02-19-2010, Saat: 11:15 PM
K: 'merhaba'
E: 'aaaa merhaba'
K: 'nasılsın'
E: 'iyi çalışıyorum'
K: 'hmmm kolay gelsin'
E: 'sağol'
K: 'eee anlat nasıl gidiyor hayat?'
E: 'nasıl olsun'
K:'öylesine aramıştım,hiç aramıyorsun,sormuyorsun..'
susarlar...
K: 'arada bir uğra bu taraflara...bir çayımı içersin'
E: 'uğramaya çalışırım'..
K: 'neyse öylesine aramıştım zaten hadi sana kolay gelsin'
E:'sağol'...
ve konuşma biter.....
evet...onca ayrılıkla geçen ayların..belkide yıl gibi gelen zamandan sonra ki..tek konuşma ve son susuş...onca özleme sıkıştırılmış bir kaç cümle...onca acının en kolay anlatımı....böyle başlar ve böyle biter....belkide söylenecek çok şey vardı daha....belkide hiçbirşey..belki söylenmeyen sözlerden bir hikaye daha başlayacaktı bitmemek üzere...ya da sonsuza gömülecekti bir 'ilk aşk' daha...bana sorsan çok şeyim vardı sevgilim sustuğum...çok şey...ve hiçbiri konuşulamadan, tüketildi bir ümit daha....çağırsam gelir mi eski günlerimiz?...hani şu telefonları kapayamadığımız günlerimiz...önceden sesimi biraz daha duymak için kapatamazdın..telefonu sevgiyle açardın...beni merak ederdin....peki ya şimdi...ne değişmişti?....bilir misin?...sesini duyduğumda nasıl da içim titremişti...bir an bayılıcağım sandım...ağlamamak için kendimi zor tutmuştum....yani sözlerim titriyordu karşında...bilmem farkettinmi?..farketsende önemlimiydi ki senin için..eski aşklarından biriydim işte..senin için önemsiz bir kaç cümle..benimse o kelimeleri tüketirken nefesim zorlanıyordu.....insan bazı şeylerin kıymetini kaybettikten sonra anlıyormuş..meğer ne kadar da değerliymiş 'aşkım' la açılan telefonlarım....ve ben seni kaybettim...kendimi kandırmanın hiç bir anlamı ve tesellisi yok!...kaybettim işte!...kazanamadan....ne çok uğraştım ne çok geri gelmen için....'gitme' diyemedim..ama git de demedim ki hiç...sense hep gittin!...bir ayrılığımın bunlara mal olacağını bilseydim...sözlerimi yakar da...hiçbirşey söylemezdim..ama nerden bilirdim..nerden?..bu kadar hevesli olacağına beni kaybetmeyi....savaşmadan gideceğini...bende 'kal'diyemedim işte...gitmek isteyen senmişsin meğer diye...sevmek bazen vazgeçmektir....sen benden ayrılmadın ki....sen beni hayatından kovdun!...bende vazgeçtim senden...kalmamı istediğini hiç bilemedim ki...
o telefonda ki ses.....
ne kadar umursamaz...
ne kadar yabancı....
ne kadar uzak....
sanki bir zamanlar hiç sevmemiş beni..
sanki hiç sarılmamış....
sanki hiç girmemiş karşısında ki hayatına...
sanki hiç sevmemiş..
bense'sevdiğinim işte bir zamanlar sevdiğin kadın'...
'hatırlamadın'...
'unuttun mu beni?ben seni hiç unutamadım ki'
diyemedim....
önceden sesimi duyunca neşelenen ses....ne çok acıtır ki istemeyen bir 'merhabaydı' sonunda...sonumuz bitik bir merhabaydı....oysa ne kadar çok hayaller büyütmüştüm ikimize..ne çok evler çizmiştim kafamda...içinde ikimizin olduğu.....ama olmadı işte..ne yaptıysam..hayat seninle beni bir kefeye koymadı..sen sadece sana ait acılarım oldugunu çocuk oldugumu dusunurdun..oysa ki sen daha hayatımı hiç bilememiştin....ne çok zor günlerden geçirmiştim..belkide bunların verdiği hırstı, inadına yaptığım çocukluğum...yada saklamak mı dersin?...ne dersen işte...aslında yüreğim de, belki de yorgun bir yaşlı gülümsemesi saklamıştım...ama göstermek istemedim hiç sana..sen hep çocuk gözlerime bak istedim..hep gülelim..hep eğlenelim..aramıza bu kez HAYAT girmesin istedim...ama onuda beceremedim...yine girdi işte...nereye kadar gideceğim?..nereye kadar bekleyeceğim bilmiyorum...sen benim için'belki'lere sıkıştırsan da bana dair yapacaklarını...ben sana ait hep 'yapamam' la kurdum bütün cümlelerimi...evet ne seni unutabilirdim çünkü..nede senden vazgeçebilirdim..yani senin 'belki'lerinde yaşamaya mahkumdum hep..senin belkilerin arasına sıkıştırılmış kocaman bir sevdaydı....içimdeki eskilerden kalma fırtınaların izi geçmemişken şimdi senin yaralarını sarmaya çalışıyorum..hayat sevdiğim..bu hayat çok yordu beni....ve sende!...
ilk aşkımdın,...canımdın....kıyamadığımdın....doyamadığımdın...ama gittin be ilk aşkım....ardında ne bıraktığını bilmeden gittin canımıniçi...ne yapsam şimdi?...hangi ölümü kabullensemde hangi mezara gömsem kendimi?..hangi zemzemi içsemde hangi suyla yıkansam?..hangi geceyi tutupta...hangi kibritle?..hangi ucundan yaksam?...hangimizi ayrılıklara atsamda hangimizi cayır cayır yaksam?...yoksun be sevdiğim! yokoğlu yoksun işte....
biliyorum birtanem!..o 'çay' ı içmeye hiçbirzaman gelmeyeceksin...biliyorum ben hergün hep bir ümitle o çay bahçesine gideceğim..sen gelecekmişsin gibi yapacağım....bana bakanlar 'sevdiğini bekliyor olmalı' diyecekler...ve ben hep gözüm yollarda bakınıp duracağım....saniyeler dakikalara..dakikalarsa saatlere vuracak....içimde ki umutlar can çekişecek..insanlara belli etmeyeceğim..hesapta baya kabarıcak..ve gelen garsona'birazdan gelir'...diyeceğim...ve bileceğim aslında...sen hiç gelmeyeceksin...insanların bakışları altında ezileceğim belki bir müddet...ama onlar sadece o gün gelmediğini sanacaklar..bir gerçeği ben bileceğim....bir ömrün böyle tükeneceğini kim bilebilir ki?...aslında gelmeyeceğini bile bile söyledim ben...aklında bulunsun diye..hani ben söyledim ya...hani kendim için..yani seni bu sebepsiz bekleyen sevdama bir mazeret olsun diye.....çünkü bütün tesellilerim ve avuntularım bitmiş durumda..artık hayal ediyorum gerçekmiş gibi..korkma aklımı oynatmam!..seni sevmek zaten delilikti....hergün çaylar koyacağım ocağa..bardaklar birbiriyle yarışacak...bazılarını yerlere fırlatıp kıracağım!..bazılarına utanmadan durup durup söveceğim...bazılarını yavaş yavaş içeceğim!...bazılarını da bir yudumda dipleyeceğim...ve benim ilk aşkım!....
ben seni hep 'bir bardak çay içmeye gelecek' diye bekleyeceğim!....ve sen hiç gelmeyeceksin!..şimdiki gibi yani...ben yine sevdamı kendi kendime demleyeceğim!...