11-04-2008, Saat: 09:37 PM
Gözlerimi kapıyorum uzun soluklu bir fon müziği eşliğinde…
Seriliyor hayalin; odamın penceresine yansıyan ışıkların görünümüne… Birkaç ucu kırık cümle kuruyorum kendimce, söylüyorum sonra sana utangaçlıktan gözlerimi en kısabildiğimce. Ellerimden tutuyorsun, gülümseyerek parmağındaki yüzüğümüzü öpüp “ Seninim” diyorsun. Sokak lambaları utanıp yön çeviriyor öpüşmelerimizde, yıldızların yansıması şahitlik ediyor bu görüntüye…
Dudak ısırıyoruz aşkımıza, yaşadıklarımıza, yaşayacaklarımıza. Mavi yüklü bulutları iliştirirken gözlerine bakıyorsun; baktığın her yerde deryalar oluşuyor, gülüyorum. Nice sahiller dizeleniyor önüme; önce Kadıköy sahilini tercih ediyorum, sonra İzmit sahilini… Kadıköy sahilinde üç-beş tur attıktan sonra, gidiyorum Haydarpaşa istasyonuna…
Trenler sıralanmış renk renk gökkuşağını andırırcasına, âşıkların mendilleri düşmüş rayların arasına… Hasretin çizikleri atılmış trenin kenarlarına, gözyaşlarıyla yıkanmış her bir sevgiliye bakan pencere… Şimdi biniyorum aşkımızı yüklenen trene ve geliyorum İzmit istasyonuna. Aradaki mesafeler şahit oldu aşkımıza, konaklık ettiler sevişen ruhlarımıza. İzmit istasyonundayım; rüzgârlar özlemiş saçlarımı okşamakta. Ruhun çoktan yerini alıp ruhumu kucaklamakta, kuşlar omzuma konup cıvıldaşmakta.
…Derken, birden doğum günün geliyor aklıma… Koşarak annenin yanına, ödünç alıyorum içime seni. Oluşmaya başlıyorsun yavaşça;
1 aylıksın; anlaşılmamaktasın. Emin olamıyorum varlığından, öylesine küçüksün ki yok sayılmaktasın.
2 aylıksın; alışılma safhasındasın. Sanki içimde yuvarlanmaktasın ya da kendi içimde kurduğum bir kurgusun.
3 aylıksın; belirginleşmektesin. Karnımın hacmi genişledi senle, buradayım dercesine.
4 aylıksın; cinsiyetin belli, beklenensin.
5 aylıksın; haylazlaşmaktasın. Ne yumruk kaldı atmadığın, ne de tekme karnıma.
6 aylıksın; tembelleştirmektesin. Gözlerime uykuyu sürme diye çekerken, bedenime halsizlik verip devamlı uyutmaktasın.
7 aylıksın; erken doğumlara gebe vermektesin. Söz dinleyenlerdensin de zamanını beklemektesin.
8 aylıksın; uslanmaktasın. Yoruldun mu bebeğim, sesini çıkarmamaktasın.
9 aylıksın; karnımdan rahmime düştüğü ansın. Geliyorsun bebeğim, beklediğim zamandasın.
Doğum anı…
Annenden çaldığım doğum sancılarını yerleştirirken kasıklarıma; heyecanlı ve ürkeğim.
Geliyorsun; derin ve sessiz çığlıklarımla…
Şimdi bir bebek ağlıyor, gözlerimin kararmasına ramak kala.
Gözünüz aydın deniyor ayrı bir mutlulukla.
Doğdun bebeğim, doğdun sonunda.
Şimdi diyorum ki buradan sana;
İyi ki doğdun bebeğim, iyi ki varsın.
Biliyorum, benimle yaşlanacaksın.
Seriliyor hayalin; odamın penceresine yansıyan ışıkların görünümüne… Birkaç ucu kırık cümle kuruyorum kendimce, söylüyorum sonra sana utangaçlıktan gözlerimi en kısabildiğimce. Ellerimden tutuyorsun, gülümseyerek parmağındaki yüzüğümüzü öpüp “ Seninim” diyorsun. Sokak lambaları utanıp yön çeviriyor öpüşmelerimizde, yıldızların yansıması şahitlik ediyor bu görüntüye…
Dudak ısırıyoruz aşkımıza, yaşadıklarımıza, yaşayacaklarımıza. Mavi yüklü bulutları iliştirirken gözlerine bakıyorsun; baktığın her yerde deryalar oluşuyor, gülüyorum. Nice sahiller dizeleniyor önüme; önce Kadıköy sahilini tercih ediyorum, sonra İzmit sahilini… Kadıköy sahilinde üç-beş tur attıktan sonra, gidiyorum Haydarpaşa istasyonuna…
Trenler sıralanmış renk renk gökkuşağını andırırcasına, âşıkların mendilleri düşmüş rayların arasına… Hasretin çizikleri atılmış trenin kenarlarına, gözyaşlarıyla yıkanmış her bir sevgiliye bakan pencere… Şimdi biniyorum aşkımızı yüklenen trene ve geliyorum İzmit istasyonuna. Aradaki mesafeler şahit oldu aşkımıza, konaklık ettiler sevişen ruhlarımıza. İzmit istasyonundayım; rüzgârlar özlemiş saçlarımı okşamakta. Ruhun çoktan yerini alıp ruhumu kucaklamakta, kuşlar omzuma konup cıvıldaşmakta.
…Derken, birden doğum günün geliyor aklıma… Koşarak annenin yanına, ödünç alıyorum içime seni. Oluşmaya başlıyorsun yavaşça;
1 aylıksın; anlaşılmamaktasın. Emin olamıyorum varlığından, öylesine küçüksün ki yok sayılmaktasın.
2 aylıksın; alışılma safhasındasın. Sanki içimde yuvarlanmaktasın ya da kendi içimde kurduğum bir kurgusun.
3 aylıksın; belirginleşmektesin. Karnımın hacmi genişledi senle, buradayım dercesine.
4 aylıksın; cinsiyetin belli, beklenensin.
5 aylıksın; haylazlaşmaktasın. Ne yumruk kaldı atmadığın, ne de tekme karnıma.
6 aylıksın; tembelleştirmektesin. Gözlerime uykuyu sürme diye çekerken, bedenime halsizlik verip devamlı uyutmaktasın.
7 aylıksın; erken doğumlara gebe vermektesin. Söz dinleyenlerdensin de zamanını beklemektesin.
8 aylıksın; uslanmaktasın. Yoruldun mu bebeğim, sesini çıkarmamaktasın.
9 aylıksın; karnımdan rahmime düştüğü ansın. Geliyorsun bebeğim, beklediğim zamandasın.
Doğum anı…
Annenden çaldığım doğum sancılarını yerleştirirken kasıklarıma; heyecanlı ve ürkeğim.
Geliyorsun; derin ve sessiz çığlıklarımla…
Şimdi bir bebek ağlıyor, gözlerimin kararmasına ramak kala.
Gözünüz aydın deniyor ayrı bir mutlulukla.
Doğdun bebeğim, doğdun sonunda.
Şimdi diyorum ki buradan sana;
İyi ki doğdun bebeğim, iyi ki varsın.
Biliyorum, benimle yaşlanacaksın.
[beklenen..ya da tamamen elden kayıp giden hayal..]
[alıntıdır.]
[alıntıdır.]