10-21-2008, Saat: 11:18 PM
Yokluğuna Ağlıyor Kelimelerim
Islak Hecelere Bırakılmış Düşlerim…
Gecenin karanlığına yüreğimi asıp sana yazıyorum.
Yüreğimi sana kanatlandırıp seni düşlüyorum kırık dökük hayallerimde..
Uzakları aşındıran kelimelerimi satırlara serip seni soluyorum mürekkebimle.
Yine yokluğun düşüyor hecelerime,
yine yokluğun bir hançer gibi deliyor hücrelerimi..
Ne yapsam, ne etsem fayda etmiyor.
Sensizlikte kanayan dudaklarımı nehirlerde yıkasam da
silinir mi yokluğunun acıları ?.
Zaman sanki hasretinde durmuş..
Her şey hasrete prangalı…
Şakaklarımdan akıyor hasretinin alazları.
Ayakuçlarıma düşen kangren geceyi kaldırıp
yokluğunu yumrukluyorum sıvasız duvarlarda.
Pervasızca yüzüme vuran yalnızlığın rüzgârları siliyor hasretinin kanla karışık terini…
Olmuyor…Sensiz olmuyor işte.
Hasretinde sesi kısılmış bir rüzgar gibiyim ..
Yutkunuyorum acının kanlı gözyaşlarını…
Yapamıyorum, ne yapsam uyutamıyorum sensizliğin suskun kelimelerini…
Ne zaman saçlarımı okşasa rüzgar, ılık nefesin biliyorum.
Ne zaman gecenin koynunu serinleten ılık bir meltem esse yüreğime doğru,
senin kokun diye ciğerlerimde soluyorum meltemleri.
Bir gelsen, karanlığı ezen yıldızları sayacağım birer birer..
Ne zaman seni düşünsem yıldızlar düşüyor saçlarına
Bir gelsen, yollarıma bir kez uğrasan
gülümseyecek umutsuzluğa boyanmış geleceğim.
Yokluk zindanı aşıp bir gelsen
vuslatı giydireceğim ayazlara.
Ah bir uğrasan şehrime,
seninle kır bahçesinde sıcak çaylarımızı yudumlarken
sevincimden simitlerimizin kırıntılarıyla yavru kuşları doyuracağım..
Ellerim ellerine değdiğinde
avuç içlerimin terini bırakacağım ılık meltemlerin koynuna …
Bir gelsen bir dokunsan yüreğime,
mevsim ne olursa olsun gelişin bahar olacak dudaklarımda..
Biliyorum imkansızlığın ötesinde seni yaşamak istiyorum..
Kana kana gülüşlerini içmek varlığının huzurunda.
Hayallerimle gezinsem bir an ;
kabullenip ama bir türlü ezemediğimiz gerçekler bir tokat gibi iniyor yüzüme..
Yıkılıyorum olduğum yere.
Tutunmak için bir dal bir el arıyorum…
Düşüyorum..Acıyor yüreğim..
Kaldırımları öpen dudaklarımı siliyorum beyaz gömleğimle.
Boynu celladın kanlı ellerinde suskunluğa vurulmuş bir mahkum gibi
arkama bakmadan şehrinin karanlıklarına yürüyorum..
Ve kayboluyorum göğü çalınmış kuşlar gibi köhne sokaklarında
Vuslat kelimeleri çalınmış yetim çocuklar gibi ağlıyorum yağmur bulutların avuçlarında.
Kimse gözyaşlarımı görmesin diye gecenin karanlığını örtüyorum üzerime,.
Zaman akıyor gidiyor.
Mevsimler değişiyor, turnalar şehrimi terk ediyor..
Ama bir ben kalıyorum yokluğunda..
Her düş kırıntısından sonra kirli sakallarımla vuslata isyan bayraklarını açıyorum.
Yüzümü yıkadığımda aynalarla yüzleşmekten korkuyorum.
Pencereleri bir açsam senin sesin diye fırlıyorum dışarıya.
Ne zaman telefonum çalsa buğulu sesin diye koşuyorum.
Ama her defasında yıkılıyorum olduğum yere..
Gün pencerelerime vurduğunda ilk işim,
yokluğunda ıslanan gözbebeklerimi mandalla ipe asıp
güneşte kurumasını bekliyorum.
Biliyorum, ağır aksak hayat yokuşunda hiçbir zaman seninle yürümeyeceğiz.
Belki kelimeler hep dillerde saklı kalacak.
Karanlıklar büyüyecek avuç içlerimizde.
Ellerimiz hep yabancı kalacak birbirine.
Ve yüreklerimiz hep yalancı baharlarda soluyacak isimlerimizi..
Kuytu köşelerde sigaraya hasreti sarıp küllerinden umuda güller ekeceğiz..
Hayat yükünü taşıyan sırtımız diye nemli duvarlara yaslanıp kendimizle dertleşeceğiz..
Ağladığımızda dizlerimi arayıp seni seviyorum kelimelerini gözbebeklerimizde ıslatacağız.
Ama ne olursa olsun,
hasret perdelerinden bir gün sevda türküleriyle uyanacağız vuslat sabahına..
Melek’lerin ağladığı gönül bahçelerinde delicesine gezip
gülüşlerimizi delicesine soluyacağız.
Sabırla, umutla vuslatı bekleyeceğiz.
Vakit, hasret zamanı. Ne olur ağlama.
Ben senin için bu satırları yazarsan hasretimize ağladım.
Ne olur üzülme sen ağladığıma..
Bırak aksın gözyaşlarım.
Silemesem de ellerimle gözyaşlarımı,
yüreğimde umutlarla kurumuştur gözbebeklerim..
Ne olur dayan bu hasrete..
Bir gün vuslatın bahar kokulu gecelerinde yıldızlarda gezineceğiz.
Seni seviyorken ne olur gülümse…
“Birazdan yokluğunu sereceğim
Hasretinin duvarlarına.
Ve yüreğimi ateşleyeceğim
Katransı yokluğuna..
Ve gözbebeklerimi ıslatıp
Seni sayıklayacağım
Gecenin koynunda..
Hasretini dudaklarımda öldürüp
Güneşle boynuna sarılacağım
Bahar kokulu sabahlarda..”