09-07-2008, Saat: 05:23 AM
Yüreğim ;aldatılmayı kabul etmenin bilmem kaçıncı seherinde…
Öfkeli hüzünler çıkıyor kilitli kapılarımın altından usulca…
Günlerdir kalbime bıçak ucu gibi dokunup kaçan
arsız kelimeler saklı adımlarımda..
Sorgu gecelerimde bağırarak uyandığımsın..
Oysa bu kapkara taşlar arasında nasılda parlıyordu gözlerin…
Sanki meydan okuyordun içimde var ettiğim onca parçalanmış geçmişime …
Şimdi sırtımda iyice ağırlaşan geçmişimin karanlığında,
sana dökülüyor kelimelerim..
Bir bir soyunup atıyorum üzerimden bırakıp gittiğin ne varsa…
Geri çekiliyorum..
Tek bir söz bırakmayacağım giderken..
oysa tek bir söz yeterdi değil mi sevmelere…artık ne yana yürüsem ,
…hep bir adım ötemde duruyor uçurum
Ben oyuncu değilim…direndikçe bittim…
Bahçeme vuran sarı ışık tutsaklığının uzayan gölgesinde,
düşlerimi kısaltıyorum,koşar adım yanılgılarımla…
Kaç çığlık eskittim,duvarları dumandan kaybolmuş “F” tipi odamda…
ve kaç ağlamak gömdüm sabrımın yastıklarına…sen hiç bilmedin..
Kibrit çöpünde hep kısayı çeken yaşamlarım oldu benim..
hep vazgeçiş noktasında durdu sevgilerim…
Takvim savaşları başlattım aşkın koynunda… sen hiç bilmedin…
Bir hükümle sürgün edileli beri İstanbul’dan ,
hangi gerçeğin kapısını çalsam,yalana açılıdı bahçesi...
Yalanmış..
Ne sen kız kulesi gibi durabildin karşımda,
Ne ben bakabildim boğazın mavi gözleriyle sana..
Ama sen sağol fazla geldiğim kalabalıklarında..
Ben geceyarılarında dolaşıyorum,üstüm başım çatışma içinde…
Gecikmiş yağmurlarda ıslağım…
Ne zaman kaçıp gitsem tutsaklığımdan ,
upuzun siren sesleri geliyor ardımdan…
Süngüler ve ağır silahlar dayanıyor göğsüme..
Notası eksik tonlamaların..Bu şarkı temposuz…
coşkusuz uykulara uyuyuyorum…
Yinede sen sağol fazla geldiğim kalabalıklarında..
Benim özlemlerime pusu kurulmuş..kuyular kazılmış derin derin…
Bağırıyorum kuyudan…
Sussam ,kelimelerin kalbinde canavar uyanır…
Konuştuklarım az geldi…şimdi bağırıyorum…
Ben Dövüşerek Yenildim Yok Verilecek Hesabım.....
Öfkeli hüzünler çıkıyor kilitli kapılarımın altından usulca…
Günlerdir kalbime bıçak ucu gibi dokunup kaçan
arsız kelimeler saklı adımlarımda..
Sorgu gecelerimde bağırarak uyandığımsın..
Oysa bu kapkara taşlar arasında nasılda parlıyordu gözlerin…
Sanki meydan okuyordun içimde var ettiğim onca parçalanmış geçmişime …
Şimdi sırtımda iyice ağırlaşan geçmişimin karanlığında,
sana dökülüyor kelimelerim..
Bir bir soyunup atıyorum üzerimden bırakıp gittiğin ne varsa…
Geri çekiliyorum..
Tek bir söz bırakmayacağım giderken..
oysa tek bir söz yeterdi değil mi sevmelere…artık ne yana yürüsem ,
…hep bir adım ötemde duruyor uçurum
Ben oyuncu değilim…direndikçe bittim…
Bahçeme vuran sarı ışık tutsaklığının uzayan gölgesinde,
düşlerimi kısaltıyorum,koşar adım yanılgılarımla…
Kaç çığlık eskittim,duvarları dumandan kaybolmuş “F” tipi odamda…
ve kaç ağlamak gömdüm sabrımın yastıklarına…sen hiç bilmedin..
Kibrit çöpünde hep kısayı çeken yaşamlarım oldu benim..
hep vazgeçiş noktasında durdu sevgilerim…
Takvim savaşları başlattım aşkın koynunda… sen hiç bilmedin…
Bir hükümle sürgün edileli beri İstanbul’dan ,
hangi gerçeğin kapısını çalsam,yalana açılıdı bahçesi...
Yalanmış..
Ne sen kız kulesi gibi durabildin karşımda,
Ne ben bakabildim boğazın mavi gözleriyle sana..
Ama sen sağol fazla geldiğim kalabalıklarında..
Ben geceyarılarında dolaşıyorum,üstüm başım çatışma içinde…
Gecikmiş yağmurlarda ıslağım…
Ne zaman kaçıp gitsem tutsaklığımdan ,
upuzun siren sesleri geliyor ardımdan…
Süngüler ve ağır silahlar dayanıyor göğsüme..
Notası eksik tonlamaların..Bu şarkı temposuz…
coşkusuz uykulara uyuyuyorum…
Yinede sen sağol fazla geldiğim kalabalıklarında..
Benim özlemlerime pusu kurulmuş..kuyular kazılmış derin derin…
Bağırıyorum kuyudan…
Sussam ,kelimelerin kalbinde canavar uyanır…
Konuştuklarım az geldi…şimdi bağırıyorum…
Ben Dövüşerek Yenildim Yok Verilecek Hesabım.....