11-12-2008, Saat: 09:14 PM
Sözü edilen tehlike, kendi ifadelerine göre, o kadar büyük ki, 11 Eylül saldırılarını gölgede bırakacak. İbrahim Karagül,o tehlikenin izini sürdü.
Dünya genelinde bir çok liderler, ülke temsilcileri, sanki sözleşmiş gibi, “birkaç ay içinde dünyayı sarsacak bir gelişme olacağı”nı söylerse ne düşünürüz? Hem de bu açıklamalar üç gün içinde ardı ardına yapılıyorsa..
Sözü edilen tehlike, kendi ifadelerine göre, o kadar büyük ki, 11 Eylül saldırılarını gölgede bırakacak. Dünyası sarsacak. Dünya düzenini kökten değiştirecek kadar etkili olacak. Ve bu büyük ihtimalle nükleer bir saldırı olacak.
Avustralya Başbakanı böyle diyor. Aynı şekilde dünya başkentlerinden ardı ardına benzer açıklamalar geliyor. Bazıları bunu “yeni bir 11 Eylül saldırısı” olarak nitelerken, açıklamaların çoğunda kullanılan cümleler çok daha ürkütücü. Bizzat Obama'nın kendisi, McCain, Cheney, Bush, emekli Donald Rumsfeld ve daha niceleri böyle bir saldırı beklediklerine ilişkin açıklamalar zaten yapmışlardı. “Amerika'nın yeni bir 11 Eylül'e ihtiyacı var. Çünkü düşmanı unuttular. Amerikan halkını birleştirmek için bu gerekli” kanaatini açıkça ifade edenler vardı. Ama biz bunları, gelenek haline gelen abartılı paranoyanın sonucu olarak gördük.
Bu seferkiler biraz başka. Şöyle:
İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un Güvenlik danışmanı Lord West, “Yeni ve büyük bir hazırlık yapılıyor. Tehdit çok büyük. Önlem amacıyla yapabildiğimiz her şeyi yaptık. Ama tehdit büyümeye devam ediyor” diyor.
Avustralya Başbakanı Kevin Rud: “Nükleer felaketten” söz ediyor ve tehlikenin büyüklüğünün yanında diğer tehditlerin “önemsiz” kalacağını söylüyor.
ABD Dışişleri eski Bakanı Colin Powell: Aynı tehdide işaret eden sözler söylüyor: 21-22 Ocak tarihini işaret eden Powell, yine de tehdidin niteliği hakkında çok şey bilmediklerini söylüyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner: Bu açıklamalardan önce, “İran nükleer silah yapma aşamasına gelmeden önce İsrail'in bu ülkeyi vuracağı”nı söylemişti.
ABD Dışişleri eski Bakana Madeline Albright: Obama'nın Beyaz Saray'a oturmasıyla yani önümüzdeki aylarda çok ciddi bir uluslararası krizin çıkacağını söyledi.
Obama'nın Başkan Yardımcısı Joseph Biden'ın o ünlü sözlerini buraya özellikle eklemek gerekiyor. Çünkü sözü edilen tehditle ilgili en sarih ifadeleri o sarfetti.
“Hazırlıkları yapılan krizin önümüzdeki altı ay içinde ortaya çıkacağını” iddia eden Biden, “işte o zaman Obama'nın toplumsal liderlere ihtiyacı olacağını, işte o zaman Amerikan halkının kabullenemeyeceği kararlar almak zorunda kalacağını, toplum önderlerin kitleleri yatıştırmasına ihtiyaç duyulacağını” vurguluyor.
Zbigniew Brzezinsky de aynı iddiaları içeren sözleri tekrarlıyor.
Açıklamalar sanki bir koordinasyon çerçevesinde yapıldı izlenimini uyandırıyor. Neden hepsi aynı zamanda benzer açıklamalar yaptı? Nükleer içerikli olacağı öne sürülen bu büyük tehdit ne? Yoksa kitleler, hükümetler tarafından endişe verici gelişmeler için mi hazırlanıyor?
Başka iddialar da var. Şöyle:
En tehlikeli dönem Obama'nın ilk yılı olacak. Tıpkı Bush gibi. Bush, ilk yılında 11 Eylül saldırısıyla yüzleşti. Bu krizi kullandı. İşgaller ve savaşlar geldi. Önleyici saldırı adı altında küresel düzeyde askeri müdahaleler başladı.
Elitler, Obama'nın ilk yılında ekonomik krizi belki de bu amaçla kullanacak. Yeni ABD Başkanı'nın Beyaz Saray'a yerleşmesinden sonraki üç ay içinde sözü edilen tehdidin ortaya çıkacağı söyleniyor. Biz “ortaya çıkacak” diyoruz, belki de buna “uygulanacak” desek daha doğru olacak.
Terör saldırısı ya da nükleer saldırı.. Dünya düzenini sarsacak gelişme sadece bu saldırı olamaz. Sözü edilen büyük tehdit, elitlerin yeni dünya devleti kurmak için en önemli gerekçeleri olacak. Bu yüzden “büyük olay”ın bir plan olabileceği akla geliyor.
Daha şimdiden “tek para”, “tek merkez bankası” ve “tek dünya devleti” ifadeleri kullanılmaya başlandı. Önümüzdeki hafta yapılacak G-20 toplantısının bu sürecin kapılarını açacağı söyleniyor. Bazıları yeni dönemde ABD'nin “egemenliğinin” sorgulanacağını söylüyor.
Yeni Para Sistemi kurulacak: Dünyayı para ile kontrol edenler askeri olarak da kontrol etmeye başlayacak.
Dünya Merkez Bankası kurulacak. Bütün ekonomik sistem bu merkezden kontrol edilecek. Sadece para değil, kaynakları da belli bir merkezden kontrol edilecek.
Tek Devlet: Yeni ekonomik düzene bağlı olarak küresel iktidar da tek merkezden kontrol edilecek.
ABD'nin, Batı'nın istediği bu. Krize çözüm bulmak yerine krizi küresel hegemonya için gerekçe olarak kullanmaya çalışıyorlar. Dünya çok başkentli bir düzene doğru ilerlerken, siyasi ve ekonomik merkezlerin sayısı çoğalırken Batı'nın bu arayışı hiç de iyiye işaret değil.
Rüzgarı tersine çevirmek için tek yol var: Dünyayı sarsacak bir ani gelişme. Terör saldırısı mı olur, nükleer saldırı mı olur, bilmiyoruz. Yukarıya aldığım uyarılar işte bu gelişmenin habercisi olabilir.
Ekonomik krizin finans sektörünü aşıp reel ekonomiyi vurmaya başladığı, ABD'nin gururu olan sembol şirketlerin batmaya başladığı bir dönemde olduğumuzu hatırlayalım. Yukarıdaki büyük tehdide biraz böyle bakalım. Daha önce bu köşede yer alan “olağanüstü hal”e ilişkin cümleleri de hatırlayalım.
Ben, gerçekten, “olağan dışı bir dönem”de olduğumuzu hissediyorum…
İBRAHİM KARAGÜL-YENİ ŞAFAK
Dünya genelinde bir çok liderler, ülke temsilcileri, sanki sözleşmiş gibi, “birkaç ay içinde dünyayı sarsacak bir gelişme olacağı”nı söylerse ne düşünürüz? Hem de bu açıklamalar üç gün içinde ardı ardına yapılıyorsa..
Sözü edilen tehlike, kendi ifadelerine göre, o kadar büyük ki, 11 Eylül saldırılarını gölgede bırakacak. Dünyası sarsacak. Dünya düzenini kökten değiştirecek kadar etkili olacak. Ve bu büyük ihtimalle nükleer bir saldırı olacak.
Avustralya Başbakanı böyle diyor. Aynı şekilde dünya başkentlerinden ardı ardına benzer açıklamalar geliyor. Bazıları bunu “yeni bir 11 Eylül saldırısı” olarak nitelerken, açıklamaların çoğunda kullanılan cümleler çok daha ürkütücü. Bizzat Obama'nın kendisi, McCain, Cheney, Bush, emekli Donald Rumsfeld ve daha niceleri böyle bir saldırı beklediklerine ilişkin açıklamalar zaten yapmışlardı. “Amerika'nın yeni bir 11 Eylül'e ihtiyacı var. Çünkü düşmanı unuttular. Amerikan halkını birleştirmek için bu gerekli” kanaatini açıkça ifade edenler vardı. Ama biz bunları, gelenek haline gelen abartılı paranoyanın sonucu olarak gördük.
Bu seferkiler biraz başka. Şöyle:
İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un Güvenlik danışmanı Lord West, “Yeni ve büyük bir hazırlık yapılıyor. Tehdit çok büyük. Önlem amacıyla yapabildiğimiz her şeyi yaptık. Ama tehdit büyümeye devam ediyor” diyor.
Avustralya Başbakanı Kevin Rud: “Nükleer felaketten” söz ediyor ve tehlikenin büyüklüğünün yanında diğer tehditlerin “önemsiz” kalacağını söylüyor.
ABD Dışişleri eski Bakanı Colin Powell: Aynı tehdide işaret eden sözler söylüyor: 21-22 Ocak tarihini işaret eden Powell, yine de tehdidin niteliği hakkında çok şey bilmediklerini söylüyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner: Bu açıklamalardan önce, “İran nükleer silah yapma aşamasına gelmeden önce İsrail'in bu ülkeyi vuracağı”nı söylemişti.
ABD Dışişleri eski Bakana Madeline Albright: Obama'nın Beyaz Saray'a oturmasıyla yani önümüzdeki aylarda çok ciddi bir uluslararası krizin çıkacağını söyledi.
Obama'nın Başkan Yardımcısı Joseph Biden'ın o ünlü sözlerini buraya özellikle eklemek gerekiyor. Çünkü sözü edilen tehditle ilgili en sarih ifadeleri o sarfetti.
“Hazırlıkları yapılan krizin önümüzdeki altı ay içinde ortaya çıkacağını” iddia eden Biden, “işte o zaman Obama'nın toplumsal liderlere ihtiyacı olacağını, işte o zaman Amerikan halkının kabullenemeyeceği kararlar almak zorunda kalacağını, toplum önderlerin kitleleri yatıştırmasına ihtiyaç duyulacağını” vurguluyor.
Zbigniew Brzezinsky de aynı iddiaları içeren sözleri tekrarlıyor.
Açıklamalar sanki bir koordinasyon çerçevesinde yapıldı izlenimini uyandırıyor. Neden hepsi aynı zamanda benzer açıklamalar yaptı? Nükleer içerikli olacağı öne sürülen bu büyük tehdit ne? Yoksa kitleler, hükümetler tarafından endişe verici gelişmeler için mi hazırlanıyor?
Başka iddialar da var. Şöyle:
En tehlikeli dönem Obama'nın ilk yılı olacak. Tıpkı Bush gibi. Bush, ilk yılında 11 Eylül saldırısıyla yüzleşti. Bu krizi kullandı. İşgaller ve savaşlar geldi. Önleyici saldırı adı altında küresel düzeyde askeri müdahaleler başladı.
Elitler, Obama'nın ilk yılında ekonomik krizi belki de bu amaçla kullanacak. Yeni ABD Başkanı'nın Beyaz Saray'a yerleşmesinden sonraki üç ay içinde sözü edilen tehdidin ortaya çıkacağı söyleniyor. Biz “ortaya çıkacak” diyoruz, belki de buna “uygulanacak” desek daha doğru olacak.
Terör saldırısı ya da nükleer saldırı.. Dünya düzenini sarsacak gelişme sadece bu saldırı olamaz. Sözü edilen büyük tehdit, elitlerin yeni dünya devleti kurmak için en önemli gerekçeleri olacak. Bu yüzden “büyük olay”ın bir plan olabileceği akla geliyor.
Daha şimdiden “tek para”, “tek merkez bankası” ve “tek dünya devleti” ifadeleri kullanılmaya başlandı. Önümüzdeki hafta yapılacak G-20 toplantısının bu sürecin kapılarını açacağı söyleniyor. Bazıları yeni dönemde ABD'nin “egemenliğinin” sorgulanacağını söylüyor.
Yeni Para Sistemi kurulacak: Dünyayı para ile kontrol edenler askeri olarak da kontrol etmeye başlayacak.
Dünya Merkez Bankası kurulacak. Bütün ekonomik sistem bu merkezden kontrol edilecek. Sadece para değil, kaynakları da belli bir merkezden kontrol edilecek.
Tek Devlet: Yeni ekonomik düzene bağlı olarak küresel iktidar da tek merkezden kontrol edilecek.
ABD'nin, Batı'nın istediği bu. Krize çözüm bulmak yerine krizi küresel hegemonya için gerekçe olarak kullanmaya çalışıyorlar. Dünya çok başkentli bir düzene doğru ilerlerken, siyasi ve ekonomik merkezlerin sayısı çoğalırken Batı'nın bu arayışı hiç de iyiye işaret değil.
Rüzgarı tersine çevirmek için tek yol var: Dünyayı sarsacak bir ani gelişme. Terör saldırısı mı olur, nükleer saldırı mı olur, bilmiyoruz. Yukarıya aldığım uyarılar işte bu gelişmenin habercisi olabilir.
Ekonomik krizin finans sektörünü aşıp reel ekonomiyi vurmaya başladığı, ABD'nin gururu olan sembol şirketlerin batmaya başladığı bir dönemde olduğumuzu hatırlayalım. Yukarıdaki büyük tehdide biraz böyle bakalım. Daha önce bu köşede yer alan “olağanüstü hal”e ilişkin cümleleri de hatırlayalım.
Ben, gerçekten, “olağan dışı bir dönem”de olduğumuzu hissediyorum…
İBRAHİM KARAGÜL-YENİ ŞAFAK