:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Nikotin Tadında Birşey Bu ...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
hzncustom2uq4.jpg


Nikotin tadında birşey bu..

Hüzne alışık gönüller daha dayanıklı ...

Bunu biliyorum... Hayata hep göz yaşı penceresinden bakmak. Acıyı saklamak ve onu mukaddes bir emanet gibi taşımak asilce...

"Ardımda yangın bir şehir var... yıkıntıların üstünde hala dumanların tüttüğü...

Köşe başlarında yaralı ve gönlü yaralı insanların dalıp dalıp gittiği, sokak aralarında şaşkın kedilerin dolaştığı yangın yeri bir şehir... Dönüp bakıyorum. Sırtımda alevlerin sıcaklığı hala… Gözyaşı kaynağım kurumuş... Gözyaşım yollarımda sararmış otlar… Gözlerim ufukta ...

Kaçıp giden rüzgarı, yangın büyüten o rüzgarı ve geciken yağmuru arıyorum”

Hüzün...

Acının çiçeği.

Acı ve acılar, onlara esir olmak yerine oynaşmayı tercih edenleri heykeltıraş gibi biçimlendiriyor.

Acılarla oynaşmak.

Hüzün uzakların çağrısıdır...

Her gün yüzlerce binlerce defa yollara düşerde düşüncelerimiz, bedenin hapistir ve kaçıp kurtulamazsın.

Hüzün uzakların çağrısıdır.

Gidemezsin.

Hüzün kaçıp giden son trenin ardından bakakalmaktır gece yarıları garlarda.

Hüzün, üşümektir gecenin bir vakti sizi aramak için çırpınan karanlık dalgalara ve şehrin ışıklarıyla oynaşan yakamozlara cevapsız kalırken…

Hüzün, ağlayamamaktır...

Ağlamak için çırpınırken ağlayamamaktır...

Hüzün, a[SIZE=6]ş[/SIZE]ksatmaktırduvarlara...

Hüzün, aşkta boğulmaktır ve kimsenin anlamamasıdır feryatlarımızı...

Hüzün içten içe yanarken üşümek ve ürpermektir...

Hüzün, yalnızlıktır...

Yalnızlıksa soylu bir duygu kristal kadehle sunulmuş.

Ve alışkanlık yapar…

Hüzün uzaklara ait olup yakınlara hapsolmaktır …”

Alıntı
cok qüselWink
...



[SIZE=4][SIZE=3]hü[/SIZE]zün .. [/SIZE]

huzun.jpg

HüZüN uzaklara ait olup
Yakınlara hapsolmaktır...
image003.jpg
HÜZÜN VAR AŞKIN İCİNDE

Şimdi hüzünlü bakıyor gözlerine,
Bilirim buna sebep benim,
Ne yaparsın ki,
Hüzün var aşkın içinde,
Eğdim başımı öne,
Hüzün bakışlarımı görme diye,

Derman ararken çaresizliğime,
Düşündüm ikimizi,
Yetmezmiş gibi yaşadıklarımızın,
Birde ayrılık vurdu bizi,

Arama demişsin en son mesajında,

Yüreğinde yangınlarla,
Eğerim başımı öne,
Hüzün bakışlarımı görme diye,

Dayanırım desem de sensizliğe,
Katlanırım desem de ayrılığa,
Kulak verme sözlerime.

Yaşar giderim bakmadan gözlerine,
Başka ne diyebilirim ki,
Hüzün var aşkın içinde,


Hüzün hayatımızın bir parçası olsada mümkün olduğunca sizden uzak olmasını dilerim.

Mutlu olun, mutlu kalın...


Hani böyle,
Davetiyeli hüzünler gibi/
Gelmesi sabırsızlıkla beklenen,
Gelince isyanlara bürünülen parçalanmıslık can’ınkisi.
Mutlu olmak için kaygıların/
Tokatların tümünü yüzünde hissetmek gibi!
Oysa daha çok çocuk bu yürek.

Bir kez ölmüstüm

–hatırlarsın haziran sıcagıydı/ ellerinin soğuğu-
Gelip içime kurulmuştu benden başka benler
-kavgam onlarla / yıkıp giden seninle-


Hey zaman...
Simdi dök heybendekileri
Geçmisimi yakarım –dahil oldugun her anı-
Şimdim’e dokunma yeter!
-en çok "can" canımı acıtıyor yine-


"İmkansızı isteyin ki mümkün olanın en yücesi sizin olsun." derlerdi hep,

Bundan olsa gerek en iyiyi arayışlarımız...

Gerek ki;
Bazı zamanlar canımın yandığını hissediyorum bu yüzden.
Can kırıkları,sevgi kaygıları derken ruh terbiye mi oluyor ne?
Bıraktım bu şehre sığmayı, kendime sığamıyorum...
Ağır geliyor zaman...
Ya da ben bana ağırım işte



Günlerdir aynı soru zihnimde/göz kapaklarımda/alnımda...
''Bir insan bir insanı ne kadar değiştirebilir?''

Yada bir insan özne'siz kaldığı için ertelediği düşlerine,özne bulduğunda bu kadar mı mutsuzları oynar..?
yada insan hiç gelmesini istemediği yaşanacaklarla yüzleşmekten bu kadar mı korkar..?

yada...
yada neyse...
/herneyse ve öyle işte...


Dillendiremediklerimi;
yıllar önce yaşadıklarımı buldum kendimle paylaştığım o birkaç saatlik zaman diliminde.../
tanıdıkça edinilen bir esaretti galiba ruhumun ki.../
ilk görüşte çarpılmaya benzemiyordu duruşum../

hani bilirsin ya,
kafamı gömüp toprağa,
deve kuşları gibi tüm dünyadan ama ençok o lacivertimsi gözlerden soyutlayacağımı sandığım aşk arefelerinden birindeydim işte...

Ne garipti..
insanın aşındırdığı yolları başka birinin ömründen çalması...

"[b]kimden kaçıyorsun[/b]" demiştim ruhuma,"
giydiğin gömleğin içinde sıkışıp kaldığı için bunalan kendinden mi?"
"zor...
çok zor.."


Hala her sabah ve her akşam cevap bekliyor soru işaretlerim..
insan mutlu olmak için hüzün çeker mi,
sabırsızlıkla beklediklerinden bir gün vazgeçebilir mi?

peki
Hiç buğulu bir çift gözle denize bakabilenle bakamayan bir olabilir mi?
Hiç içinde ırmaklar çağıldayanla çağıldamayan?


Yada ne bileyim işte,
bedeli ödenmemiş mutluluklar bu kadar mı iğreti durur yüzümde?