10-19-2008, Saat: 05:47 AM
[SIZE=5]Hüznümün asaleti başımın eğikliğinde gizlidir.. [/SIZE]
Kolayca Terk Ediliyorum… "Beni Sevmek Çok Zor”
Bazı şeylerin belli bir açıklaması yoktur, belli bir târifi…
Efrâdını câmî, ağyârını mânî bir açıklaması, belli bir târifi yapılması için uzun ve çeşitli sözler, sayısız zamanlar ve insanlar gerekli…
Bazı şeylerin belli bir açıklaması yoktur, belli bir târifi…
Efrâdını câmî, ağyârını mânî bir açıklaması, belli bir târifi yapılması için uzun ve çeşitli sözler, sayısız zamanlar ve insanlar gerekli…
Sevmek üzerine yazmaya başlarken böyle demiştim, hüzün üzerine yazmaya başlarken de böyle diyorum; çünkü bu ikisi, yani sevmek ve hüzün illâki yan yana durur, ardarda gelir.
Hüzün, sevmenin tadı-tuzu olur; sevmek, hüznün direği, suyu, havası… Evet, hüznün de çeşitli târiflerini yaptı hayat bana… Ama sevmek gibi başkalarının anlam kattığı târifler değildi bunlar, ben kendim, bir gece içimde buluyordum, gül kokulu bir mendil gibi, taptaze bir çiçek gibi…
Mânâsı bana açık semboller oldu bu yüzden hüzne dair sözlerim… Ehl-i hüzne bergüzârım olsun.
Hüzün, sevmenin tadı-tuzu olur; sevmek, hüznün direği, suyu, havası… Evet, hüznün de çeşitli târiflerini yaptı hayat bana… Ama sevmek gibi başkalarının anlam kattığı târifler değildi bunlar, ben kendim, bir gece içimde buluyordum, gül kokulu bir mendil gibi, taptaze bir çiçek gibi…
Mânâsı bana açık semboller oldu bu yüzden hüzne dair sözlerim… Ehl-i hüzne bergüzârım olsun.
* * *
Hüzün... H, yorgun he... Ü... İncecik bir dehliz, ucu en derinimize inen.
Hüzün, z ve ü, h ve n; Allâh’ın yaratma harikalarından biridir bu kelime… Bir hâl, bu kadar güzel arz edilir harflerle ve bu kadar güzel setredilir seslerle. Bu kadar mezc olur bir kelimede mânâ ile madde, beden ile ruh…
Hüzün, z ve ü, h ve n; Allâh’ın yaratma harikalarından biridir bu kelime… Bir hâl, bu kadar güzel arz edilir harflerle ve bu kadar güzel setredilir seslerle. Bu kadar mezc olur bir kelimede mânâ ile madde, beden ile ruh…
“Hüzün” denince akla “gam” gelir, hüzün değildir. Gam ağırdır, koyudur. Hüzün ince ve nârin yanını temsil edemez.
“Üzüntü” gelir, geçicidir, ucuzdur; hüznün asîl ve paha biçilmez oluşuna yakışmaz…
“Sıkıntı” denir, hüznün rengârenk atlasında pek soluk kalır bu. Evet, hüzün hem gam, keder, üzüntü, sıkıntı, endişe, vehim, korku ve nihayet suskunluktur, hem de hıçkırıktır, haykırıştır, sorgudur, yargıdır, umuttur incecikten ve nihayet fısıltıdır, gözyaşıdır.
Hüzün biraz isyandır, biraz rıza; biraz gözlerini kaçırmaktır, biraz yüreğini sunmak... Hüznü ellerinde oyuncak ederse insan, başına taç etmek varken; yazık olmuş demektir hüzne ve insana.
Keder denilse, keder lâubâlîdir, yapışkandır, yüzsüzdür; ama hüzün, dedim ya, asildir, peygamber soyludur, mübârek bir taçtır ki, ancak sahibinin başına tam olur. Beyaz papatyadan değil, ay ışığından örülmüştür. Bu yüzden sarartır insanın benzini, gözlerinin altı kararır bu yüzden. Yıpratır bazen, bolca gözyaşı döktürür, saçlarına ak düşürür; ay ışığındandır o…
Keder denilse, keder lâubâlîdir, yapışkandır, yüzsüzdür; ama hüzün, dedim ya, asildir, peygamber soyludur, mübârek bir taçtır ki, ancak sahibinin başına tam olur. Beyaz papatyadan değil, ay ışığından örülmüştür. Bu yüzden sarartır insanın benzini, gözlerinin altı kararır bu yüzden. Yıpratır bazen, bolca gözyaşı döktürür, saçlarına ak düşürür; ay ışığındandır o…
“Kadere iman eden, kederden emin olur.'
Alıntı:[i][SIZE=3]Hüzün mübârektir, velûddur.[/SIZE][/i]
Mübârek, velûd ve verimli olmayan gam, keder, tasa ve üzüntü, hüzünden değildir. Hüzün vakurdur, onurlu ve dürüst…
Kaypak ve tamahkâr duygular, hüznü duyumsayamaz. Hüzün evet, duyumsanır. O denli nârin, o denli zarif…
Büyülü bir güzelliği var hüznün. “O gül endâm bir al şÃ¢le bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün” der gibi… Kırmızı, tül ve ipekten elbisesi ile önümüzden değil, içimizden geçip giden bir âhû gibi… Acısı yüreği kavursa da sevdası eksik olmaz onun.
Kaypak ve tamahkâr duygular, hüznü duyumsayamaz. Hüzün evet, duyumsanır. O denli nârin, o denli zarif…
Büyülü bir güzelliği var hüznün. “O gül endâm bir al şÃ¢le bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün” der gibi… Kırmızı, tül ve ipekten elbisesi ile önümüzden değil, içimizden geçip giden bir âhû gibi… Acısı yüreği kavursa da sevdası eksik olmaz onun.
“Ben nereye gidersem gideyim Güzel gözlü sevdiğim benim Hüzün atımın terkisine binip Benimle gelir”