08-11-2008, Saat: 03:12 AM
Mecnun Leylâ'ya âşık olur. Sevdasından ötürü yanmaktadır garip. Gel gör ki; Leylâ'dan ayrı düşmüştür. Mecnun çölün bir ucunda, Leylâ ise diğer ucunda... Mecnun, Leylâ'ya doğru yola çıkmaya karar verince, bir binek arar... Kendi hâlinde yavrusunu emziren dişi bir deve görür. Gider yanına devenin, biner sırtına ve basar kamçıyı... Deve kamçının acısına dayanamaz, ister istemez yola çıkarlar. Çıkarlar çıkmasına da, devenin aklında yavrusu, sırtında kamçı, giderler hızla...
Akşam olur. Mecnun Leylâ'ya kavuşmayı öylesine şiddetle arzular ki, hiç mola vermez. Gece olup da dinlenme vakti geldiğinde, Mecnun devenin sırtında uyuklamaya bile katlanır. Bir ağırlık, rehâvet çöker. Sahibinin uyukladığını hisseden deve, Mecnun'a fark ettirmeden yönünü tam ters istikamete, yavrusuna doğru çevirir...
Sabah olup uyanınca Mecnun bakar ki, yola ilk çıktıkları yerdedir.. Deve yavrusunu emzirmekle meşgulken, Mecnun hâlâ Leylâ'ya kavuşamamıştır... Mecnun, biraz kendine biraz da deveye kızar, köpürür... O sevdâsından yana dursun, devenin oyununa gelmiştir. Hışımla devenin sırtını daha sert kamçılamaktadır. Yine çıkarlar yola. Mecnunun aklında Leylâ, devenin aklında yavrusu...
Akşam olup yine hava karardığında aynı olaylar tekrar eder. Sabah, başladıkları yere geri dönerler. Mecnun hâliyle tekrar sinirlenip kızar. Yola bir daha çıkarlar... Aynı olaylar üçüncü defa tekrarlanınca, Mecnun hakikati biraz kavrar ve deveye seslenir:
"Anladım ey deve! Bende Leylâ aşkı, sende de bu yavru şefkati olduğu müddetçe, ne sen doğru dürüst yavruna, ne de ben Leylâ'ma kavuşabilirim. İyisi mi, sen burada kal, ben çölü yalnız geçeyim. Belki daha geç, daha güç varırım Leylâ'ma. Belki de kavuşmak hiç nasip olmaz. Ama olsun. Hiç değilse sevdiğimin yolunda ölürüm..."
İşte ey kişi! Buradaki Mecnun sensin. Leylâ ise, kavuşmayı istediğin Allah aşkıdır. Üzerine bindiğin deve senin nefsindir; devenin yavrusu ise dünya zevk ve arzularıdır... Eğer nefsine sahip olamazsan, o seni dünyaya meylettirir. Nefsinin emrinde değil de, ona hâkim olduğun müddetçe o sana hizmet edecektir.
Akşam olur. Mecnun Leylâ'ya kavuşmayı öylesine şiddetle arzular ki, hiç mola vermez. Gece olup da dinlenme vakti geldiğinde, Mecnun devenin sırtında uyuklamaya bile katlanır. Bir ağırlık, rehâvet çöker. Sahibinin uyukladığını hisseden deve, Mecnun'a fark ettirmeden yönünü tam ters istikamete, yavrusuna doğru çevirir...
Sabah olup uyanınca Mecnun bakar ki, yola ilk çıktıkları yerdedir.. Deve yavrusunu emzirmekle meşgulken, Mecnun hâlâ Leylâ'ya kavuşamamıştır... Mecnun, biraz kendine biraz da deveye kızar, köpürür... O sevdâsından yana dursun, devenin oyununa gelmiştir. Hışımla devenin sırtını daha sert kamçılamaktadır. Yine çıkarlar yola. Mecnunun aklında Leylâ, devenin aklında yavrusu...
Akşam olup yine hava karardığında aynı olaylar tekrar eder. Sabah, başladıkları yere geri dönerler. Mecnun hâliyle tekrar sinirlenip kızar. Yola bir daha çıkarlar... Aynı olaylar üçüncü defa tekrarlanınca, Mecnun hakikati biraz kavrar ve deveye seslenir:
"Anladım ey deve! Bende Leylâ aşkı, sende de bu yavru şefkati olduğu müddetçe, ne sen doğru dürüst yavruna, ne de ben Leylâ'ma kavuşabilirim. İyisi mi, sen burada kal, ben çölü yalnız geçeyim. Belki daha geç, daha güç varırım Leylâ'ma. Belki de kavuşmak hiç nasip olmaz. Ama olsun. Hiç değilse sevdiğimin yolunda ölürüm..."
İşte ey kişi! Buradaki Mecnun sensin. Leylâ ise, kavuşmayı istediğin Allah aşkıdır. Üzerine bindiğin deve senin nefsindir; devenin yavrusu ise dünya zevk ve arzularıdır... Eğer nefsine sahip olamazsan, o seni dünyaya meylettirir. Nefsinin emrinde değil de, ona hâkim olduğun müddetçe o sana hizmet edecektir.