07-08-2008, Saat: 12:17 AM
"-Durma eşikte,gel içeri,
-İyi böyle,insan hazır hissediyor gitmeye..."
Yağmur içmiş kız, sokak kokusu sinmiş ciğerlerine,
Uzanıvermiş karanlığa, üşümüş..
Ve biraz defter arası aşk şiiri kıvamındaymış oğlan,
Birbirlerine yaralarını göstermişler, dilencilik kutsal sayılmış...
Ben kendimi adak ettiğimden beri iflah olmadı yaralarım..
Sevgili,
Gelme sakın, üvey anne şefkati var gözlerimde,
Ayrılık herkese başka hediyeler sundu,
Payıma düşen şer oldu...
Siyahları giydim,
"Yakıştı" dedin,
Yasa büründüğüm gözüksün istedim...
Tırnaklarım etimde, acımıyor artık,
Çıktım ya o kapıdan, attım ya ilk adımımı
Kustum içtiğim tüm yağmurları...
Kozamda ördüğüm üç beş tel ipeği doladım boynuma,
Birkaç yıldız ufalayıp, sürdüm yanaklarıma,
Çok güzelim...
Ayrılık herkese başka hediyeler sundu,
Payıma düşen delilik oldu...
Sevgili,
Sırra kadem bastı aşk,
Gelme sakın,
İstanbul, kendi tarihine yenildi, gelme..
Sancısı bol ayazları kabullendi bünyeler,
Gönderdiğin gibi değilim,
Gelme...
Gece-kondu yarınlarıma,
Derme çatma,
Alabildiğine siyah, yıkık...
Ayrılık herkese başka hediyeler sundu,
Payıma düşen yokluk oldu...
Şimdi sana borcum iki kelime,
Çoğu zaman birleştirir insanlar, yanlış da olsa,
Bir çırpıda çıksın diye ağızdan,
Yanlışlar bir çırpıda yaşanıp, bitsin diye belki.
Sevgili,
Ödeşmeye geldim, son bir oyuna gebe kelimelerim..
"Önüm, arkam, sağım, solum, saklanmayan ebedir"
Ayrılık herkese başka hediyeler sundu,
Payıma düşen çocukluğum oldu...
Hoşça kal...