06-12-2008, Saat: 03:45 PM
Olmadığım bir şehre yağmur yağıyor? Ben seni ne zaman düşünsem, gözyaşı gibi ince ince ve her damlası düştüğü yeri acıtırcasına yağmur yağıyor. Üstüm başım ıslak, bir kuşunki kadar bile başımı sokacak bir yerim yok.
İnsanı kendine getiren bir iç ürpermesi ama hiç yalnızlığın akla gelmesi gibi değil. Hiç ama hiç o kadar değil. Bazı şeyleri insan kendine bile söyleyemiyor. Bir de soruyorlar neyin var diye. Olanı içime attım, olmayan ise olanların beni üzüp gitmesini bekliyor?
Sırası var her derdin. Yaşı olduğu gibi bazı şeylerin?
Şimdi sorsam nerede olduğunu; söylenmeyecek kadar uzaktasın. İtirafından korkulur bir yalan gibisin. Sahi gerçek misin? Aklım bu kadar büyük yalanlar uyduramaz, biliyorum EN BÜYÜK GERÇEÄžİMSİN. Bazı şeyleri istesen de kabul ettiremezsin kendine. Hayat, vura vura öğretir de, sen, kendine bir türlü öğretemezsin?
Ne olduğunu şimdi şimdi sorgulamaya başladığım günlerin çok azının şahidiyim ben. Sadece yan yana yürüdüğümüzün şahidi. Bundan başka hiç... Varsa da, dedim ya bazı şeyleri kendine bile söyleyemezsin diye? İşte öyle. Ben sadece yan yana yürüdüğümüze şahidim. Gerisi hiç. Ama antalya sokakları? O sokaklar her şeyi gördüler?Gamze oluşturmaya yetecek tebessümler ve küçük ve çekingen bir ?memnun oldum? , sağa sola, yalnız kalmak istercesine kaçırılan gözler ve arkasında nice telaş? Yağmurdan kaçar gibi bir telaş. Yok, artık çok geç. Tutulacağımız kadar tutulduk?
Olmadığım yerde seni üşüten, kala kaldığım yerde beni acıtan bir yağmur yağıyor ince ince. İnan, ne oraya ne de buraya yağmur hiç yakışmıyor.
Mecburiyetler mecburiyetti, vedalar veda. Sorgulayamadık hiçbir şeyi. Bunun için ne vakit vardı, ne de imkan. Biz yazılanları oynuyorduk ve mecburiyetleri ifa ediyorduk; olmaması gerektiği gibi, olması gerektiği için?Aklım fikrimi durduramıyor, kendimi sokaklara atmayınca. Ne oldu da koşan zaman birden durdu? Kendimin bilincinde olmak ne mümkün? Kendimi ne sansam o değilim. Kafam iyice karışıyor bazen?
Bir şehir beni kendine hapsetti. Seni ise bilmediğim bir yere terk etti. Alıp veremediği olsa gerek hayatın benimle. Kendimden başka kime borçluyum ki? Bir tek yaşama borcu?Hani düşünsek diyorum. Düşünsek ve dursak bir an. Dursak ve konuşsak bir an. Çok şey mi kaybedilir bu bir anlarla? Kime zararı dokunur? Bekleyenin varsa o hariç. Yoksa nedir ki bir an, yeter inan her şey için?
Büyük bir isyanın ilk kıpırtıları gibi görünse de her bir hezeyan kendi içinde saklı ve öyle de kalacak, eminim. Bilmiyorsun ki, yürüdüğümüz yollardaki tek bir taşta bıraktığımız yankıyı bile anlatamam. Dedim ya her şeyi gördüler. Şimdi ise koşturan adımlarımı bile duymuyorlar..İşte bu yüzden biraz da sokakların hafızasına bıraktım seni. Her geçişimde seni duyacağımı, seni göreceğimi umut ediyorum. Nafile birkaç bakış atıyorum, ses çıkarmamak için gayret sarfeden adımlarımın sesleri arasında sesler duymaya çalışıyorum. Yok! Galiba deliriyorum?Bitip tükenmez düşündüklerim. Her bir kelimede, içimi acıtan, ateşle yazılı, varlığı meçhul üzüntüler var. Düşünceler bitmiyor da, söyleyecekler bitiyor.
O yüzden şimdi sustum.
Sadece kendimi dinliyorum.
( GERÇEKSİN BİLİYORUM )
İnsanı kendine getiren bir iç ürpermesi ama hiç yalnızlığın akla gelmesi gibi değil. Hiç ama hiç o kadar değil. Bazı şeyleri insan kendine bile söyleyemiyor. Bir de soruyorlar neyin var diye. Olanı içime attım, olmayan ise olanların beni üzüp gitmesini bekliyor?
Sırası var her derdin. Yaşı olduğu gibi bazı şeylerin?
Şimdi sorsam nerede olduğunu; söylenmeyecek kadar uzaktasın. İtirafından korkulur bir yalan gibisin. Sahi gerçek misin? Aklım bu kadar büyük yalanlar uyduramaz, biliyorum EN BÜYÜK GERÇEÄžİMSİN. Bazı şeyleri istesen de kabul ettiremezsin kendine. Hayat, vura vura öğretir de, sen, kendine bir türlü öğretemezsin?
Ne olduğunu şimdi şimdi sorgulamaya başladığım günlerin çok azının şahidiyim ben. Sadece yan yana yürüdüğümüzün şahidi. Bundan başka hiç... Varsa da, dedim ya bazı şeyleri kendine bile söyleyemezsin diye? İşte öyle. Ben sadece yan yana yürüdüğümüze şahidim. Gerisi hiç. Ama antalya sokakları? O sokaklar her şeyi gördüler?Gamze oluşturmaya yetecek tebessümler ve küçük ve çekingen bir ?memnun oldum? , sağa sola, yalnız kalmak istercesine kaçırılan gözler ve arkasında nice telaş? Yağmurdan kaçar gibi bir telaş. Yok, artık çok geç. Tutulacağımız kadar tutulduk?
Olmadığım yerde seni üşüten, kala kaldığım yerde beni acıtan bir yağmur yağıyor ince ince. İnan, ne oraya ne de buraya yağmur hiç yakışmıyor.
Mecburiyetler mecburiyetti, vedalar veda. Sorgulayamadık hiçbir şeyi. Bunun için ne vakit vardı, ne de imkan. Biz yazılanları oynuyorduk ve mecburiyetleri ifa ediyorduk; olmaması gerektiği gibi, olması gerektiği için?Aklım fikrimi durduramıyor, kendimi sokaklara atmayınca. Ne oldu da koşan zaman birden durdu? Kendimin bilincinde olmak ne mümkün? Kendimi ne sansam o değilim. Kafam iyice karışıyor bazen?
Bir şehir beni kendine hapsetti. Seni ise bilmediğim bir yere terk etti. Alıp veremediği olsa gerek hayatın benimle. Kendimden başka kime borçluyum ki? Bir tek yaşama borcu?Hani düşünsek diyorum. Düşünsek ve dursak bir an. Dursak ve konuşsak bir an. Çok şey mi kaybedilir bu bir anlarla? Kime zararı dokunur? Bekleyenin varsa o hariç. Yoksa nedir ki bir an, yeter inan her şey için?
Büyük bir isyanın ilk kıpırtıları gibi görünse de her bir hezeyan kendi içinde saklı ve öyle de kalacak, eminim. Bilmiyorsun ki, yürüdüğümüz yollardaki tek bir taşta bıraktığımız yankıyı bile anlatamam. Dedim ya her şeyi gördüler. Şimdi ise koşturan adımlarımı bile duymuyorlar..İşte bu yüzden biraz da sokakların hafızasına bıraktım seni. Her geçişimde seni duyacağımı, seni göreceğimi umut ediyorum. Nafile birkaç bakış atıyorum, ses çıkarmamak için gayret sarfeden adımlarımın sesleri arasında sesler duymaya çalışıyorum. Yok! Galiba deliriyorum?Bitip tükenmez düşündüklerim. Her bir kelimede, içimi acıtan, ateşle yazılı, varlığı meçhul üzüntüler var. Düşünceler bitmiyor da, söyleyecekler bitiyor.
O yüzden şimdi sustum.
Sadece kendimi dinliyorum.
( GERÇEKSİN BİLİYORUM )