:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Şairin Yalnızlığı / İskender Pala
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Şiirin ve şairlerin en önemli konularından biri yalnızlıktır. Hani gariplik, garip kalma, garip düşme mânâsına olan yalnızlık. Şiire de yakışan bir konudur ayrıca. Hele şair lirizme ve duygusallığa önem veriyor, edindiği yalnızlık tecrübelerini ilhamlarıyla birleştirerek zenginleştiriyorsa...

Yalnızlık çaresizlikle birleştiğinde asıl trajedi mısraları doğar ki artık oturup ağlayasınız gelir.

Divan şiirinde yalnızlık bir ayrılığın, bir terk edilmişliğin, felekten kaynaklanan bir zulmün sonucu olarak dillendirilir ve çoğunlukla şair bu kaderi yaşamak zorundadır.

Sevgilinin ayrılığını, firkatini, hicranını, hasretini çekmek değildir bu, bizatihi sevilenlerin tamamının, elbirliği edip şairi yalnız bırakması, danışıklı dövüş gibi ondan yüz çevirmesidir. Üstelik bunun sebebi şairin terk edilecek durumlara yahut ayıplanacak hallere düşmesi değil, tamamen dostların vefasızlığıdır.

İşte Fatih çağının ünlü şairi Necatî Bey’in feryadı: “Beni ağlan beni kim üstüme gelmez ölicek / Bir avuç toprağ atar bâd-ı sabâdan gayrı” Aşağı yukarı şöyle demek: “İnsanlar! Bana ağlayın bana ki öldüğüm vakit üstüme bir avuç toprak atmaya saba yelinden gayrı kimsecikler gelmez.”



Ölüm ki insanların en uzak tanıdıklarını bile başına getirir ve mevtanın başında son bir meclis kurdurtur; böylece ölene karşı son görev, dostluk görevi yerine getirilir. Ama gelin görün, şair, öldükten sonra kimsecikler başına toplanmayacak, hatta bir Allah kulu mezarını ziyaret etmeyecek, belki mezar toprağı bile kaybolup gidecek, adı sanı silinecek diye korkmakta, bu yüzden “bana ağlayın” feryadına tutunmaktadır. Bu derece yalnızlığın adı artık garipliktir. Bu Yunus hazretlerinin “Bir garip öldü diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin” demesinden daha hazin bir durumdur.

Mezarını kapatmak için saba yelinden başka kimsesi olmayan bir gariplik, öylesine dehşetli bir yalnızlık. Hafazanallah ölüsü bir kıyıya atılıvermek gibi... Oysa şair bunları söylerken sözün mefhûm-ı muhâlifini kastederek dostlarının gelip mezarını ziyaret etmelerini, birkaç damla da olsa hasret gözyaşları dökmelerini ummakta, dahası sevgilinin gelip mezarı başında kendisini anacağının rüyalarını görmektedir. Galiba asıl şikayeti de bu umutlarının boşa çıkmasından, dost bildiklerinin kendisini terk etmesinden, sevgilinin insafı bırakmasından olsa gerek. Bu derece garipliğin bir benzerini Bağdat ikliminin yanık âşıkı, gönlü esmer acılarla dolu Fuzulî’de de görürüz. Muhtemelen Necatî Bey’e nazire olarak söylenen beyit şöyledir: “Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge / Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı” Şöyle demek: “Ne gönül ateşinden gayrı bir yananım, ne de saba yelinden başka kapımı bir açanım var!”

Fuzulî’nin garipliği, Necatî Bey’in acısının tersine henüz ölmeden gerçekleşmiş, felek ona garipliği daha bu dünyada göstermiştir. İnsanın en kötü zamanında bir yananı mutlaka bulunur. Annesi, kardeşi, can dostu falan... Ama gelin görün ki Fuzulî bütün bunları yitirmiş ve geriye yalnızca gönlünde yanan gam ateşi kalmıştır. Bu ateş, gönlünde aşk yüzünden yandığına göre bütün yitirdikleri de yine bu aşk yüzünden yitirilmiş olmalıdır. Yani onun trajedisi, aşka düştükten sonra terk edilmesi, yalnız bırakılması ve garip kalmasıdır. Fuzulî’ye bu mânâda güzel bir cevap, vaktiyle Kanunî’nin yakın koruma görevinde bulunan (peyk/solak), yeniçeri nesepli Aşkî’den gelir. Onunki de tamamen iyi gün dostlarından şikayettir.

Varlıklı ve itibarlı bir ömrün ahirinde, elden ayaktan düşüp de fakirlik gelip çatınca, çevresindeki insanların birer birer dağılışlarını görerek kahrolmak, nihayet genç eşinin de kendisini terk edip gidişine içerleyerek yalnızlaşmak, İstanbul’a hayli uzak bir yerde, yol iz olmayan Rumelihisarı’nda babadan kalma bir kulübeciğe sığınmak ve sonunda şöylece feryad etmek... Tam bir yürek yarası: “Taşradan kimse gelür deyu sevinir canım / Uğrasa bir sek-i âvâre gelip meskenime” “Eğer bir gün, başıboş dolaşan bir köpek, kazara kapıma uğrasa, dışarıdan birisi beni ziyarete, hal hatır sormaya geldi diye canım sevinmeye başlar.”

Ah yalnızlık ah Smile Smile
Paylaşım için teşekkürler ¤ ćaяaмєLL ¤im
Rica ederim canm
Gerçekten çok güzel anlamlı ve şahane olmuş. Çok teşekkürler!
Paylaşım Için Tşk