10-14-2008, Saat: 09:11 PM
Sakın dokunma göz yaşlarıma !
Silmek istemiyorum. Giderken, ardından senli izler kalsın soluk benzimde…dudaklarıma değsin göz yaşlarım hiç durmasın, teninin tuzu gibi yaksın…yaktıkça seni içeyim…
Akıyorsun ruhumun acıyan yanından …hani canıma candın, ahlar çekerdik hep karşılıklı sözlerimizde, bakarken birbirimize vuslatı içerdi gözlerimiz hasretle… seni şimdiden çok özledim biliyor musun ?
Neden eziyet eder sevenler birbirlerine anlamam ki manasız sebeplerden…asalak, aç ruhlar dolaşırken etrafta, ben çelikten zırhımı kuşanan asker edasıyla yürürüm yolumda, sen bilmezsin...
‘‘Sevmek yürek ister’’demiştin.Yüreğimi sana vermişken şimdi nasıl severim seni, bende olmayan yürekle.İstemiyorum, sende kalsın ki seni ne kadar özlediğimi, ne kadar sevdiğimi söylesin anbean…
Senli düşünceleri doldurup cebime sokaklarda dolaştım avare, biçare… bir kedi ve köpek çıktı aniden karşıma, ilk defa korktum köpekten, oysa korkmazdım, fark etmeden ne çok sen olmuşum meğerse…
Senden sonra, kahve içmeyi unuttum tıpkı hüzünlerim gibi…
Bilirsin şekeri hiç sevmem ama senin için çayıma iki şeker attım bugün.Yudumlarken gözümden bir damla düştü de tadına zehir karıştı aşkımın, oysa çayı da pek sevmezdim ya seninle keyfine varmıştım içmenin… şimdi vazgeçilmezim oldu tıpkı sen gibi…
Gün boyunca hep kuytulara gizlendim, gizledim hayattan kendimi…
(Güneş ve gece ; birbirine kavuşamaz, hiçbir kitap yazmaz bunu.)
Sen güneştin, bense geceyken gündüze dönmüştüm.
Şimdi sevginle (son tanem) kendime dönüyorum, yakan ayazlarıma…karanlığıma…
Uyanırsan vakitsiz, yakma ışıkları, seyret, yıldızlarca ve sessizce öpeceğim, saracağım bedenini taki güneş doğana kadar…
alıntıdır
Silmek istemiyorum. Giderken, ardından senli izler kalsın soluk benzimde…dudaklarıma değsin göz yaşlarım hiç durmasın, teninin tuzu gibi yaksın…yaktıkça seni içeyim…
Akıyorsun ruhumun acıyan yanından …hani canıma candın, ahlar çekerdik hep karşılıklı sözlerimizde, bakarken birbirimize vuslatı içerdi gözlerimiz hasretle… seni şimdiden çok özledim biliyor musun ?
Neden eziyet eder sevenler birbirlerine anlamam ki manasız sebeplerden…asalak, aç ruhlar dolaşırken etrafta, ben çelikten zırhımı kuşanan asker edasıyla yürürüm yolumda, sen bilmezsin...
‘‘Sevmek yürek ister’’demiştin.Yüreğimi sana vermişken şimdi nasıl severim seni, bende olmayan yürekle.İstemiyorum, sende kalsın ki seni ne kadar özlediğimi, ne kadar sevdiğimi söylesin anbean…
Senli düşünceleri doldurup cebime sokaklarda dolaştım avare, biçare… bir kedi ve köpek çıktı aniden karşıma, ilk defa korktum köpekten, oysa korkmazdım, fark etmeden ne çok sen olmuşum meğerse…
Senden sonra, kahve içmeyi unuttum tıpkı hüzünlerim gibi…
Bilirsin şekeri hiç sevmem ama senin için çayıma iki şeker attım bugün.Yudumlarken gözümden bir damla düştü de tadına zehir karıştı aşkımın, oysa çayı da pek sevmezdim ya seninle keyfine varmıştım içmenin… şimdi vazgeçilmezim oldu tıpkı sen gibi…
Gün boyunca hep kuytulara gizlendim, gizledim hayattan kendimi…
(Güneş ve gece ; birbirine kavuşamaz, hiçbir kitap yazmaz bunu.)
Sen güneştin, bense geceyken gündüze dönmüştüm.
Şimdi sevginle (son tanem) kendime dönüyorum, yakan ayazlarıma…karanlığıma…
Uyanırsan vakitsiz, yakma ışıkları, seyret, yıldızlarca ve sessizce öpeceğim, saracağım bedenini taki güneş doğana kadar…
alıntıdır