unutulmak bir kader midir...
yoksa hayatın bize karşı bir oyunum mu bilinmez...
ama en derin aşklar bile unutulabiliyor...
en büyük yeminler bile gözardı ediliyor...
ve dediğin gibi hüzünçiçeği...
birgün o sayfadaki gülleri solmuş görüyorsun...
çok hoştu...
mutlulukların seni unutmaması dileklerimle...
Güllerin Sırrı
Yaşlı adam o sabah erkenden evinden çıktı. Önce bir kuaföre, ardından da kuru temizlemedeki takım elbisesini alarak evine döndü. Takım elbisesini bi koltuğun üzerine koyarak yatağına uzandı usulca.. Radio ya dokundu ve yine o bildik şarkı çalıyordu :
Sen benim kadınımdın
Sen benim insanımdın
Senden sonra olmuyor
Sen benim hayatımdın
Derin bir iç çekerek düşüncelere daldı. Bazen ağladı ve göz yaşlarını sakladı bazen ise içerisindeki o tatlı tebessümü çıkardı ortaya yaşlı adam.
Saat oldukca ilerledi ve artık gitmesi gerektiğini düşündü. Takım elbisesini giydi, saçlarını taradı ve tekrar çıktı dışarıya. Çiçekciden tam 41 adet kırmızı gül aldı ve sahile kadar yürüdü yanlız başına. Hava çok soğuk ve rüzgarlıydı. Tam dalgaların sahile vurduğu yerde durdu ve denize baktı, baktı, baktı... Dalgalar git gide şiddetini arttırmış ve her seferinde yaşlı adamın ayaklarına biraz daha yaklaşmıştı.
Yaşlı adam üzerine gelen dalgalara inat denize doğru biraz daha yürüdü ve dizlerine kadar denize girdi. Sonra elindeki güllere baktı ve her bir gülü tek tek koklayıp bir kez öptükten sonra dizlerine kadar gelen denizin zgın sularına bırakıyordu. Giden her bir gülün ardından bir damla yaş akıttı yaşlı adam özlerinden denize.. Tüm gülleri birer birer bıraktı azgın sulara. Elinde yanlız tek bir kırmızı gül kalmıştı. O gülüde kokladı ve içten bir sesle:
"Ne güzel bir koku, Sevgi ve Aşk kokuyor" dedikten sonra tam gülü öpecekken gözleri birden 10 metre öteye doğruldu. Orada attığı güller vardı. Bütün güller oradaydı. Sanki hiç dağılmamış, buketinden hiç ayrılmamış gibi duruyorlardı.Elindeki son gülüde bıraktı denize, dikkatle izledi ve aynı yere durduğunu gördü.
Yaşlı adam iyice meraklandı. Aceba ne olabilirdi? Sahile oturdu. Üzeri ıslaktı ve esen buz gibi rüzgara aldırmadan saatlerce baktı. Güllere öylesine dakmıştı ki neredeyse gözlerini bile kırpmıyordu. Aradan saatler geçmesine rağmen yaşlı adam hala bakıyor ve güller ise sanki yaşlı adama inat oracıkta duruyordu..
Artık yavaş yavaş hava kararmaya başladı. Bunu fark eden yaşlı adam hemen yerinden sıçrayarak denize atladı, yüzerek güllerine yanına vardı. Aklına gelen ilk şeyi yaptı ve derine daldı; fakat bişey bulamadı. "Mutlaka var" deyip tekrar, tekrar ve tekrar daldı. Her çıkışında hava biraz daha kararıyor ve ümitleri biraz daha tükeniyordu. Artık yaşlı adamın hiç gücü kalmamıştı. Son bir umutla tekrar daldı denize. O karanlık suda parlayan ışıl ışıl birşey gördü ve aldı.Su yüzüne çıktığında artık dalgalara bile karşı koyamıyordu. En son gördüğü şey güllerine yerinde olmayışıydı..
Sabaha karşı iki balıkçı kıyıya vurmuş birşeyin farkına vardılar. Yanına yaklaştıklarında farkettiler bunun yaşlı adam olduğunu ve neredeyuse soğuktan donmak üzereydi. Yaşlı adamı balıkçılar evine taşıdılar. Biraz sonra kendine gelen yaşlı adamın ilk yaptığı; denizden bulup elinde sıkı sıkıya tuttuğu şeye bakmak oldu. Balıkçılar sordu :
"Ne oldu beyfendi? Kendinize geldiniz mi? Neredeyse donacaktınız soğuktan..."
Yaşlı adam elindeki şeye biraz daha baktı, gözleri yaşardı ve ağlamaklı bir ses tonu ile : "Gençler bugün ayın kaçı?" diye seslandi. Balıkçılardan biri "17 Aralık Cuma" dedi.
Yaşlı adam anlattı :
"Bundan tam 27 yıl önceydi tanıştığımızda. 4 yıllık bir birlikteliğin ardından beni terk etti. Elindekini göstererek ; bu kolyeyi ise ona 17. yaş gününde almış ve ikimizin resimlerini koyup ona vermiştim. Ayrıldığımız gün ise bu kolye yi denize atmasını söylemiştim. Bugün ise onun 41. yaş gününü kutluyordum ve bu kolye hala beni unutmadığını, bana bir yerlerden seslenip sesini duyuramadığını gösterdi."
Derin bir iç çekerek gözlerinden yanaklarına süzülen yaşları sildi yaşlı adam. Balıkçı duyduklarından çok etkilenmiş ve duygulanmıştı. Bir sorusu daha vardı yaşlı adama.
"Neden" dedi balıkçı, peki onu bu kadar ve ölesiye seviyordun da neden razı oldun bu ayrılığa :
Yaşlı adam yina ağlamaklı bir ses tonu ile:
Beni çok seviyordu. Tek sorun aramızdaki mesafelerdi. Ona Sevgiyi, Mutluluğu ve Aşkı tam anlamıyla yaşatamamanın ezikliği vardı içimde. Herşeyi onun için, onun mutluluğu için yaptım. Bende bulamadığı sevgiyi, aşkı belki o beni uğruna hiçe sayarak terk ettiği gençte bulur dedim.
Onun Mutluluğu İçin Kendi Mutluluğumdan Vazgeçtim!...
Hayat ne kadar acımasız bazen o kadar fedakarlıklarla dolu bi hayatta çaresizce kalıp beklemek beklemek beklemek ...Gelmeyeceğini bilerekte olsa beklemek.Belkide hani bir umut olur ya gelir ...
Mesafeler engel olamaz hiç bir zaman aşka ben buna inanıyorum.Yaşatmasını yaşamasını bilen kalplerde o güllerin yeri hep olmalı diye düşünüyorum.