, doğuda Hindistan sınırlarına kadar yayılmıştı. İslâm ordusu hemen hemen bütün milletlerle savaştıkları halde Türklerle savaşmadılar.
Peygamberimizin "Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın" 1 hadisine riayet eden Müslümanlar, onlarla savaş ettikleri zaman Türklerin İslama girmelerine mâni olacaklarını biliyorlardı. Bunun için Türkler İslâm güneşinin üzerlerinde doğduğunu hisseder etmez, "oymaklar" halinde Müslüman oldular.
Bilhassa Abbasiler devrinde İslâm ordusunda mühim bir yer tutan Türkler yiğitlikleriyle birleştirdikleri cihat aşkı ile asırlar boyu İslâmın bayraktarlığını yaptılar.
Bunun yanında her millet kendi milletinin fazilet ve güzel hasletlerinden bahsederek, onları sevebilir. İslâmiyet bunu reddetmez. Nitekim Sahabilerden birisi Peygamberimize "Ey Allah'ın Resulü, bir kişinin kendi kavmini sevmesi ırkçılık mıdır?" diye sormuş.
Resulullah da (a.s.m.), "Hayır, ancak kişi kavminin zulmüne yardımcı olursa, ırkçılık olur"2 buyurmuştur.
Çünkü millet, ırk, kavim bir vakıadır. "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Ondan en çok korkanınızdır"3 mealindeki âyet-i kerime, insanların farklı millet ve ırklara mensup olmasını, birbirleriyle daha yakından tanışması hikmetine bağlamakta ve hangi ırktan olursa olsun fert ve milletlerin fazilet ve üstünlük derecesini "takva"ya göre değerlendirmektedir.
Kur'ân'ın hükmü, hiçbir milletin ırkî bakımdan bir üstünlüğe sahip olamayacağını açıkladığı gibi, esas itibariyle ne hadis-i kudsî, ne de hadis-i şeriflerde bu hükme aykırı ifade bulmak mümkün değildir. Bu hükme ters düşen ifadeler "hadis" olarak bazı kitaplarda yer alsa, dillerde dolaşsa bile reddedilir, kabul edilmez. Bunun için de buna benzer ifadelere müracaat ederek Arap, Fars, Türk hangi millet olursa olsun methedilmeye kalkışılmaz. Irkçılık kokan ve o çerçevede anlatılan konularda İslâm literatüründe "hadis" olarak kabul edilmeyen beyanlara da itibar edilmez.
Meselâ, Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk isimli kitabında Türkleri metheden bir hayli mevzu (uydurma) "hadislere" yer verilmiştir. Bunlardan "hadis-i kudsî" olarak nakledilen bir söz şöyledir:
"Ulu Allah buyuruyor: "Benim Türk adını verdiğim ve maşrıkta iskân ettiğim birtakım askerlerim vardır ki, herhangi bir kavme karşı gazaba gelecek olursam, o Türk askerlerimi o kavmin üzerine saldırırım."
Hadis-i Kudsî olarak söylenen bu ifadeleri hiçbir hadis kitabında bulmak mümkün değildir. Bir lügat kitabında geçen böyle bir ifadeyi "hadis-i kudsî" diye alıp nakletmek usûle de aykırıdır. Çünkü âyet mealleri ya Kur'ân meallerinden veya tefsirlerden; hadisler de hadis kitaplarından alınır ve istifade edilir.
Diğer taraftan bu ifadeler Türk milletini ve ordusunu metheder mânâyı taşımaktan da uzaktır. Çünkü bu ifadelerde Türk askeri Allah'ın elinde bir gazap âleti olarak gösterilmekte, azgın milletlerin üzerine "saldırtılan" bir unsur şeklinde tarif edilmektedir.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) hakkında "Türklük" iddiasına gelince; esas itibariyle İslâmiyet, ırk, kabile ve millet mefhumunu reddetmiyor. İnsanların kabile ve milletlere ayrılmasını birbirleriyle daha yakından tanışmalarını sağlaması bakımından değerlendiriyor. Bunun yanında kabile ve milletlerin şecere ve neslini muhafazaya hizmet maksadıyla mevcut olan "ensab" ilmine karşı çıkmamıştır. Hatta Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir'i, ensab ilmini bilmekle methetmiştir. Hangi kabilenin nereden geldiği, en son kime dayandığı hususunda en ince teferruatına varıncaya kadar bütün bilgiler İslâmiyetten önce ve sonraki Araplar arasında meşhurdu.
Peygamberimizin kabilesi, şeceresi ise çok iyi muhafaza edilmişti. Peygamberimizin dedelerinin kimler olduğu, nereye kadar dayandığı, Kureyş isminin ve kabilesinin nereden kaynaklandığı hususunda siyer ve hadis ka-tiplannda geniş bilgiler mevcuttur.
Meselâ Kâmil Miras'ın Tecrid-i Sarih Tercemesi' nin 9. cildinin 217. sayfasına göz atıldığı zaman "Kureyş" isminin nereye dayandığı, nereden kaynaklandığı görülür. Cumhur-u ulemâ denen İslâm âlimlerinin çoğunun ortak görüşüne göre, "Kureyş" Peygamberimizin 13. dedesi olan Nadr'ın ismidir. Dolayısıyla kabile, ismini buradan almıştır.
Hadis imamlarından Beyhakî'nin rivayet ettiği gibi Feyzü'l-Kadîr' de yer alan bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (a.s.m.) "Ben Abdullah'ın oğlu Muhammed'im" diye saymaya başlıyor, dedesi Abdulmuttalib'den itibaren Adnan'a kadar yirmi atasını sayıyor, hadisin sonunda da "Ben neseb ve ata itibariyle içinizde en hayırlınızım" buyuruyor. 4
Yine İmam Müslim'in bir rivayetinde şu mealdeki hadisi görüyoruz:
"Cenab-ı Hak İbrahim'in (peygamber) evlatlarından İsmail'i, İsmail'in evlatlarından Benî Kinane'yi, Benî Kinane'nin evlatlarından Kureyş'i, Kureyş'ten Benî Hâşim'i, Beni Hâşim'den de beni seçti"5 buyurarak neslini Mekke'de doğmuş, orada büyümüş ve orada peygamber olarak gönderilmiş olan Hz. İsmail'e ulaştırmaktadır.
Diğer taraftan Peygamberimizin bizzat kendi mübarek dilinden nesep itibariyle hangi millete mensup olduğunu da öğrenmemiz mümkündür. Bu husustaki hadislerin sadece üçünün mealini verelim:
"Ben peygamberim, bunda asla yalan yok. Ben Abdül-muttalib'in oğluyum, ben Arapların en fasih konuşanıyım ve Kureyş evlatlarındanım."6
"Ben Arapların, Suheyb Rumların, Selman Parsların, Bilal de Habeşlilerin ilk olarak Cennete girenleriyiz." 7
"Ben tam bir Arabım. Ben Kureyş kabilesindenim. Benim lisanım (Arapçayı en fasih konuşan) Benî Sa'd lisanıdır."8
Bu hadis-i şerifler hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmadan Peygamberimizin nesep ve nesil bakımından Arap olduğunu bildirmektedir.
Kur'ân'da açıkça Peygamberimizin Arap olduğu ifade edilir.İbrahim Sûresinin "Kendilerine ap açık anlatılabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik" mealindeki 4. âyeti buna delildir. Peygamberimiz de bir peygamber olarak kendi milletinin içinden çıkmış ve onlara Arapça olan Kur'ân'ı okumuştur.
Ebû Zer'den (r.a.) rivayet edilen "Cenab-ı Hak her peygamberi kendi milletinin dili ile göndermiştir"9 mealindeki hadis-i şerif de bu âyeti tefsir etmektedir.
1. Ebû Davud , Melâhim: 8.
2. İbni Mâce , Fiten: 8.
3. Hucurât Sûresi, 18.
4. Feyzü'l-Kadîr, 3:36. Hadis no: 2682.
5. Müslim, Fedâil: 1.
6. Feyzü'l-Kadîr , 3:38. Hadis no: 2684.
7. a.g.e. 3:43, Hadis no: 2695.
8. a.g.e. 3:44. Hadis no: 2696.
9. Tefsir-i İbni Kesîr, 2:522.
07-09-2008, Saat: 07:28 PM
Öncelikle çok ama çok teşekkür ederim ki beni bir ağabey olarak ciddiye aldın. Sağ olasın, ama bir takım cevaplar vermem gerek:
Ben, "Peygamberimiz Türk." demedim. "Türk milleti, Allah tarafından üstün yaratılmıştır." da demedim. Ben, sadece bu hadislere inandığımı ve Türk'lerin iman, ahlâk vb. şeylerde diğer milletlerden daha üstün olduğunu söyledim ve bu söylemlerim sebebiyle de ırkçılık yaptığımı kimse söyleyemez. Türk milleti, tarihe bakıldığında da kendini öne çıkarıyor. Sonra başka milletlerin fertlerinden bu denli iltifat almış başka bir millet var mı? Tarihe baktığınızda birçok milletin sefaletini görürsünüz (iman açısından)... Ama Türk milletinin tarihe geçmiş bir imansal sefilliği yoktur. Arapların dahi topluca putperestlik yaptığı dönemler vardır. Ama Türk milletinin böylesine bir dönemi yoktur. Bazıları "Türk milletinin İslâmiyet'ten önceki hâl ve tavırlarını nerden biliyorsun?" diye sorabilir. İşte bunu bilmememizin sebebi de Çin kaynaklarındaki Türk'lere yapılmış yorumların biz Türk gençlerinden saklanmasıdır. Hem de özenle... Tabiî ulaşmak isteyen ulaşabilir, ama zor... Çin kaynaklarında -ki Çinliler, o dönem Türk'lerin en azılı düşmanıdır- Türk'ler yerden göğe çıkartılıyor ve "Türk'leri kıskanıyoruz." diye de cümlelere rastlanıyor bu kaynaklarda. Şimdi diyeceksin ki nerde bu kaynaklar... Ben bu kaynaklara atıfta bulunarak şiir yazdım ve Edirne'de okullar arası şiir yarışmasına sokmaya çalıştım. Ama girmedi. Engellediler. Nedeni de basit ki Atatürk'ü İslâm öncesi Türk kahramanı Kür Şad'a benzettiğim için. Devletimizin başında İslâmcı olduğu sürece o şiir kabul edilmez de zaten. Ama şiirin son iki kıtasına bile riayet etmeyerek beni fişleyip şiirimi diskalifiye ettiler. “Canları sağ olsun.” diyor ve siz değerli ağabeyim için şiirimin son iki kıtasını okuyorum:
Bütün cihan bir olup da kaşlarını çatsa da
İman dolu gönüllerce okunulur hep ezan.
Devletlerin en güçlüsü dumana toz katsa da
Atan gibi yiğitlerce savunulur tüm vatan.
O kaynaklara netten dahi ulaşabilirsiniz belki. Ben Zeki Velidi Togan'ın kitaplarından öğrendim bunları. Kimse bu kitaplara itiraz etmez, ama bu kitapları engelleyenler muhakkak olur. Hüseyin Nihâl ATSIZ da "Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor" adlı kitaplarında bu tahlillerin sonucu olarak Türk'leri anlatmıştır. İslâmiyet öncesi Türkleri... İsteyen bakabilir.
Saygılar, sevgiler...
Şimdi yazımı tekrar okudum. Siz değerli ağabeyim falan derken alaylı konuşmuşum gibi algılanabilir. Sakın yanlış anlamayın.
Ben, "Peygamberimiz Türk." demedim. "Türk milleti, Allah tarafından üstün yaratılmıştır." da demedim. Ben, sadece bu hadislere inandığımı ve Türk'lerin iman, ahlâk vb. şeylerde diğer milletlerden daha üstün olduğunu söyledim ve bu söylemlerim sebebiyle de ırkçılık yaptığımı kimse söyleyemez. Türk milleti, tarihe bakıldığında da kendini öne çıkarıyor. Sonra başka milletlerin fertlerinden bu denli iltifat almış başka bir millet var mı? Tarihe baktığınızda birçok milletin sefaletini görürsünüz (iman açısından)... Ama Türk milletinin tarihe geçmiş bir imansal sefilliği yoktur. Arapların dahi topluca putperestlik yaptığı dönemler vardır. Ama Türk milletinin böylesine bir dönemi yoktur. Bazıları "Türk milletinin İslâmiyet'ten önceki hâl ve tavırlarını nerden biliyorsun?" diye sorabilir. İşte bunu bilmememizin sebebi de Çin kaynaklarındaki Türk'lere yapılmış yorumların biz Türk gençlerinden saklanmasıdır. Hem de özenle... Tabiî ulaşmak isteyen ulaşabilir, ama zor... Çin kaynaklarında -ki Çinliler, o dönem Türk'lerin en azılı düşmanıdır- Türk'ler yerden göğe çıkartılıyor ve "Türk'leri kıskanıyoruz." diye de cümlelere rastlanıyor bu kaynaklarda. Şimdi diyeceksin ki nerde bu kaynaklar... Ben bu kaynaklara atıfta bulunarak şiir yazdım ve Edirne'de okullar arası şiir yarışmasına sokmaya çalıştım. Ama girmedi. Engellediler. Nedeni de basit ki Atatürk'ü İslâm öncesi Türk kahramanı Kür Şad'a benzettiğim için. Devletimizin başında İslâmcı olduğu sürece o şiir kabul edilmez de zaten. Ama şiirin son iki kıtasına bile riayet etmeyerek beni fişleyip şiirimi diskalifiye ettiler. “Canları sağ olsun.” diyor ve siz değerli ağabeyim için şiirimin son iki kıtasını okuyorum:
Bütün cihan bir olup da kaşlarını çatsa da
İman dolu gönüllerce okunulur hep ezan.
Devletlerin en güçlüsü dumana toz katsa da
Atan gibi yiğitlerce savunulur tüm vatan.
O kaynaklara netten dahi ulaşabilirsiniz belki. Ben Zeki Velidi Togan'ın kitaplarından öğrendim bunları. Kimse bu kitaplara itiraz etmez, ama bu kitapları engelleyenler muhakkak olur. Hüseyin Nihâl ATSIZ da "Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor" adlı kitaplarında bu tahlillerin sonucu olarak Türk'leri anlatmıştır. İslâmiyet öncesi Türkleri... İsteyen bakabilir.
Saygılar, sevgiler...
Şimdi yazımı tekrar okudum. Siz değerli ağabeyim falan derken alaylı konuşmuşum gibi algılanabilir. Sakın yanlış anlamayın.
07-10-2008, Saat: 03:12 PM
öyle bir hadis yoktur yukarıdaki yazımda belirttigimi gibi böyle bir hadis yoktur çünkü tamamen uydurmadan ibaret oldugu ortadadır egerki böyle bir hadis olsaydı nette baktım ne hadisi rivayet eden var ne de tam kaynagı var sadece birisi uydurmuş ve digerleri de inanmış hadisin gerçeklik derecesi yoktur yukarıdaki yazımda sözde bir kutsi hadis var fakat buda sizin yazdıgınız gibi aslı astarı olmayan bir hadisten ibarettir
burada sizi küçük düsürme niyetinde degilim sözün hadis olmadıgının kanısındayım verilen yazarlarda ise tamamen türklügü yüceltmek mahiyetinde oldugu kanısındayım fakat yazılan sözde tamamen türklügü savsçı bir zihniyet oldugunu gösteriyor fakat araştırmalar sonucunda aslında türklügü yüceltme olmadıgını görüyoruz
sizden bir istegim olacak bu hadisin numarısı nedir ve kimler tarafından rivayet edildigidir çünkü odakar uydurma sözler var ki bunu milette hadis diye yutturuyorlar
en içiten sevgi ve saygılarımla
burada sizi küçük düsürme niyetinde degilim sözün hadis olmadıgının kanısındayım verilen yazarlarda ise tamamen türklügü yüceltmek mahiyetinde oldugu kanısındayım fakat yazılan sözde tamamen türklügü savsçı bir zihniyet oldugunu gösteriyor fakat araştırmalar sonucunda aslında türklügü yüceltme olmadıgını görüyoruz
sizden bir istegim olacak bu hadisin numarısı nedir ve kimler tarafından rivayet edildigidir çünkü odakar uydurma sözler var ki bunu milette hadis diye yutturuyorlar
en içiten sevgi ve saygılarımla
07-10-2008, Saat: 03:51 PM
Ağabey, Vallahiülazim ben, çok samimi bir itirafla buna nerde rastladığımı söyleyeyim:
Hani bazı programlar var ya Fethullah cemaatinden olan kişilerin yaptığı... İşte onlardan birini benim öz ağabeyime Üniversite zamanında vermişler. Bu arada ağabeyim Sakarya'da okudu. İşte anladın sen onu
İşte bilgisayarda tutmuş bu programı ve ben de bu programa bilgisayarda rastladım ve bu programı merak edip açtım. Program falan değilmiş. Bildiğimiz dinî öğreti... Ama tabiî o cemaatin fikrî perspektifine göre bir öğreti... İşte orada bu hadis, bence milliyetçilerin de ruhunu okşamak için yayımlanmış. Milliyetçileri de çekmek için yani... Hani dinci diyorlar ya... Din satan gibi bir şey. İşte malın farklı müşterilere farklı yönleriyle satılmaya çalışılması hesabı... Tabiî bu benim kanaatim. Baştan söyleyeyim ki o cemaatten arkadaşım bile var. Bu fikirlerimi ona da söyledim. Ama o hafif kızgınlıktan sonra benle arkadaşlığını sürdürecek kadar asil biri ve en iyi arkadaşım. Yani burada o cemaatle yakın ilişkilerde bulunan biri varsa aynı asil davranışı beklerim. Bilmem anlatabildim mi?
Yani vesselâm ağabeyim, hadisi tam olarak teyit ettirdiğim söylenemez. Ama gençliğin verdiği hevesle atalarımı peygamber efendimiz ile yüceltmek istiyorum.
Diyeceksin ki yaptığın doğru değil. Haklısın. Ama şunun hâlâ arkasındayım ki gelmiş geçmiş en üstün millet Türk milletidir. Ben bunu kendi mantığım ile teyit ettim. Geçmişten gelen kaynaklar ve tarihsel olaylar bunun belgesidir. O, Türklüğü yücelten yazarlar dediğin şahsiyetler, bunun bilinciyle yazarlık yapmışlardır. Mehmet Emin Yurdakul öncüsüdür. Ziya Gökalp sistemleştirmiştir. Geriden gelen kişiler siyasîleştirmiştir. Ama hâlâ parti klasmanına giren Türkçü fikirli siyaset adamları yoktur. Diyeceksin ki Mhp ne peki... Onu da açıklamak isterdim ama o kadar uzun boylu değil. Zaten telefon dinlemeleri falan filan derken ben de girmeyeyim mahpusa Ama sana bir kardeşin olarak BAY PİPO-SONER YALÇIN'ı öneririm Türklerin gerçek tarihi için de Hüseyin Nihâl ATSIZ Ve kitapları derim
Ukalalık yapıyormuşum gibi algılama lütfen... Saygılar Sevgiler...
Bir gencin ölen Türkçülük ve Turancılık adına son çırpınmaları diyebilirsin…
Hani bazı programlar var ya Fethullah cemaatinden olan kişilerin yaptığı... İşte onlardan birini benim öz ağabeyime Üniversite zamanında vermişler. Bu arada ağabeyim Sakarya'da okudu. İşte anladın sen onu
İşte bilgisayarda tutmuş bu programı ve ben de bu programa bilgisayarda rastladım ve bu programı merak edip açtım. Program falan değilmiş. Bildiğimiz dinî öğreti... Ama tabiî o cemaatin fikrî perspektifine göre bir öğreti... İşte orada bu hadis, bence milliyetçilerin de ruhunu okşamak için yayımlanmış. Milliyetçileri de çekmek için yani... Hani dinci diyorlar ya... Din satan gibi bir şey. İşte malın farklı müşterilere farklı yönleriyle satılmaya çalışılması hesabı... Tabiî bu benim kanaatim. Baştan söyleyeyim ki o cemaatten arkadaşım bile var. Bu fikirlerimi ona da söyledim. Ama o hafif kızgınlıktan sonra benle arkadaşlığını sürdürecek kadar asil biri ve en iyi arkadaşım. Yani burada o cemaatle yakın ilişkilerde bulunan biri varsa aynı asil davranışı beklerim. Bilmem anlatabildim mi?
Yani vesselâm ağabeyim, hadisi tam olarak teyit ettirdiğim söylenemez. Ama gençliğin verdiği hevesle atalarımı peygamber efendimiz ile yüceltmek istiyorum.
Diyeceksin ki yaptığın doğru değil. Haklısın. Ama şunun hâlâ arkasındayım ki gelmiş geçmiş en üstün millet Türk milletidir. Ben bunu kendi mantığım ile teyit ettim. Geçmişten gelen kaynaklar ve tarihsel olaylar bunun belgesidir. O, Türklüğü yücelten yazarlar dediğin şahsiyetler, bunun bilinciyle yazarlık yapmışlardır. Mehmet Emin Yurdakul öncüsüdür. Ziya Gökalp sistemleştirmiştir. Geriden gelen kişiler siyasîleştirmiştir. Ama hâlâ parti klasmanına giren Türkçü fikirli siyaset adamları yoktur. Diyeceksin ki Mhp ne peki... Onu da açıklamak isterdim ama o kadar uzun boylu değil. Zaten telefon dinlemeleri falan filan derken ben de girmeyeyim mahpusa Ama sana bir kardeşin olarak BAY PİPO-SONER YALÇIN'ı öneririm Türklerin gerçek tarihi için de Hüseyin Nihâl ATSIZ Ve kitapları derim
Ukalalık yapıyormuşum gibi algılama lütfen... Saygılar Sevgiler...
Bir gencin ölen Türkçülük ve Turancılık adına son çırpınmaları diyebilirsin…
07-10-2008, Saat: 03:55 PM
Sadece bu forumdan mı gerçekleştireceksin emelini?
Yok canım sadece burası değil... Msn, diğer forumlar, okuldaki yarışmavari olaylar, konuşmalar vs... Ama Allah'ın izniyle olacak. Öyle ya da böyle...
Yok canım sadece burası değil... Msn, diğer forumlar, okuldaki yarışmavari olaylar, konuşmalar vs... Ama Allah'ın izniyle olacak. Öyle ya da böyle...
07-10-2008, Saat: 04:29 PM
sevgili kardeşim gelmiş geçmiş en üstün millet türkler degildir geçmişte en üstün ırk olarak yahudiler vardı fakat sonra ne oldu ALLAHın laneti geldi hepsi simdi dünyanın en alçak insanı oldu sevgili kardeşim üstünlük ırkta soyda sopta veya parada degildir üstünlük tava iledir yani çok ilim iledir hiç bir ırkın hiç bir ırktanda üstünlügü yoktur egerki üstün ırk olsaydı bunu kuranda ve hadiste söylerdi ve son peygamberde içlerinden çıkardı bazı arap milliyetçileri biz en üstün ırkız diyorlar ve son peygamber de bizden çıktı diyor yahudilerde en üstün ırk biziz diyor neredeyse bütün peygamberler onlara gelmiş ve diger insanlara verilmeyen onlara verilmiştir osmanlının bu kadar uzun durmasının sebebi adil kitabına ve peygamberinin sözlerine uydukları için kalmıştır ve bu güne kadar hiçbir ırkçılık yapılmamıştır tarih bilgimiz azda olsa biraz var türklük ise osmanlıdan sonra gelen ve kökü cumhuriyetin kurulmasına kadar dayanır osmanlıya degil
saygı ve sevgilerimle
saygı ve sevgilerimle