10-21-2008, Saat: 06:33 AM
Uç uç böceği,
Annen sana terlik, pabuç alacak…
Uçuramıyorum umutlarımı, sadakasını veremiyorum bedenimin. Gözbebeğimin kundağını söküyorum, dudaklarımdan ipler sarkıyor boğazıma doğru. Dağılan tespihimi saç telime diziyorum. Sara nöbetinden çıkmış ellerim ağlamaklı titreyişlerde. Ruhumun girinti çıkıntıları derimi deliyor. Yuvarlama cümleler kurmak için çok geç. Ortalama ömrümün göstergelerindeki ibre göbeğimin çukurunda tepiniyor. Çok köşeli bir çokgeni madalyon niyetine taşıyorum göğsümde. Örümcek ağları sarkıyor omuzlarıma doğru, saçlarım ceplerimde kalmış!
Alnıma çaldığın esmer mührü nasıl kamufle etsem bedenimde? Ağzı kalabalık insanlar dillerinde adımı ıslatıyorlar şimdilerde. Kamuya göstermeden, karın tokluğuna, yanımda gezdiriyorum yalnızlığımı. Akla kara seçilmiyor ki bu karanlıkta. El yordamıyla yürüdüğüm yollarımda, bir ayağım topal, diğeri kesik, rızkını aramaya çıkan yazık bir eskiciyim ben. Var mı düş satan? “Düşler alırım”… Yazık ki, ikinci el sözlerle ticareti yapılmıyormuş hayallerin.
Durumum drama dönüştü bu günlerde. Sahaflarda yok satıyor, ikinci hamur kağıtlarda, hayatımın hikayesi. Az şekerli bir ölüm niyetleniyorum. Boyumdan büyük ölmemeliydim ben! Bir gölde yatıyor cesedim. Çok sevdiğim su, bedenimi çürütmeye yüz tutmuş. Sığ sularda kaldım. Bir avuç toprak atan yok üzerime! Çilemin salgını sarıyor dünyayı. Sönmüş kireç dökün üstüme. Şimdi ben, hangi kurbağayı öpsem, yada hangi prens beni öpmeye niyetlenecek bu halimle? Bir baytar bulun açık yaralarıma.
Siyah kelebeklerimin kanat seslerini duyuyorum zihnimde. İçi sızlamayan insanlar uğur böceğimin kanatlarını yolmuşlar. Şimdi nasıl uçacak da annesine kavuşacak zavallı? Benim yüzümden öksüz kaldı uğur böceği. Kirpiklerimden yaptığım kanat uçuramadı O’nu, çakıldı zemine. Acıdan kalbi durdu. Nesli tükenenler listesinde birinci sırada artık. Uğur böceğine müteakip, çöplüğünde kılınacak cenaze namazımın ardından toprağa verilecek benim cesedim de!
Annen sana terlik, pabuç alacak…
Uçuramıyorum umutlarımı, sadakasını veremiyorum bedenimin. Gözbebeğimin kundağını söküyorum, dudaklarımdan ipler sarkıyor boğazıma doğru. Dağılan tespihimi saç telime diziyorum. Sara nöbetinden çıkmış ellerim ağlamaklı titreyişlerde. Ruhumun girinti çıkıntıları derimi deliyor. Yuvarlama cümleler kurmak için çok geç. Ortalama ömrümün göstergelerindeki ibre göbeğimin çukurunda tepiniyor. Çok köşeli bir çokgeni madalyon niyetine taşıyorum göğsümde. Örümcek ağları sarkıyor omuzlarıma doğru, saçlarım ceplerimde kalmış!
Alnıma çaldığın esmer mührü nasıl kamufle etsem bedenimde? Ağzı kalabalık insanlar dillerinde adımı ıslatıyorlar şimdilerde. Kamuya göstermeden, karın tokluğuna, yanımda gezdiriyorum yalnızlığımı. Akla kara seçilmiyor ki bu karanlıkta. El yordamıyla yürüdüğüm yollarımda, bir ayağım topal, diğeri kesik, rızkını aramaya çıkan yazık bir eskiciyim ben. Var mı düş satan? “Düşler alırım”… Yazık ki, ikinci el sözlerle ticareti yapılmıyormuş hayallerin.
Durumum drama dönüştü bu günlerde. Sahaflarda yok satıyor, ikinci hamur kağıtlarda, hayatımın hikayesi. Az şekerli bir ölüm niyetleniyorum. Boyumdan büyük ölmemeliydim ben! Bir gölde yatıyor cesedim. Çok sevdiğim su, bedenimi çürütmeye yüz tutmuş. Sığ sularda kaldım. Bir avuç toprak atan yok üzerime! Çilemin salgını sarıyor dünyayı. Sönmüş kireç dökün üstüme. Şimdi ben, hangi kurbağayı öpsem, yada hangi prens beni öpmeye niyetlenecek bu halimle? Bir baytar bulun açık yaralarıma.
Siyah kelebeklerimin kanat seslerini duyuyorum zihnimde. İçi sızlamayan insanlar uğur böceğimin kanatlarını yolmuşlar. Şimdi nasıl uçacak da annesine kavuşacak zavallı? Benim yüzümden öksüz kaldı uğur böceği. Kirpiklerimden yaptığım kanat uçuramadı O’nu, çakıldı zemine. Acıdan kalbi durdu. Nesli tükenenler listesinde birinci sırada artık. Uğur böceğine müteakip, çöplüğünde kılınacak cenaze namazımın ardından toprağa verilecek benim cesedim de!