09-19-2008, Saat: 01:15 AM
Yalnızca bir kırıntıydı, içime düştüğünde. Bilmediğim bir neden beni alıp götürdüğünde o yerlere, o çocuk beni beklemekteydi. Rüzgarlı bir geceydi. Birilerinin bizim peşimizde olduğu belliydi. O karanlık dünyada tek rehberim o çocuğun eliydi.
Ne kadar yaşamışım, ne kadar yaşlanmıştım? Kim ile dost olmuş, kim ile kavga yapmıştım? Şimdi geriye kalan tanımadığım bu tendi. Keder ve budalalıktan başka yaşamımın anlamı var mıydı? Tek verebileceğim cevap, şarkılarımı mırıldanmaktı: yaşananları anlamak, anlamak ve anlatmak... Kim için? Karanlık, rüzgar ve bu çocuk.
"Hey! Kimsin sen?"
Durduk.
"Tanımadığın zamanlardan bir çocuk."
"Öyleyse neden ben?!"
"Dön arkana bak, ordasın sen."
Döndüm. Yalnızca zifiri bir karanlık.
Biliyordum, ben kederimin budalasıydım. Biliyordum, ben artık yalnızca bu küçük eldim. Şarkılarımı söyledim yeniden; anılarımı mırıldandım onun için. Çok adımlar attık... Sonra durduk birden. Bir kayaya yasladı beni:
"İşte geçmişini ve kederini kaybettiğin yer burası. Burada, bu kayanın eşiğinde başlayacak yeniden senin yaşamın. Bundan böyle sırrın bu olacak."
Elimi gezdirdim. Elimi yüzüme sürdüm. Gözyaşlarımı tutamadım. Rüzgar durmuştu artık, su sesleri duyuyordum.
Yalnızca bir kırıntıydın, içime ilk düştüğünde
Vakitsiz bir anda...
Bilmediğim bir neden beni alıp
Götürdüğünde o yerlere.
Keder ve budalalıktan başka
Yaşamın bir anlamı var mıydı?
Aradığım aşkı bulduysam, sendedir.
Ya bu benim içimde dolaşan da kimdir?
Ya bu benim içimde mekan tutan da kimdir?
Adem evvelinden beri
Bir yanımız noksandır, neylersin...
Beni bu alemde divane gibi gezdiren
Sen değil misin?
Geriye kalan yalnızca tanımadığım bu tendir.
Aradığım aşkı bulduysam, sendedir.
Ya bu benim içimde dolaşan da kimdir?
Ya bu benim içimde mekan tutan da kimdir?