06-11-2008, Saat: 08:34 PM
BİR;
Biliyorum, bugün üç beş cümle kandırmayacak seni. Yazıyorum kara kalem mi, yoksa çalakalem mi? bilmiyorum. Yazıyorum içimden geldiği gibi.
Sana şimdi borçluyum çünkü sen "Geleceğimsin", dolu dolu yaşamaya ve borcumu ödemeye çalışıyorum. Bunu yaparken gözlerim yaşardığı ve umudumun tükendiği anlar olmuyor değil, oluyor pek tabiî; ama her günün sabahında biraz daha yaklaşıyorum sana.
İKİ;
Bugün okuduğum kitabın sayfalarında şu söze rastladım: "En değerli şeyler bile göstereni olmazsa, değersizdirler. "Bunu düşündüm, daha doğrusu seni bana kim gösterdi diye düşündüm. Mutluluğun ve kenarı katlanmış tebessümlerin geldi aklıma. Seni ne zaman görsem - ki bu aralar hiç olmuyor bu - yüzüme en sevimli en gerçek tebessüm çizilirdi. Konuşmaya başlardın ben ezilirdim. Ezilirdim çünkü bir "Şimdi" asla yetişemezdi sana ve sen ezip geçmeliydin beni. Sana yakışanda bu.
ÜÇ;
Seni ağlarken gördüm. Etrafında üç beş kişi vardı. Sen ağlıyordun onlar da, boş ver git sinlerle, takma kafana değmezlerle, hepsi biteceklerle seni avutuyorlardı; daha doğrusu avuttuklarını sanıyorlardı. O an utandım kendimden çünkü ben de aynı boş sözlerle avutabilirdim seni; bu kadar yabancıydık birbirimize. Seni üzen sıkıntıya sokan o ağlama sesinle dolu anları düşündüğümde küfrediyorum kendime; ama o etrafındaki üç beş kişiden daha iyi bir şey yapıyorum senin için ve senden habersiz. Tatlı bir dille yalvarıyorum Tanrıya, seni hiç üzmesin diye. Şimdi nasılsın bilmiyorum. Ama ben sana yetişemediğim için hep mutlu düşledim seni...
Biliyorum, bugün üç beş cümle kandırmayacak seni. Yazıyorum kara kalem mi, yoksa çalakalem mi? bilmiyorum. Yazıyorum içimden geldiği gibi.
Sana şimdi borçluyum çünkü sen "Geleceğimsin", dolu dolu yaşamaya ve borcumu ödemeye çalışıyorum. Bunu yaparken gözlerim yaşardığı ve umudumun tükendiği anlar olmuyor değil, oluyor pek tabiî; ama her günün sabahında biraz daha yaklaşıyorum sana.
İKİ;
Bugün okuduğum kitabın sayfalarında şu söze rastladım: "En değerli şeyler bile göstereni olmazsa, değersizdirler. "Bunu düşündüm, daha doğrusu seni bana kim gösterdi diye düşündüm. Mutluluğun ve kenarı katlanmış tebessümlerin geldi aklıma. Seni ne zaman görsem - ki bu aralar hiç olmuyor bu - yüzüme en sevimli en gerçek tebessüm çizilirdi. Konuşmaya başlardın ben ezilirdim. Ezilirdim çünkü bir "Şimdi" asla yetişemezdi sana ve sen ezip geçmeliydin beni. Sana yakışanda bu.
ÜÇ;
Seni ağlarken gördüm. Etrafında üç beş kişi vardı. Sen ağlıyordun onlar da, boş ver git sinlerle, takma kafana değmezlerle, hepsi biteceklerle seni avutuyorlardı; daha doğrusu avuttuklarını sanıyorlardı. O an utandım kendimden çünkü ben de aynı boş sözlerle avutabilirdim seni; bu kadar yabancıydık birbirimize. Seni üzen sıkıntıya sokan o ağlama sesinle dolu anları düşündüğümde küfrediyorum kendime; ama o etrafındaki üç beş kişiden daha iyi bir şey yapıyorum senin için ve senden habersiz. Tatlı bir dille yalvarıyorum Tanrıya, seni hiç üzmesin diye. Şimdi nasılsın bilmiyorum. Ama ben sana yetişemediğim için hep mutlu düşledim seni...