09-10-2008, Saat: 11:47 AM
[SIZE=4]Yüreğimde gece; onikiyi çoktan geçmiş saat, ne gariptir ki geçen zamanın ardında yaşanan birşeyler var, izdüşümler var bilemediğim; dilime yerleşen ama kafamın içinden sessiz ve öksüzce geçen sözcükler gibi...
Aşk; kendini bilmezlik, olup biteni ise hiç ama hiç bilememezlik...
Suskunluk; sancılı yalnızlık..
Korku; çocukluğa özgü bir terim,büyüdükçe silikleşen yada derinleşen...
Yalnızlık; yaşama karşı bağışıklık aşısı...
Umut; mutsuzluğun, metresi...
Mutsuzluk; Düşlerde yeri olmayan..
Düş; kırılır mı? Ardında kırılan başka bir şeyler var, kesilip kanamalar var bilemediğim; tıpkı yüreğimin ince keskin yırtılması gibi.
Yürek; Çikolata ama içi duygu dolgulu..
Duygu: Uyku gibi güzel, sonu gelmeyen, bir rüya
Rüya; yorumsuz, iniltiler, sayıklamalar, hadi hayırlısı!
Belki de alakasız ama bir tanım daha.
Aş ermek; Gebelikte bazı yemeklerden tiksinip bazı yemekleri yeme isteği duymak.
Ben eriyorum belki de; kendime tanımlarla yüzleştikçe, eriyorum, geberiyorum.
" Ol! " demeyle olmuyor işte bir yaşam.
" Öl! " demeyle ölünmüyor.
" Dur! " demeyle durulmuyor birdenbire.
" Sus! " demeyle susar mı gözlerim?
Emir kipleri ağlıyor, bağrıyor bas bas, düşlerimin arasında .
[/SIZE]Bekle!
Yüreğimde, gece; on ikiyi çoktan geçmiş saat . Bedenim kendi zamanından habersiz; anlamaktan ürküyor belki de. Anladığım an gizemini yitiriyor her şey.
Düşlediklerimi diri ve gizli tutmak için kaçıyorum anlamaktan.
[SIZE=4]Yaşam içinde yanımda kalan, tek varlık, zamandan peydahlanmış piç bir yalnızlık! [/SIZE]
[SIZE=2]Gökyüzüne bakmalıyım, başımı kaldırıp, yıldızları saymalıyım, oturup sabah olmadan...
Gecenin güzelliğini görebilmeliyim, denizin üzerindeki gümüş ışıltısında, duyabilmeliyim bir başka güzelliği, dalgaların şıkırtısında.
Gün ışımış, güneş doğmuş!
Yüreğimde ise, hala gece; on ikiyi çoktan geçmiş saat!
Oysa, ışığın bile ortaya çıkartamadıkları var, gizlenenler...
Gündüzün köründe bile karanlıklar arkasına saklanıp, adam geçinenler.....
[/SIZE]
Aşk; kendini bilmezlik, olup biteni ise hiç ama hiç bilememezlik...
Suskunluk; sancılı yalnızlık..
Korku; çocukluğa özgü bir terim,büyüdükçe silikleşen yada derinleşen...
Yalnızlık; yaşama karşı bağışıklık aşısı...
Umut; mutsuzluğun, metresi...
Mutsuzluk; Düşlerde yeri olmayan..
Düş; kırılır mı? Ardında kırılan başka bir şeyler var, kesilip kanamalar var bilemediğim; tıpkı yüreğimin ince keskin yırtılması gibi.
Yürek; Çikolata ama içi duygu dolgulu..
Duygu: Uyku gibi güzel, sonu gelmeyen, bir rüya
Rüya; yorumsuz, iniltiler, sayıklamalar, hadi hayırlısı!
Belki de alakasız ama bir tanım daha.
Aş ermek; Gebelikte bazı yemeklerden tiksinip bazı yemekleri yeme isteği duymak.
Ben eriyorum belki de; kendime tanımlarla yüzleştikçe, eriyorum, geberiyorum.
" Ol! " demeyle olmuyor işte bir yaşam.
" Öl! " demeyle ölünmüyor.
" Dur! " demeyle durulmuyor birdenbire.
" Sus! " demeyle susar mı gözlerim?
Emir kipleri ağlıyor, bağrıyor bas bas, düşlerimin arasında .
[/SIZE]Bekle!
Yüreğimde, gece; on ikiyi çoktan geçmiş saat . Bedenim kendi zamanından habersiz; anlamaktan ürküyor belki de. Anladığım an gizemini yitiriyor her şey.
Düşlediklerimi diri ve gizli tutmak için kaçıyorum anlamaktan.
[SIZE=4]Yaşam içinde yanımda kalan, tek varlık, zamandan peydahlanmış piç bir yalnızlık! [/SIZE]
[SIZE=2]Gökyüzüne bakmalıyım, başımı kaldırıp, yıldızları saymalıyım, oturup sabah olmadan...
Gecenin güzelliğini görebilmeliyim, denizin üzerindeki gümüş ışıltısında, duyabilmeliyim bir başka güzelliği, dalgaların şıkırtısında.
Gün ışımış, güneş doğmuş!
Yüreğimde ise, hala gece; on ikiyi çoktan geçmiş saat!
Oysa, ışığın bile ortaya çıkartamadıkları var, gizlenenler...
Gündüzün köründe bile karanlıklar arkasına saklanıp, adam geçinenler.....
[/SIZE]