10-13-2008, Saat: 05:47 AM
Gözyaşı mı sahte gülüşler mi? (Deneme)
Gözyaşı gerçeği yansıtmadığı gibi, sahte gülüşlerde olmuştur maskemiz de. Yalnız bir fark vardır aralarında, biri gözde başlar dudakta biter, diğeri dudakta yeşerir seninle biter.
Bu maskenin altında oynanır sahtelik dolu hayat oyunu. Bankada, evde, otobüs sırasında, işyerinde, sokakta her saniyemiz o sahtelik içinde yaşanır. Tebessümler gerçeği yansıtacak yürekte değildir, hoş görünme çabasıdır, mutlu etme aracı, kandırmaca…
İnandırıcı değildir kanmış gibi yaparız, görmezden geliriz, aynı samimiyetsiz ifade ile karşılık veririz, tez zamanda unutur gideriz, o sahte tebessümleri…
Hayatın sıradanlığı, ya da kendi hayatımızın uğraşlarındadır aklımız o tebessüm anlarında… Karşımızdakinin bizi önemsediğini göstermez dudakların yanağa doğru yaptığı hamle, mutlu etmez bizi. En samimi hallerde bile mevcuttur bu durum, hiçbir insan bizim sevincimize bizim kadar sevinmez, sevinemez, mutluluk oyunudur; “bak ben seni önemsiyorum ve senin mutluluğunu paylaşıyorumdur” bu samimiyetsizliğin adı. Ama paylaşılamaz, tıbben bu mümkün değildir çünkü veya manen. Kim ne kadar yaşayabilir bizi…
Çok zaman ağlamaya ramak saatlerde bir insanın paylaşımına gülmek zorunda kalmışızdır. Ya da somurtmaya ihtiyaç duyduğumuz vakitler banka görevlisine şunu yapıverir misinizde yaşamışızdır o duyguyu.
Zaman mı bizi bu hale getiren fikrim yok, yaşadığım hayatın ötesini göremiyorum ve geçmişte nasıldı, sanırım bu sahtelik bu sıralar daha bir yoğun. Uğraşacak onca şeyin, yükün arasında daha sık karşılaşıyoruz bu durumla.
Sentetik bir zaman yaşadığımız, her şey daha hızlı, daha değişken, daha yapay, daha sinir bozucu, daha, daha, daha… Yaşıyoruz…
Gözyaşına gelirsek… Öncelikle yalnızlığımız da akıtıyoruz. En olduk olmadık zamanlarda ağlayamıyoruz, üzülemiyoruz bu sahtelikte. Günün tüm yapağılığını akıtıyoruz en yalnız saatlerde, kendimize dönüyoruz, dönmeye çabalıyoruz yâda.
Sabah çıkarken çaldığımız makyajımızdan arındırıyoruz yüzümüzü gözyaşları ile. Tüm çirkinliği ile akıp gidiyor sahteliğimiz…
Bir kendimizi kandıramıyoruz, bir kendimize yalansızız. Kendimizle kaldığımız da akıyor çirkinliğimiz…
Duruluğa ulaşıyoruz ya da çalışıyoruz…
Gücün hâkimiyetinde ki bir dünya da acizliği çağrıştıran ifadelere yer verilmiyor…
Birilerinin bize acıyarak bakmasına sebep oluyor, bu olunması gereken kendine dönümler… O yüzdendir yalnızlıkta yaşanıyor, acınmaktan korkuyor insanlar,
Kimse acımayı düşünmüyor fakat sahte gülümsemelere. Bu yazık ifadeye kimse acımıyor acıyamıyor, çünkü aynı acınmışlığı yaşıyor. Kendini kandırıyor kalabalık saatlerde, ta ki kendinle kalıncaya…
Neden sorusu? Nedensiz…
Sentetik zamana yorup geçiştiriyoruz tümümüz. Sahtelikte yaşayıp sahtelikle yok oluyoruz…
Bir siluet, palyaçonun gözünde ki yaşlar gelsin aklınıza
Palyaçonun yüzündeki gözyaşı ve tebessümün birleşmesinden oluşan ifadeye bakıp gülüp geçiyoruz çoğumuz. Onun çoktan farkına varıp da yüzümüze tokat gibi çarptığı gerçeği görmezden geliyor, palyaço işte diyip gülüp geçiyoruz.
Ama acaba o mu sahte, biz mi?
O mu bize gülüyor, biz mi ona…
Kim daha samimi kim daha palyaço bu hayatta…
Uzun sözün kısası
Boş ver… Sen de boş ver.
Gül sana gülene, git her kes gibi yoluna…
Gözyaşı nedir ki gözleri saklar, tebessüm dediğin nedir ki yok olur gider…
Gözyaşı gerçeği yansıtmadığı gibi, sahte gülüşlerde olmuştur maskemiz de. Yalnız bir fark vardır aralarında, biri gözde başlar dudakta biter, diğeri dudakta yeşerir seninle biter.
Bu maskenin altında oynanır sahtelik dolu hayat oyunu. Bankada, evde, otobüs sırasında, işyerinde, sokakta her saniyemiz o sahtelik içinde yaşanır. Tebessümler gerçeği yansıtacak yürekte değildir, hoş görünme çabasıdır, mutlu etme aracı, kandırmaca…
İnandırıcı değildir kanmış gibi yaparız, görmezden geliriz, aynı samimiyetsiz ifade ile karşılık veririz, tez zamanda unutur gideriz, o sahte tebessümleri…
Hayatın sıradanlığı, ya da kendi hayatımızın uğraşlarındadır aklımız o tebessüm anlarında… Karşımızdakinin bizi önemsediğini göstermez dudakların yanağa doğru yaptığı hamle, mutlu etmez bizi. En samimi hallerde bile mevcuttur bu durum, hiçbir insan bizim sevincimize bizim kadar sevinmez, sevinemez, mutluluk oyunudur; “bak ben seni önemsiyorum ve senin mutluluğunu paylaşıyorumdur” bu samimiyetsizliğin adı. Ama paylaşılamaz, tıbben bu mümkün değildir çünkü veya manen. Kim ne kadar yaşayabilir bizi…
Çok zaman ağlamaya ramak saatlerde bir insanın paylaşımına gülmek zorunda kalmışızdır. Ya da somurtmaya ihtiyaç duyduğumuz vakitler banka görevlisine şunu yapıverir misinizde yaşamışızdır o duyguyu.
Zaman mı bizi bu hale getiren fikrim yok, yaşadığım hayatın ötesini göremiyorum ve geçmişte nasıldı, sanırım bu sahtelik bu sıralar daha bir yoğun. Uğraşacak onca şeyin, yükün arasında daha sık karşılaşıyoruz bu durumla.
Sentetik bir zaman yaşadığımız, her şey daha hızlı, daha değişken, daha yapay, daha sinir bozucu, daha, daha, daha… Yaşıyoruz…
Gözyaşına gelirsek… Öncelikle yalnızlığımız da akıtıyoruz. En olduk olmadık zamanlarda ağlayamıyoruz, üzülemiyoruz bu sahtelikte. Günün tüm yapağılığını akıtıyoruz en yalnız saatlerde, kendimize dönüyoruz, dönmeye çabalıyoruz yâda.
Sabah çıkarken çaldığımız makyajımızdan arındırıyoruz yüzümüzü gözyaşları ile. Tüm çirkinliği ile akıp gidiyor sahteliğimiz…
Bir kendimizi kandıramıyoruz, bir kendimize yalansızız. Kendimizle kaldığımız da akıyor çirkinliğimiz…
Duruluğa ulaşıyoruz ya da çalışıyoruz…
Gücün hâkimiyetinde ki bir dünya da acizliği çağrıştıran ifadelere yer verilmiyor…
Birilerinin bize acıyarak bakmasına sebep oluyor, bu olunması gereken kendine dönümler… O yüzdendir yalnızlıkta yaşanıyor, acınmaktan korkuyor insanlar,
Kimse acımayı düşünmüyor fakat sahte gülümsemelere. Bu yazık ifadeye kimse acımıyor acıyamıyor, çünkü aynı acınmışlığı yaşıyor. Kendini kandırıyor kalabalık saatlerde, ta ki kendinle kalıncaya…
Neden sorusu? Nedensiz…
Sentetik zamana yorup geçiştiriyoruz tümümüz. Sahtelikte yaşayıp sahtelikle yok oluyoruz…
Bir siluet, palyaçonun gözünde ki yaşlar gelsin aklınıza
Palyaçonun yüzündeki gözyaşı ve tebessümün birleşmesinden oluşan ifadeye bakıp gülüp geçiyoruz çoğumuz. Onun çoktan farkına varıp da yüzümüze tokat gibi çarptığı gerçeği görmezden geliyor, palyaço işte diyip gülüp geçiyoruz.
Ama acaba o mu sahte, biz mi?
O mu bize gülüyor, biz mi ona…
Kim daha samimi kim daha palyaço bu hayatta…
Uzun sözün kısası
Boş ver… Sen de boş ver.
Gül sana gülene, git her kes gibi yoluna…
Gözyaşı nedir ki gözleri saklar, tebessüm dediğin nedir ki yok olur gider…
Hayrullah Kocasakal
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.